Oyuncu
Özge
Özder, bugünlerde
İstabul
ve Mudanya
arasında mekik
dokuyor. Çünkü
atv'de yayınlanan,
çekimleri
Mudanya'da gerçekleştirilen
Kehribar
dizisinde Adile karakterini
canlandırıyor. Bu diziye
evet diyene kadar sayısız senaryo
okumuş, tam umudunu kaybettiği
sırada karşısına Adile rolü çıkmış.
Sevinçten havalara uçmuş. Çünkü
bugüne kadar çok isteyip de oynayamadığı
tip Adile... Keskin, sıra
dışı ve derinliği olan...
- Kehribar dizisinin kadrosuna nasıl dâhil oldunuz?
- Adile rolü teklif edildiğinde
gerçekten çok sevdim ve
heyecanlandım. Umutsuz
Ev Kadınları biteli bir sezon
olmuştu. 2004'den
bu yana, Haziran Gecesi
ile başlayan ve hepsi
iki, üç sezon süren diziler
yaptım. Rol aldığım
işlerden yayından kaldırılan
dizi olmayınca, hiç
aralıksız 11 yıl set ve tiyatro
yapmış oldum. Hayatım
ele geçirilmiş gibiydi.
Söz verdim kendime,
"Bir sezon boş duracağım"
dedim. Çokça senaryo
okuma fırsatım oldu
bu süreçte. Ama nerdeyse ikinci
sezon da öyle geçecekti çünkü bir
türlü içime sinmedi gelen roller. Ta ki
Adile önüme gelene kadar. Yönetmen
Hülya Bilban'ın gözlerine bakmak ve
ondan hikâyeyi, rolü dinlemek yetti.
Hemen "Ben varım" dedim.
- Adile nasıl bir karakter? Bu role evet demenizin sebebi neydi?
- Adile keskin bir kadın. Vardır
öyle insanlar, gözlerinden okursunuz.
Jilet yutmuş gibi bakar gözleri. İçinde
her an bir şeylerin onu kanattığını, kesikler
attığını hissedersiniz. Uçlarda
görünürler, hayatla mücadele etmenin
yolu olarak geliştirdikleri bağımlılıkları
vardır. Şefkat de duyarsınız bir
yandan çünkü hissedersiniz hiç sevilmediğini,
çocukluktan bu yana başını
okşayan tek bir kişi olmadığını... Ama
birazcık sevgi, ilgi gösterdiğiniz an bu
sefer sizi katar bağımlılıkları arasına.
İşte o zaman fena. Bir kere bulaşınca
mesafe koyamazsınız. Son
sürat giden bir araba ile düz
duvara çakar sizi ölümüne...
Kendinden vazgeçmek
zaten mühim konu değildir
bu tiplere. Sizi de yok eder.
İşte Adile'yi kabul etmemin
nedenleri. Oyuncu olarak
kendimi zengin olmuş gibi
hissediyorum çünkü derinliği
olan, sıra dışı ve şimdiye
kadar çok oynamak isteyip
hiç oynayamadığım bir karakter ile
baş başayım. Bu anlamda Sinan Tuzcu
ve Ali Aydın'a ne kadar teşekkür
etsem az.
- Çekimlerinizin bir bölümü Mudanya'da yapılıyor. Nasıl gidiyor oradaki çekimler, eğleniyor musunuz ya da zorlandığınız noktalar oluyor mu?
- Ekibi, yönetmeni ve oyuncu
kadrosunu öyle çok seviyorum ki
inanın hiçbir şey zul gelmiyor bana.
Sevmek ve sevgi görmek bana en büyük
motivasyon. Hassasım çünkü ve
incitildiğimde devam etmekte güçlük
çekiyorum. Eğlenceye gelince birlikte
en büyük kahkahaları attığım canım
dostum ve yol arkadaşım Ayça Varlıer
var her şeyden önce. Geri kalan tüm
kadro ile yeni tanıştım ama özellikle
Almanya çekimlerinden sonra artık
her biri çok çok özeller. Gündüzü geceye,
geceyi gündüze birlikte bağlıyoruz.
Dert ortağı da olduk, eğlendik de.
- Diziyle birlikte devam edecek olan bir de tiyatro oyununuz var. Bir arada yürütmek zor olmayacak mı?
- Hayatımın her dönemi tiyatro
yaparak geçti, dizi yapıyorum diye
tiyatrodan hiç vazgeçmedim. Şu an
Şehir Tiyatroları'nda kadroluyum ancak
yedi sene sadece günlük yevmiye
alarak ama mutlulukla çalıştım. Gülenler
oluyordu bu işin karşılığında
aldığım paraya ama umurumda olmadı.
