"Ayyy
açmam lazım diyerek" heyecanla uzandı çalan telefonuna, "İclal anneciğim, röportajdayım bitince arayayım mı sizi..." diyerek kapattığında yüzü kızarmıştı. Arayan kayınvalidesiydi... Helin Avşar bir buçuk aylık çiçeği burnunda bir gelin. Bir anda, evde kıyılan sade bir nikahla eğitim danışmanı Serhan Bora'yla evlenince magazin basınının gündemine düştü. Bu şaşkınlığı yaratan sadece Helin Avşar'ın evlenmesi değil, uçarı, haşarı kızın durulmasıydı. Röportaj sırasında anladık ve fark ettik ki, aslında epey önce durulmuş. O gecelerin hızlı kızı gitmiş yerine sakin, işini yapan, yemek pişiren, zamanını yakınlarıyla geçiren biri gelmiş. Ve bu değişim onun hayatına hediye olarak bir evlilik getirmiş. Yeni koleksiyonunun çekimleri sırasında buluştuk Helin Avşar'la...
- Bir anda evlendiniz ve hepimizi şaşırttınız...
- Ailem bile bu kadar şaşırmadı. İnanamıyorum ne kadar olay oldu evlenmem!
- Niye bu kadar büyük olay oldu sizce?
- Bilmiyorum. Evlenecek biri gibi durmuyordum herhalde. Halbuki beş senedir iki gece, o da arkadaşımın daveti olduğu için dışarı çıkmışımdır. O eskiden gece gezen kızla ilişkilendirip, "Nasıl oldu da evlendi?" diye düşünen çok oldu. Halbuki o kızla hiçbir alakam yoktu çok uzun zamandır. Bir anda evlenmem de şaşırttı insanları. Kabul ediyorum ani oldu, bir ayda tanışıp evlendik. O da biraz şaşırtıcı oldu. Ben kendim bile bazen evli olduğumu unutuyorum.
- Kayınvalidenizle aranız nasıl?
- Çok iyi. Kız kardeşi var eşimin, o da arkadaşım gibi. Eskiden kayınvalide, görümceden çekinilirmiş, hiç öyle değil, aramız çok iyi. Ama ailelerimiz de çok şaşırdı bu ani evliliğe. Şimdi herkes çok mutlu.
- Son beş senedir mi yaşanıyor bu süreç?
- Evet. Magazin basının sürekli konu ettiği kız değilim artık. Her zaman şuna inanmışımdır; magazincilerin bir suçu yok, eğer fotoğraflarının çekilmesini istemiyorsan, onların olduğu yerlere gitmezsin. Daha sakin bir hayat sürmek istediğinizde magazincilerin olmadığı restoranları, mekanları tercih ediyorsunuz. Gece hayatım bittiği için sanırım o süreç başladı. Şimdi net bir şekilde "Gece hayatım bitti" gibi bir beyanat vermeyeyim ama artık zevk almıyorum. Uzun uzun yemekler dönemi başladı hayatımda. Arkadaş ortamlarında, uzun saatler oturduğumuz sofralar, balıkçılar, ev ortamı, evde yapılan aktiviteler, sinema günleri keyif vermeye başladı. Bazen Polonezköy'e gidiyoruz, bazen yurtdışına çıkıyoruz. Görmediğim yerleri görmek, amatör olarak fotoğraf çekmek ilgimi çekiyor artık.
- Eşiniz eski imajınızı düşünerek ürkmedi mi?
- Hiç öyle bir konu bile geçmedi. Çünkü kendine güvenen biri. "Nasılsa Helin benim istediğim gibi davranır" duygusunun güvenini yaşıyor. İkimiz de akrep burcuyuz ve hislerimiz kuvvetli.
- Keyif aldığınız şeyler değişmiş. Bu ruh haline girince sanırım evlilik de kendiliğinden geldi...
- Çok haklısın. Kafa olarak bu hatta geçince evlilik geldi. Daha önce olsa evlenemezdim. Önceden ciddi ilişkilerim oldu ama eğer o kafada değilsen evlilik olmuyor. Evde oturmayı sevmiyorsan, evlilik çok zor. Çünkü fedakarlık istiyor. Eşim de çok anlayışlı, her şeyi konuşabildiğim biri. Uzun yıllar tek başına yaşayınca, biriyle aynı evi paylaşmak çok zor. Ama birbirimize karşı çok anlayışlıyız. Öteki yarımı buldum. Bulduğum için evlendim.
