- Erkek çocuk sahibi olmak bir kadını nasıl etkiliyor ya da etkiliyor mu size göre?
- Hayriye aslında 'erkek kadın'dır. Çocuklarına karşı sergilediği koruyucu rolü, tavrı hiç değişmiyor. Sadece süreçler değişiyor. Sadece bu sürecin gerçekleştirilmesine ilişkin fikirleri değişiyor. Bu özelliği şu ana kadar yayınlanan bölümlerde net bir şekilde görüldü. Yavrularını korumak için annelik tavırlarını sergilerken, varını yoğunu kaybetmeye razı olduğunu ve bir anne için, bu duygudan başka hayatta hiçbir şeyin önemli olmadığını hatırlatıyor.
TÜRKİYE'DE OYNAMAK HAYALİMDİ
Rüyalarım gerçekleşecekti fakat ben hâlâ tereddüt içindeydim. Çünkü rolümü benim konuştuğum Türkçe'den farklı bir Türkçe ile oynamam gerekiyordu
- Türkiye'de oyunculuk yapmaya nasıl başladınız?
- Farklı vesilelerle Türkiye'ye sık sık geliyordum, her fırsatta tiyatro temsillerini izliyordum. Bazı temsiller uzun zaman hafızamda güzel bir hatıra olarak kalmıştır. Türk dizileri Makedon TV kanallarında ilgi görmeye başladı, izleyicilerin beğenisini kazandı. Binbir Gece dizisinin Makedonca senkronizasyonu için bir teklif aldım. Usta sanatçı merhum Tomris İncer'in canlandırdığı karakteri Makedonca seslendirdim.
- Tanıştınız mı sonra Tomris Hanım'la?
- Kendisiyle bizzat Makedonya'nın Ohri şehrinde tanışma fırsatım oldu. Samimi bir tanışmaydı, onun karakterini Makedonca canlandırmamla ilgili beni çok övdü. Muhteşem Yüzyıl dizisinde canlandırdığı Daye Hatun karakterini Makedonca seslendirmem için kendisinden yetki aldım. Aynı dizide meslektaşım Filiz Ahmet de rol almıştı. Dizinin yapımcısı Nermin Eroğlu Üsküp'e ziyarete geldiğinde dizinin Makedonca seslendirilmiş halini izlediğinde benimle tanışmak istemiş. Kısa bir süre sonra kendisinden bana deneme çekimleri yapmamız için bir teklif geldi, böylece Muhteşem Yüzyıl dizisinde Afife Hatun rolünü bana lâyık gördüler. Böyle bir teklif aldığımda biraz korktuğumu ve tedirgin olduğumu itiraf edeyim. Türkiye'de oynamak aslında benim hayalimdi, rüyalarım gerçekleşecekti, fakat ben hâlâ tereddütteydim çünkü rolümü, benim konuştuğum Türkçe'den farklı bir Türkçe ile Türkiye Türkçesi ile oynamam zarureti şüpheci duygularımı biraz daha körükledi. Yönetmenlerin, oyuncu arkadaşlarımın yardım ve destekleri ve çekimde kullanılan üst düzey standartlar sayesinde bende oluşan dil endişesinin üstesinden gelmeyi başardığımı düşünüyorum.
SABİNA TOZİYA
Aksanım en büyük iddiam
- İzleyen sizin tipik bir Karadeniz kadını olduğunuzu düşünür. Bunu nasıl başardınız ?
- Bazı aktörler canlandıracağı karakteri oluşturmada kanıtlanmış bir yöntem kullanmayı tercih eder. Karakter hakkında kendi biyografisini oluştururlar. Ben de bu yöntemi kullanıyorum. Bu süreç tamamıyla bitmez. Her yeni bölümle yönetmenin oyuncuya vermiş olduğu yükümlülükler sayesinde oyuncudan, canlandırdığı karaktere farklı bir imaj giydirmesi beklenir. Uzaktan ilham kaynağımın Brecht'in 'Cesaret anası' karakteri olduğunu söyleyebilirim. Bunda ne kadar başarılı olabiliyorum, yorumu izleyicilere bırakıyorum.
- Aksanınız çok gerçekçi bunu neye bağlıyorsunuz?
- Özellikle konuştuğum lehçe ve aksan kesinlikle bu dizide benim en büyük iddiamdır. Bu konuda çok çalışıyorum. Yardımları ve bana böyle bir rol verdiği için Raci Şaşmaz Bey'e teşekkür ediyorum. Dizinin yapımcılarına, yönetmenlerine, meslektaşlarıma sunmuş oldukları yardım ve katkılardan dolayı sonsuz şükranlarımı iletmek istiyorum. Özellikle sevgili Yasemin'e şükran borcum var. Bana karşı olan sabır ve anlayışlarından dolayı ekip arkadaşlarıma, herkese teşekkür ediyorum. Bir ailenin bir üyesi olma duygusu beni teşvik ediyor ve iyi bir iş yaptığıma beni inandırıyor.
