Hakan Ural, genç yaşta şöhretle tanışanlardan... 16 yaşında mankenlik yapmaya başladı, ardından Yeşilçam'a adım attı. İlk filmini 1986 yılında Banu Alkan'la çekti. Ardından dönemin ünlü oyuncularıyla başrollerde yer aldı. Babası Selçuk Ural'ın velayetine 17 yaşında geçebildi. 19 yaşında Sibel Can'la evlendi, bu evlilikten iki çocuğu oldu. 2005 yılında Ezgi Can ile evlenen Ural'ın Gisella adında bir kızı daha var. "Hayatım film gibi" diyen Hakan Ural ile Kehribar dizisine dahil olması vesilesiyle bir araya geldik. Eski filmlerinde nasılsa fiziksel olarak hâlâ öyle. Sert bir mizacı var ama konuştukça bu özelliği kayboluyor. Oldukça dobra biri, ne sorarsanız açık yüreklilikle cevap veriyor. Üç çocuğundan bahsederken gözleri parlıyor. Onlarla arkadaş gibi olmuş. Engin Can ve Melisa'nın her konuda kendisine danıştıklarını, küçük kardeşleriyle de çok iyi anlaştıklarını söylüyor. Yıllar önce boşandığı Sibel Can'dan da çok iyi bahsediyor. Ural ile hem yeni dizisini, hem de aile yaşantısını konuştuk...
- Kehribar dizisine Oğuz Doğu karakteriyle katıldınız. Uzun zamandır sizi dizilerde görmüyorduk. Bu ekibe nasıl dahil oldunuz?
- Diziler meşakkatli işler. Sabah 06.00'da sete gidiyorsun. Çok uzun saatler çalışıyorsun. Bazen üç, beş mekan değiştiriyorsun. Ben de uzak kalmayı tercih ediyordum. Ancak çok isteyeceğim bir işte yer alırım dedim. Açıkçası yıllardır bu tarz bir işte olmayı çok istiyorum. Öyle güçlü karakter ki Allah kalbime göre verdi. Çok kaliteli bir iş. Kehribar son 15 yıldır yapılmış en iyi iş.
- Size bu tarz sert roller yakışıyor...
- Kolpaçino'da canlandırdığım Sırrı karakterinden sonra çok güzel yorumlar almıştım. İnsanlar o karakteri bana yakıştırmıştı. Biz alemi çok iyi biliyoruz. Ömrümüz bu ortamlarda geçti. O nedenle bu tarz karakterleri canlandırdığımızda olumlu tepkiler alıyoruz.
- Diziyi takip ediyor muydunuz?
- Musa karakterini oynayan Necip'in (Memili) hayranıyım. Başka seviyede bir oyuncu. Gürkan Uygun da adım adım bu noktalara gelmiş ve her şeyi hak etmiş bir oyuncu. Özellikle çaba sarf etmedim ama denk geldiğimde diziyi izledim. Dizide oynayan genç kuşak da çok yetenekli. Ezel tadında bir iş olduğunu söyleyebilirim. Zaten Ezel'i de aynı ekip çekmiş. Herkesin emeğine saygım var. Arkasında durulursa bu iş fenomene dönüşür. 33 yılımı verdim bu mesleğe. Çalışmadığım yönetmen, teknik ekip kalmadı. Artık bu konuda mütevazı olmayacağım. Yapılan işin ne kadar iyi olduğunu biliyorum.
- Sizin karakteriniz diziyi nasıl yönlendirecek?
- Senaristler önemli. Yarımcalı'nın karşısına gelmiş güçlü bir adam. Musa başlı başına bir fenomen. Güçlü bir üçgen oluşturdular. Çok doğru kullanılırsa müthiş bir heyecan ve macera izleyiciyi bekliyor. Önemli olan şey projenin iyi olması. Size bu konuda bir örnek vereceğim. Kıvanç Tatlıtuğ'u son dönemlerde yetişmiş en iyi starlardan biri olarak görüyorum. Kariyerinin zirvesinde, iyi bir yapım şirketiyle çalıştı. Ciddi maliyetlerle iş yaptı ama dizi yayından kalktı. Hiçbir oyuncunun reytingi yok. Bunu unutsunlar. Proje oyuncuyu yaratır.
- Her şey çok çabuk tüketilirken siz bu kadar yıl kalıcı olmayı nasıl başardınız?
- Çok yorucu ve yıpratıcı bir iş. Kendinizi taşımayı bileceksiniz. "Biz seni böyle bilmiyorduk" diyorlar. Beni iyi de kötü de bilmesinler. Zaten bir insanla ilgili fikrin olması için tanıyor olman gerekiyor. Halk sever ama bir anda da silebilir. Yeni parlayan oyuncular bir anda değişiyorlar. Üç, beş kişi imza isteyince kendilerini savurmaya başlıyor. Bunlar yüzünden antipati kazanıyorlar. Unutulanlar da bunalıma giriyor. Sanal yaratılmış bir kurgu içinde kıymetliler ve seviliyorlar. Şu anda şanslılar. Bizim sürekli burnumuzda bir kamera vardı ve yerden yere vuruluyorduk. Bir de magazincileri yerden yere vuruyorlar. Adamlar işlerini yapıyor oysa. Madem rahatsız oluyorlar çekilecekleri yerlere gitmesinler. Medya da bunlara tavır göstermeli. Bu isimleri görüntülememeli.