Kendimi parçalarcasına, bazen hiç
uyumadan çalıştım. Çünkü tesadüfen
oyuncu olmadım. Bu benim mesleğim,
yeterlilik alanım ve tiyatro atar
damarım. Mesleğimle aramda biraz
hırpani, nefes nefese bir ilişki var. Artık
duramam, durursam düşerim.
PARA İÇİN DİZİ YAPMAM
- Bu Pazar Dünya Tiyatrolar Günü. Siz de tiyatro oyunlarınızla pek çok ödül aldınız. Tiyatro ile dizi oyunculuğu arasındaki farklar neler? Oyuncuya gerçekten mesleki tatmin tiyatro mu sağlıyor?
- Öncelikle tüm meslektaşlarımın
ve tüm tiyatro emekçilerinin Dünya
Tiyatrolar Günü'nü kutlarım. Umarım
mesleğimiz açısından daha çok
kıymet gördüğümüz günler görürüz.
Tiyatro benim için ilk planda ama
"Ben diziyi sadece para için yapıyorum"
kafasında olmadım hiç. Dizi ve
kamera da çok ciddi bir egzersiz alanı
benim için. Zaten o yüzden rol seçiyorum
ve hep aynı şeyi oynamaktan
özenle kaçıyorum. İki alanın da zorlukları
ve püf noktaları farklı. Ancak
elbette konu kamera olunca hatasız
görünüyorsunuz. Tekrar çekme şansınız
ve yönetmenin sizi adım adım
yönlendirme, montajla daha iyi gösterme
şansı var. Tiyatro sahnesinde
ise kendiniz ve yeterliliğiniz ile çıplak
gözler karşısındasınız, heyecan faktörü
var. Sahnede mesleki yeterlilik
dediğimiz noktanın seviyesi gün gibi
ortaya çıkıyor.
- Eve işi taşır mısınız? Evde replik çalıştığınız olur mu?
- Elbette taşırım. Gördüğüm bir
detay, kulağıma gelen bir müzik, hayatın
akışındaki her şey belleğimde
kayıtlıdır. An biriktiririm ben. Başka
türlü zenginliği olan bir oyuncu olamazsınız.
Evim de beni tarifleyen tam
bir oyuncu evidir. Rolü düşünerek ve
günlük hayatında da aklından hiç çıkarmayarak
didikleyenlerdenim.
TEK HAYATA SIĞAMAM
- Web sitenizde "Kendimi seçemediğim için oyuncu oldum" diye yazıyor. Nedir bu cümlenin içeriği?
- Lise yıllarımda yazdığım bir
cümle bu. Bir hayat içinde binbir masal
yaşama isteğini anlatıyor. Oyuncu
olma nedenimi "tek bir hayata sığamayacak
olmak" üzerinden tariflemişim
o zamanlar. Ben kendimi seçeli
çok oldu yoksa.
- İstanbul'da yaşamak, buranın kuralları içinde var olmak zor oldu mu?
- Ankaralı olarak çok zorlandım.
İnsanların tutarsızlığı, herkesin çok
çabuk sevip, çok çabuk düşman oluşu,
şehirde taksi şoföründen esnafına
herkesin bağırıp çağırması beni zorladı
ve yordu. İstanbul bana kendimi
daha iyi korumayı öğretti.
- Oyunculuğa yeni başlayacaklara öneriniz var mı?
- Şu an inanılmaz bir karmaşa var
oyunculuk eğitimi konusunda. Birçok
insanın saçma sapan yerlere paralar
döküp eğitim aldıklarını zannettiklerine
şahit oluyor ve çok üzülüyorum.
Bu tuzağa kapılmasınlar. Oyunculuk
zengin olma yolu değildir.
AŞIKKEN ÇOK SAKARIM
- Âşıkken nasıl bir kadın oluyor Özge?
- Çok mutlu, manik, sakar, bol
bol pot kıran, başlı başına bir komedi
unsuruna dönüşüyorum. İçimdeki
Brigitte Jones ortalığa dökülüyor.
Çok eğlenceli, az uyuyan bir enerji
küpü oluyorum.
- Oyuncunun başka bir oyuncuyla aşk yaşaması iş adına bir kazanım mı yoksa farklı sorunlar çıkmasına sebep olur mu?
- Böyle siyah beyaz lafları pek
sevmem. Duruma göre değişebilir.
Benim çok tercih edeceğim bir
şey değil ve sevgilimin bir oyuncu
olması bana ilginç gelmiyor. Ben de
kimyam gereği sanatçılarla elbette
daha iyi anlaşıyorum ama müzisyenler,
dansçılar ya da sanatın başka
alanlarından insanlar, yazarlar hep
daha ilginç ve hoş gelmiştir bana.
- Asla oynamam dediğiniz roller var mı?