KAYNANALI BİR EVDE YAŞADIM
- Gelin ve kaynana ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
- Gelin-kaynana ilişkisi büyük ölçüde hâlâ geleneksel çerçeveler içinde algılanıyor. Gelin o eve gelmiştir dolayısıyla, kaynanın kendi yavruları için göstermiş olduğu anne şefkati ile ona gösterdiği eşit olamaz. Dolayısıyla, bir ailede kaynana-gelin var ise birbirlerini çekememezlik durumu yaşanır. Ben de kaynanalı bir ailede yaşadım... Göreceli bir uyum içerisinde yaşamış olmamıza rağmen, yardımlarının yanı sıra bazen az da olsa gergin anlar yaşadığımız oldu. Pek fazla dramatik durumlar olmamasına rağmen kendimi sürekli 'gelen' kişi olarak hissediyordum, aramızda sürekli bir 'rekabet' vardı. Özellikle mutfakta...
- Siz anne misiniz ve nasıl bir annesiniz ?
- Bir oğlum var ve ben iyi bir anne olduğumu düşünüyorum. Mesleğimin özellikleri yüzünden, mesela devamlı evden uzakta olmama rağmen oğlumun normal bir çocukluk yaşaması için çok çaba harcadım. Sevildiğini bilmesine, güvende olduğunu hissetmesine önem verdim. Şimdi oğlum bir yetişkin şahıs olarak aile mesleğini devam ettiriyor. Babası yönetmendir. Oğlum bizden almış olduğu sevgi ve şefkatin aynısını kendi çocuklarına da verebilirse bu benim için en büyük başarıdır.
- Kendi anneniz nasıl biriyidi?
- Annemden çok farklı olduğumu düşünüyorum. Tabii ki zamanla bazı karakteristik özellikler değişti ya da ön plana çıktı. Annem sakin ve bilge bir kadındı. Benim ahlaki standartlarım ve yaşama dair bazı esaslar hakkındaki görüşlerim ondan bana değerli bir mirastır. Diğer insanların sorunlarını iyi anlamam da belki de annemden kalan bir beceridir.
OKTAY KAYNARCA
Ne kadar güzel duygu varsa anneden geçer
- Anne deyince aklınıza ne geliyor?
- Anne dünyadır. Tek tanımlaması da budur. Her kadın bir dünyadır. Dünyaya getirdikleri doğrultusunda onlar yaratıcıdır. Yaratıcının dünyaya gönderdiği yaratıcılardır.
- Anneler erkek çocukları için ne ifade eder?
- Erkek çocuğu için anne hayatı boyunca bir kadın tanımlamasıyla ilgili sürekli kafasındaki en önemli olgulardan bir tanesidir. İlk tanıştığı kadındır. Ondan sonra karşısına çıkacak kadınla ilgili temel taşıdır. Sevgi ve pozitif enerji ve ne kadar güzel duygu varsa ilk anneden geçer.
- Kendi annenizi nasıl tanımlarsınız, hayatınıza etkisi ne olmuştu?
- Annem uzun bir süre yurtdışında olduğu için 15 yaşına kadar kısıtlı zaman dilimi içerisinde bir araya gelebildik.15 yaşımdan sonra ise tekrar bir araya gelip, birlikte yaşamaya başladık. O da üç, dört yıl kadar sürdü daha sonrasında evden ayrıldım ama annemle olan ilişkim değişik bir şekilde tersine döndü. Ben onun babası, o benim çocuğum gibi bir durum var. Şu anda bu da benim çok hoşuma gidiyor. Hayatın böyle cilveleri de var. Allah başımızdan eksik etmesin diyorum her seferinde...
- Hayriye Hanım'ı biraz anlatır mısınız?
- Sabina'nın annelik duygusunun izleyiciye bu kadar geçmesinin nedenini, bizim onu benimsediğimiz gibi onun da bizi benimsemesine bağlıyorum. Çok iyi, başarılı oyuncu olmasının da payı çok büyük tabii. Bu yüzden de çok sahici ve çok gerçekçi...
OZAN AKBABA
Anneler sığınak gibidir
- Anne kavramı size ne ifade ediyor?
- Anne kavramı bana dünyayı anımsatıyor. Dünyanın kendisinin de bir anne olduğunu düşünürüm hep. Yaratan, var eden, her ne olursa olsun yenileyen, onaran ve iyileştiren dünya.
- Anneler erkek çocukları için ne ifade eder?
- Bence, sığınak gibidir onlar. Koca koca adamlar olsak dahi anne hep aynı yerdedir. Kokusundan, varlığından, sevgisinden vazgeçilemeyecek olan yegane sığınak, anne.
- Kendi annenizi nasıl tanımlarsınız, hayatınıza etkisi ne olmuştur?
- Annemin adı Güler. Adı gibi sürekli güleç bir ifadesi vardır. Ne zaman baksam içimdeki sıkıntı ne kadar derin olursa olsun beni dinginleştiren, varlığı armağan gibi. Çok seviyorum onu...
- Dizideki anne karakterini yorumlar mısınız?
- Otoritesinden taviz vermeyen, anaç ve aynı zamanda dediğim dedik bir kadındır. Hükümet gibi kadın derler ya, aynen öyle işte. Ama ana yüreğidir, kızamaz, çok diretemez. Bazen kendi dediği olsun ister ama koşullar ve duruma göre çocuklarının selameti için en kök salmış fikirlerinden bile vazgeçer. Tabii bu uzun ve tahrip edici bir süreç olabilir. Sevgimiz, saygımız sonsuz Hayriye