- İlk görüşte aşk mı?
- İlk görüşte aşk. İşle ilgili bir durumdan dolayı tanıştık. Saçma sapan bir nedenle birbirimizin telefonlarını aldık. Telefonla konuştuk ve bir kahvaltıda buluştuk. Sabah kahvaltısında evlenmeye karar verdik. O da hazırmış, ben de. O kadar çok anlaşılıyor ki o durum geldiğinde. O da öteki yarısını bekliyormuş, konuştukça ortak noktalarımızı gördük. Spor yapmayı seven biri, birlikte spor yapıyoruz, aynı tür filmleri seviyoruz, aynı kitapları seviyoruz. Eşim oldu ama bir taraftan da çok iyi arkadaşım.
- Ne iş yapıyor eşiniz?
- Eğitim uzmanı ve danışmanı. Yurtdışındaki okullara öğrenci yerleştiriyor. Onun fuarları başladı, onunla geziyorum.
- Çok farklı alanlandasınız. Bu da bir avantaj mı acaba?
- Hiç bizim ortamımızla alakası yok onun. Zaten ben de çevrem dışındaki birini istiyordum hep.
- Neden, ne sorun var çevrenizde?
- Bazı şeyler bana sahte geliyor. Sahte demeyeyim de, çok alıştığım ve içlerini, dışlarını bildiğim insanlar. Zaten öyle birileriyle olmazdı. Çok zıttız yaşam biçimi olarak, hatta Anadolu yakasında oturuyordu evlenmeden önce eşim. Benim de karşıya geçmişliğim dört kez falandır. Birbirimizden her şeyi öğreniyoruz ve öğrendikçe eğleniyoruz.
- Göz önünde olmayı seven biri mi?
- Hiç sevmiyor ve istemiyor. İşi gereği de göz önünde olması gerekmiyor.
Ablam ilişkimi çok destekledi
- Hülya Hanım'a söylediğinizde tepkisi ne oldu?
- İlk ona söyledim. İnanmadı başlarda. Baktı ki iş ciddi ve
evliliğe doğru gidiyor. Elbette destekledi. Çocukları çok seviyorum,
çocuğum olmasını çok istiyorum. Dört, beş senedir de duruldum,
sakinleştim, olgunlaştım. Bunu bekliyordum zaten. Bu süreci ailem
de görüyordu, bendeki değişimin farkındaydılar.
Dört gözle çocuk bekliyorum
- Sizi telefonla aradığımda nohut pişiriyordunuz. Gerçek miydi o?
- Aynen. Nohut yapıyordum sen
aradığında. Aslında çok iyi yemek yaparım,
İtalyan, Fransız mutfağına yatkınım. Senelerce
dünyayı gezdim. Ama tek başıma yaşadığım
dönemde yemek yapmaya üşeniyordum.
Şimdi zevkle yapıyorum. Eşim işten geldiğinde
yemek için masaya otururuz, uzun uzun
sohbet ederiz. Altıda başlarız, dokuzda biter
yemek... Her gün yeni bir şey deniyorum.
O gün de nohut pişiriyordum. Şu ana kadar
zehirlenmedi (gülüyor).
- Hoşunuza gidiyor mu eşinizi evde
karşılamak?
- Çok hoşuma gidiyor. Güzel giyiniyorum, rujumu sürüyorum, parfümümü sıkıyorum, masayı hazırlıyorum. - Hamile misiniz?
- Çok istiyorum çocuk ama hamile
değilim henüz. İnşallah hemen hamile kalırım.
Yumurtalarımı dondurmuştum ama onlara
ihtiyaç kalmadan hamile kalacakmışım gibi
duruyor. Bakalım, inşallah. Dört gözle bekliyorum
çocuğu... Kimseden saklamam böyle
bir şeyi.
Bu işe başladığımda 22 yaşımdaydım
- Yeni bir koleksiyon daha çıkardınız. Moda işini sevdiniz mi?
- Bu dördüncü sezonum.
Daha önce farklı internet
sitelerinde satıyordum.
