Obama'nın
2008'de ABD Başkanı seçilmesinin sonrasında gazetelerde "Obama'dan sonra ABD'de ırkçılık arttı" haberleri okuduğumuzu hatırlarsınız. ABD tarihinde ilk defa bir siyahın başkan koltuğuna oturması anlaşılan 'endişeli beyazların' siyahilere karşı belki gizlediği kimi ayrımcı davranışlarını su yüzüne çıkarmıştı. O günden bu yana ABD'de siyahilere yönelik ırkçı tavırlar artarak sürüyor. Sokakta, işyerinde, mağazada, hayatın her alanına sirayet eden ırkçılık malum şimdilerde Oscar'ı gölgeliyor. Bunun için Oscar töreni öncesi yaşanan tartışmaları ABD'deki genel ırkçılık tartışmalarının dışında düşünmek imkansız. Siyahi gençlere karşı öldürme olaylarına varan polis şiddetinin, bu tür vakalar sonrası günlerce sürecek sokak gösterilerinin hep odağında ırkçılık var. Aslında Ağustos 2014'te polis kurşunuyla ölen genç Michael Brown için Washington'da düzenlenen protestolara katılan 23 yaşındaki Zakia Cumming'in sözleri birçok şeyi özetliyordu: "1960'lara geri dönüyoruz. Amerika'da halen ırkçılık ile uğraşıyoruz ama bu kez farklı bir ırkçılık biçimi bu." Irkçılık ABD'nin yumuşak karnı ve hayatın her aşamasında kendini gösteriyor. Elbette durum 1960'lardaki gibi değil. Ama daha sinsi olduğu kesin!
AKADEMİ'NİN ÜYE YAPISI
Zaten Oscar'ın ırkçılıkla itham edilmesi bu yıla özgü bir durum değil. Geçen yıl Martin Luther King'in yaşamından bir kesiti anlatan
Selma filminin En İyi Film kategorisi dışında hiçbir dalda Oscar'a aday gösterilmemesi şiddetli tepkilere neden olmuştu. Yine 2014'te
Başkanların Hizmetkarı filminin hiçbir dalda Oscar'a aday olmaması da tartışma yaratmıştı. Aslında bu tür tepkilerde hep Oscar'ı veren Akademi'nin üye yapısı eleştirildi. Akademi, üyeleriyle ilgili bilgi vermiyor. Lakin
Los Angeles Times gazetesine göre yaklaşık 7 bin üyesi var. Bunların yüzde 94'ü beyaz, yüzde 77'si erkek. Üyelerin yaş ortalaması da 62 civarında. Yani Akademi'de beyaz ve erkek ağırlıklı bir yapı var ve kararlar da bu yapıdan çıkıyor. Bu yıl Spike Lee ve Jada Pinkett Smith'in dillendirdiği (gerçi Spike Lee her yıl bu konuda önemli çıkışlar yapıyor) Oscar'ın siyahileri görmezden geldiği eleştirileri karşısında Akademi üyelik durumunu gözden geçireceğini açıkladı. Lee ve Pinkett'in sert çıkışına pek çok sinemacıdan da destek geldi.
MÜCADELELERLE DOLU TARİH
1960'lar ve 1970'lerdeki siyah sömürü sinemanın (blaxploitation) ortaya çıkması Hollywood'un siyahlara karşı ırkçı yaklaşımının bir sonucu olduğunu bilmeyen yok. Bu akım Hollywood'da siyah yönetmenlerin, oyuncuların önünü açtı. Hollywood'un siyahlar konusunda normalleşmesi ise ancak 2000'lerin başında mümkün oldu. Bu normalleşmenin ilk işareti de 2002'deki Oscar töreninde Denzel Washington ile Halle Berry'nin Oscar almasıydı. Sonrasında Jamie Foxx,
Ray ile Morgan Freeman da
Milyonluk Bebek'le Oscar aldı. Söz konusu kölelik filmleri olunca Akademi de Hollywood da 'Biz geçmişimizle hesaplaşıyoruz' algısı yaratarak o filmi öne çıkarıyor. Buna en iyi örnek de Oscar verilen Steve McQueen'in yönettiği
12 Yıllık Esaret filmi. Ama yakın dönemden bir ırkçılık konusunu işleyen ya da siyahların bugünkü yaşadıkları ayrımcılıkla ilgili bir film söz konusu olunca görmezden geliniyor. (Eğer beyaz bir yönetmen çektiyse durum farklılaşabilir) Örnek mi? Beyaz Saray'da çalışan bir siyah uşağın tanıklıklarını anlatan, ABD'de başkanlar nasıl düşünürse düşünsün devlet politikasında ırkçılığın izlerini ortaya koyan
Başkanların Hizmetkarı ile 2008'de polis kurşunuyla ölen Oscar Grant'in yaşadıklarını ele alan ve sokaklardaki ırkçılığın geldiği noktayı gösteren 2013 yapımı
Son Durak filmleri.