7
Nisan'da başlayacak 35. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde seçeneğiniz bol. Çünkü İKSV'nin düzenlediği festivalde yerli ve yabancı 221 film görücüye çıkacak. Her türden filmin yer aldığı bu film bolluğu içerisinde işinizi kolaylaştırmak için 40 filmden oluşan tematik bir seçki yaptık. SABAH'ın Dünya Festivallerinden, atv'nin Yıllara Meydan Okuyanlar bölümlerine tema sponsoru olduğu festivalde geçen hafta biletler satışa çıktı. Süresi kısalan ve 11 gün olan festivalde iyi seyirler diler, filmle kalın deriz!
VATAN DA HAYAT DA YOK!
Festivalde iki film Ortadoğu'da parçalanan hayatları anlatması bakımından önemli. İlk film
Vatanım, bir belgesel. Iraklı yönetmen Abbas Fahdel Irak işgali öncesinde ve sonrasında ailesinin gündelik yaşamını ve değişen hayatı belgeliyor. Yalnız dikkat belgesel 334 dakika... İkinci film ise
3000 Gece. Mai Masri, 80'li yıllarda İsrail'de hapse atılan Filistinli kadınların hikayelerine odaklanıyor.
SÖZ MÜLTECİLERDE
Günümüz dünyasının en mühim meselesi olan mültecilerle ilgili olarak herkes bir fikir beyan ediyor. Festivaldeki kimi filmler ise hariçten gazel okuyanlar yerine, sözü mültecilere bırakıyor.
Akdeniz filminde yönetmen Jonas Carpignano, Burkina Faso'dan İtalya'ya gitmek isteyen iki mültecinin yolculuklarına ve yolda karşılaştıkları düşmanlıklara odaklanıyor. Gianfranco Rosi'nin mülteciler üzerine çektiği ve Altın Ayı alan belgeseli
Denizdeki Ateş, İtalyan'daki Lampedusa Adası'nda yaşananlardan yola çıkarak Avrupa'nın mültecilerle sınavını anlatıyor. Lampedusa Adası'na odaklanan ikinci filmse
Lampedusa'da Kış. Yönetmen Jakop Brossmann mültecilerin denizdeki ölüm ve yaşam arasında gidip gelen hayatlarına ve bu adadaki yaşantılarına odaklanıyor. Mültecil sorunu
Kıyıdakiler filmine de sızıyor!
ABD AVRUPA'YI İŞGAL EDERSE!
Belgesel dünyasının hırçın yönetmeni Michael Moore,
Şimdi Nereyi İşgal Edelim? belgeselinde ABD'nin işgal etme alışkanlılarını mizahi bir dille eleştiriyor ve 'Avrupa'da bir ülke işgal edilse ne olurdu?' diye soruyor. Roberto Minervini
Ötedekiler filminde ABD'de sistem dışı insanların hayatlarına bakıyor. Festivalde retrospektifi yer alan Otto Preminger, ABD'de siyaset dünyasında dönen dolapları
Washington'da Fırtına'da ve adalet mekanizmasının işleyişini
Bir Cinayetin Anatomisi'nde ele alıyor.
EVA PERON'DAN KİM RAHATSIZ?
Latin Amerika'da siyasal ve toplumsal alt üstlerin yaşandı Arjantin'in acılı tarihine bakan iki film var festivalde. İlki
Eva'ya Huzur Yok. Yönetmen Pablo Aguero filmde, cunta yönetiminin, 1952 yılında vefat eden Eva Peron'un mumyalanan cansız bedeniyle imtihanını anlatıyor. Gael Garcia Bernal filmde başrolde. İkinci film
Çete, Uluslararası Yarışma'nın jüri başkanı Pablo Trapero'nun son filmi. Filmde Arjantin istihbarat servisi için çalışan Arquimedes Puccio'nun, 1982 yılında cunta dağılınca, işsiz kaması sonrası hiçbir şey değişmemiş gibi hayatına devam etmesi anlatılıyor.
AVRUPA'NIN DÜNÜ BÜGÜNÜ
Avrupa'nın hem dününe hem de bugününe bakan filmler bolca var festivalde. İlki Brady Corbet'in çektiği
Bir Liderin Çocukluğu. Film, 1918 Versay Antlaşması öncesinde hayali faşist bir liderin çocukluğunu anlatıyor. Kadroda Berenice Bejo ve Robert Pattinson gibi isimler var. Sokurov,
Francofonia filmide Louvre Müzesi'nin koridorlarından Fransa'nın tarihine bakıyor. Fransa demişken, Ettore Scola'nın başyapıtlarından
Balo da Fransa'nın 50 yıllık tarihini mercek altına aldığı bir film.