Şimdi kendi sitemde satıyorum.
www.hell-in.com
sitesinde ürünlerimi satışa
çıkaracağım. Son derece
sade çizgilerde, herkesin
alabileceği ucuzlukta,
herkesin giyebileceği
45-50 parçalık bir
koleksiyon. Çok sevdiğim
bir iş bu. Bir
ara gazetecilik
yaptım
ama bu her zaman yaptığım ve önem
verdiğim bir iş.
- Sadelik mi hedefiniz?
- Evet renklerde de bunu öne çıkardım.
Siyah ve beyaz ağırlıklı ürünler var
ama pudra mavisi rengini çok sevdiğim
için koleksiyonda yer almasını istedim.
Sadelik seviyorum. Rengarenk, alacalı,
altına ne giyeceğin belli olmayan ürünler
bana göre değil, onu yapanlar var zaten.
- Sizin modaya ilişkin tarzınız ne zaman oturdu?
- Çocukluğumdan beri modaya meraklıyım.
İki ablam da, rahmetli annem de
hep söylerdi: "Sen moda işine girmelisin"
diye... Barbie bebekler vardı onların
elbiselerini kendim dikerdim. Elbiselerimi
keserdim, yeniden yapardım, bir dikiş
makinem vardı... Çocukluğumdan beri
elbiselere ve kumaşlara merakım var.
Üniversitede okumayı çok isterdim. Maalesef
işletme okudum. İstanbul'a dönünce
LaSalle College İstanbul'a gittim ve kumaş
eğitimi aldım. Kumaş o kadar keyifli bir
şey ki, her tür şekillendirmeyi kumaşı
tanıdıktan sonra yapabiliyorsun.
Bir gecede altı mekan
- Herkes birini bulamamaktan şikayetçi. Neden böyle oldu sizce?
- Çok yakın
arkadaşlarım var,
çok düzgün kızlar,
çocuklar.
Kızlar erkek
yok, erkekler
kız yok diyor.
İnsanlar birbirini
tanımıyor,
ilişkiler çok
yüzeysel, gece
kulübünden
bulduğun biriyle
evlenemezsin.
Kahvaltıya git,
öğlen buluş...
Böyle şeyler için
insanların sabrı
kalmamış. Kimse
kimseyle uğraşmak
istemiyor. Kimse
ilişki sorumluluğu
almak istemiyor. Kadınlar
da artık çok rahat.
Çabuk boşanma kararı
alabiliyorlar çünkü ekonomik
özgürlükleri var. Evlilik
iki taraflı fedakarlık işi. İnsanlar
ayrılıyor, birbirleri hakkında demedikleri
kalmıyor. Çok üzücü. Evlenmiş olmak için
evlenenler var. Evleneyim, çocuğu yapıp boşanayım
diyen de var. Ben annemden, anneannemden
böyle görmedim. Dolayısıyla aile bağlarıyla ilgili bir
durum bu.
- Genç kızlığınızı göz önünde yaşamaktan pişman mısınız?
- Herkes benim gibi genç oldu, kimi benim
gibi hareketli yaşadı. 'Gece kızı', 'hür kız' imajı
yapıştırdılar üzerime. Tamam çok güzel gezdim
kabul ediyorum. Dünyada gitmediğim gece kulübü
kalmadı. Gitmediğim restoran kalmadı. İstediğim
gibi gezdim, çok iyi insanlarla tanıştım, arkadaşlık
kurdum. Şimdi doydum, başka bir hayata geçtim.
Yerinde ve zamanında da bıraktım bunları.
- Bir şey mi oldu da bu dönüm noktasına geldiniz?
- Herkes bunu soruyor ama bilmiyorum. Bir
anda "Yeter artık" dedim. Her gün pilav, kuru
fasulye yemek gibi. Bir yerden sonra bıkıyorsun,
başka bir şeylerin arayışına giriyorsun. Bence bana
olan buydu. O, o yaşta güzeldi. Şimdi artık başım
da kaldırmıyor. Eskiden bir gezerdim, tek gecede
beş-altı mekana giderdim. Şimdi tek yere gitmeye
üşeniyorum, evimde oturayım televizyonun başında,
ayaklarımı uzatayım istiyorum.
- En çok ablanız Hülya Avşar memnundur bu durumdan sanırım...
- Tabii. Ama eskiden de abartılıyordu benim
gezmem. Herkes bilirdi benim nerede olduğumu.
Onlar da beş senedir böyle olduğumu biliyorlar.