- Net olarak yok! Yeter ki
inanayım. En sert sahneyi bile büyük
rahatlıkla oynatırsınız bana. Ama alt
metni olmayan çıplaklık ya da gişe
kaygısı beni itiyor. Bir de topluma
tarihi olay ve karakterleri ya da kritik
bazı algıları çarpıtarak empoze etmeye
çalışan o cin fikirli işleri direkt
çöpe atıyorum. Bunu mesleğe ihanet
olarak görüyorum.
- Dizilerde genelde dişi, güzel kadın rolleriyle karşımıza çıkıyorsunuz. Gerçekte nasılsınız, kendinizi dişi bulur musunuz yoksa başka türlü mü tarif edersiniz?
- Yıllarca bunu duya duya dişi
olduğumu kabul ettim galiba. Oysa
ben erkek çocuğu gibi zıpır bir
tipim. Giyim tarzım da maskülendir.
Adile'yi oynamak bu anlamda beni
çok mutlu ediyor. Ama Allah'tan verilen
kıyafeti gerektiğinde gayet dişi
taşıyabilecek çıtı pıtı bir tipim. Bu
nedenle çekicilik ve dişilik mevzusu
sakil durmuyor üzerimde.
STRES ATMANIN DEĞİŞİK YOLLARI VAR
- Yüzünüz çok karakteristik, bu sizin için avantaj mı yoksa dezavantaj olduğu durumlar oluyor mu?
- Bence avantaj. Çünkü ona göre
karakteristik roller geliyor.
- Güzellik sırlarınız var mı? Mesela cildiniz çok güzel. Bunun için özel bakımlar yapıyor musunuz?
- Makyaj temizlemeden yatmam,
bakım kremlerimi de çok özenle seçer,
düzenli kullanırım.
- Stres ve gerginliğinizi nasıl atarsınız?
- Köpeklerimle bol bol vakit geçirerek,
insanlara bol bol sarılarak, müzik
dinleyerek, gece sinemasına giderek,
Bana Göz Kulak Ol adlı derneğimiz
için proje üreterek, yurt dışına
gidip oyun izleyerek, yazın
yeşil ve mavinin izinden
gidip tatil yaparak ve daha
bir sürü güzel şey...
HAYAT BANA GÜZEL DAVRANDI
- Sinema ya da TV'de beklediğiniz bir rol var mı?
- Sinemada var evet!
Sinema benim için çok
kıymetli bir alan. Film çekmeyi
deli gibi istiyorum ama
gereksiz bir işle var olmak
istemem. Seyirci dizide
gördüğü şeyi görmemeli,
fazlası olmalı. "İşte bu" diyeceğim
bir rol bekliyorum.
- Herkes sizin çok iyi bir oyuncu olduğunuz konusunda hemfikir. Peki, hak ettiğiniz yerde olmadığınızı düşündüğünüz oluyor mu?
- Bulunduğum noktadan
çok mutluyum ve
hayata hep bana verdiklerini
kabul ederek, minnettar
olarak yaklaştım. Hırs küpü
olmadım, ünlü olma derdiyle
yola çıkmadım. Çalışkan,
disiplinli ve azimli oldum.
İyi insan olmayı en büyük
öncelik saydım. Hayat da
bana güzel davrandı. Çok iyi
oyuncu olduğunu duymak
çok güzel ve kıymetli,
teşekkür ederim. Ömrüm
oldukça hep "Daha iyisi var"
diyeceğim ama kendime.
- Hayatınızda 'dönüm noktam oldu' dediğiniz yer neresidir?
- Bir telefonla Haziran
Gecesi dizisi için kendimi
Gold Film'de bulduğum
gün. Taksim'de lastik
parmak arası terlik ve kısa
pantolon ile gezerken bir
telefonla makyajsız gittim
oraya. Bir tavsiye üzerine
aramışlar, acil dediler.
Sadece bir parfümeriden
göz kalemi alıp deneme
çekimine girmeden önce
gözüme tuvalette kalem
çektiğimi hatırlıyorum. Rol
için dört bölüm düşünülüyordu,
halkımız bir eskort
kızı sevmeyebilir diye. Ama
sonra uzatmaya karar verdiler.
Taksim'deki eski Gold
Film binası, Lale rolü ve
Andaç Haznedaroğlu benim
dönüm noktamdır.
- 10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
- Umarım kalabalık ve
sevgi dolu bir ailenin içinde.
Hayvanlarımla ve ailemle
mutlu, yazdıklarımı artık
ortaya çıkarmış, mesleğin
başka dallarına da bulaşmış
biri olmak isterim. Kaçabileceğim
bir çiftlik evi çok
istiyorum. Hayvanlarımın
rahatça koşturacağı, etrafı
yeşil, denize yakın bir yer.
Kurulu bir düzen. Ama
tamamen şehirden kopmak
bizim meslekte çok mümkün
değil. Oyuncu emekli
olmaz.