Saraybosna'da Ölüm'de Danis Tanovic, 1. Dünya Savaşı'nı başlatan suikasta odaklanıyor. Miguel Gomes,
Birbir Gece serisinde günümüz Portekiz'in haleti ruhiyesini çiziyor. Tartışmalara neden olan
Fransız Kanı, günümüz Fransası'nda bir Neo Nazi'nin normalleşme ihtimalini sorguluyor! Atom Egoyan'ın
Hatırla, Nazi toplama kamplarında ailesini katleden bir gardiyanın peşine düşen bir adamın öyküsü. İsviçreli 10 genç yönetmenin çektiği
Harikalar Diyarı, Avrupa'nın paranoyaları gerçekleşirse neler yaşanabileceği üzerine zihinsel bir egzersiz gibi. Yönetmen Lisa Aschan,
Beyaz İnsanlar filminde günümüz Avrupası'na alagorik bir yaklaşımla bakıyor.
GÜÇLÜ KADINLAR PORTRESİ
Rodrigo Pla,
Bin Başlı Canavar'da Meksika'da kocasının kanser tedavisinin masraflarını karşılamayı reddeden sigorta şirketiyle mücadele girişen cesur bir kadının portresini sunuyor.
Bir Nefes'te Christian Zübert, yolları kesişen farklı milletten ve sınıftan iki kadının ayakta kalma mücadelesini beyazperdeye taşıyor. Tomasz Wasilewski
Aşk Birleşik Devletleri'nde Polonya'dan dört güçlü kadının hikayesini anlatıyor. Gündelikçi kadınların hayatları ve hayalleri
Toz Bezi'ne konu oluyor. Anne Zohra Berrached,
24 Wochen'de kürtajı tartışmaya açıyor. Anne kız ilişkisine hem
Ana Yurdu hem de
Karışma Anne odaklanıyor. Öte yandan festivalde
Şövalye adlı bir film var ki, belki bir kadın filmi değil ama kadın kafasının erkek dünyasının o bayağı, ucuz rekabetçi haliyle dalgasını geçen kaçırılmayacak bir film. Kamera arkası kadınlardan oluşan film, en iyi benim diyen bir grup erkeğin hikayesi...
SİNEMA SİNEMAYA BAKIYOR
Coen Kardeşler'in merakla beklediğimiz
Yüce Sezar filmi 1950'lerdeki Hollywood dünyasını merkeze alan ve o dünyayı hicveden, yıldız oyuncularla dolu bir yapım.
Hitchcock/Truffaut, iki ustanın yıllar önceki buluşmasından yola çıkarak günümüzün ustalarının sinema yaklaşımına odaklanan bir film.
De Palma, yönetmen Brian de Palma'nın kendini anlattığı bir yapım.
Ben, Ingrid, Ingrid Bergman'ın kişisel hayatına odaklanan bir belgesel.
Kapalı Gişe ise Türkiye'de filmler neden potansiyel seyircisiyle buluşmaz sorusunun peşine düşüyor.
BEN KIBRIS'I ÇÖZERİM
Kıbrıs sorununun dünü ve bugününe dair iki belgesel festivalde kendine yer buluyor.
Koloni'de Kıbrıs'ın geçmişindeki acılara bakılıyor. Orhan Eskiköy'ün çektiği
Başgan ise Kıbrıs sorununu çözeceğine kendini fazlaca inandırmış ve kendi gerçekliğini kaybetmiş bir politikacının portresi...
SOYKIRIM ACILARI
Srebrenitsa Soykırım'ı dahil Bosna Savaşı'ndaki suçlarından dolayı Radovan Karaciç yeni ceza almışken
Kayıp Zamanlar belgeseli daha da bir anlam kazanıyor. Faysal Soysal, belgeselde Srebrenitsa'daki soykırımın acı öyküsünü ve sonrasında yaşananları anlatıyor.
BUNLAR DA VAR!
Dünyanın gidişatı belli ben iyi film izlemek isterim derseniz. O zaman hayattan 11 dakikaya odaklanan Jerzy Skolimowski'nin
11 Dakika, Zeki Demirkubuz'un
Kor, Jeff Nichols'ın 80'lerdeki fantastik filmlere saygı duruşu niteliğindeki
Midnight Special, İngiliz Ben Wheatley'nin, J.G. Ballard'ın aynı adlı romanından uyarladığı
Gökdelen, Ventura Pons'un
Korku Virüsü'nü listenize alın derim.