- 16 yaşından beri göz önündesiniz. Yıpranmadınız mı?
- Çok yıprandım hem de. Seni tanımadan herkes fikir sahibi. Her şeye kolay inanılıyor. Psikolojik olarak çok yıpranıyorsun. Ama şahsiyetliysen durum böyle. Şahsiyeti olmayanlar reklamın iyisi kötüsü olmaz diyor.
- Yıllardır hiç değişmediniz. Görüntü olarak hâlâ eski filmlerinizdeki gibisiniz. Genetik bir durum mu?
- Evet, bu konuda şanslıyım diyebilirim ama çok yıprandım. Çok mücadele ettim. Bazen kendi yaşadıklarıma inanamıyorum. Bir gün Kadir Ağabey (İnanır) ile İpsiz Recep dizisini çekiyorum. Zor bir adamdır. Türk sinemasının mihenk taşıdır. Sete geldim, işe başlayacağız "Bir gün film çekmek istesem senin hayatını çekerim. Şu yaşıma geldim senin yaşadıklarının üçte birini yaşayan birini görmedim" dedi. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla insanlar bunu söylüyor.
- Nasıl atlattınız bu zor zamanları?
- Allah atlatmayı nasip etti. Üzülüp yıprandığım oldu. Hayatımızda ne yoktu ki. Macera, aşk, drama. Yaşadıklarımı düşünsenize, film olsa Oscar alırım. 19 yaşında evlendim. Sonra boşandık. Hep göz önündeydik. Bir sürü olay yaşadık. Hiçbir zaman sabırlı ve toleranslı bir adam olmadım. Ama düzgün olmaya özen gösterdim. Allah beni sakındı da atlatabildik. Bana trafikte biri baksa "Ne bakıyorsun" diyebiliyorum. Benim agresifliğim var ama Allah iyi niyetliysen sabrını veriyor. İnsan kırmamaya gayret ederim. Bana yapılmasını istemediğim şeyi başkasına yapmam. Benim yaşadıklarımı Google'a yazsanız neredeyse Elm Sokağı çıkar. (gülüyor)
SİBEL İLE HER KONUDA SOHBET EDERİZ
- İkinci evliliğinizden üç buçuk yaşında bir kızınız var. Yıllar sonra yeniden baba olmak nasıl bir deneyim oldu?
- Engincan ve Melisa'da çok erken
baba olmuştum. Birlikte büyüdük. Onlarla
oynuyorduk. Çok bir şey anlayamamıştım.
Şimdi duygusal anlamda daha da olgunlaştık,
hayata farklı bakar olduk. Gisella ile
bir anda buldumcuk oldum. Kızıma çok
düşkünüm. Ama Engincan ve Melisa'daki
dinamikliğim yok.
- Gisella'yı ağabeyi ve ablası da çok seviyor...
- Çok iyi iletişimleri var. Birlikte çok
keyifli zaman geçiriyorlar. Birbirlerini çok
seviyorlar.
- Engincan'ın giyim tarzı bir dönem çok eleştirmişti ama ardından birçok kişi benzer şekilde giyinmeye başladı. Buna ne diyeceksiniz?
- Moda çünkü. Engincan ön planda,
babası ve annesi sanatçı olduğu için giyim
tarzıyla eleştirilere maruz kaldı. Ben çocuklarıma
hep söylerim. Magazin camiası
tabii ki haber yapacak. Çocuklarımın
da farkındalığının olmasını istiyorum. O
yüzden bu şekilde büyüttük. Sen malzeme
veriyorsan haberi yapılır. Dünyanın her yerinde
böyle. Engincan'ın Miami'de okuma
isteğinin nedenlerinden biri de medyanın
aşırı ilgisiydi. "Ben böyle yaşayamıyorum.
Beş, altı kişi bir yere gidiyoruz fotoğraflarımız
çekiliyor. Etrafımdan utanıyorum"
dedi ve bizden izin istedi. Ben de oğlumun
yurt dışında okuma kararını destekledim.
- Çocuklarınıza uyarılarda bulunuyor musunuz?
- Dikkatli olmaları açısından uyarılarda
bulunuyorum ama çocuklarım ılımlı.
Karakterlerinde de aşırılık yok.
- Oyuncu olmak isterse destekler misiniz?
- Özellikle Engincan'a çok teklif
geliyordu. Ben biraz mesafeli duruyordum
ama artık desteklerim. Oyunculuk çok
cazip bir meslek haline geldi. Eskisi gibi
değil artık çok para kazanıyorlar. Diziye
girip bölüm başı 50 bin lira alıyorlar.
Çocuklarım isteseler, yapın derim. Anneleri
Sibel Can babaları Hakan Ural. Bizleri de
severler. O nedenle doğru projelerde de
yer alırlar.
- Eski eşiniz Sibel Can'la da çok iyi bir iletişiminiz var...
- Çocuklarımın annesi. Onunla her
konuda sürekli sohbet ederiz. İşleriyle ilgili
fikrimi söylerim. Onun başarılı olması beni
mutlu eder. Yıllardır belli bir tecrübem var.
O nedenle işleriyle ilgili fikir alışverişinde
bulunuruz.
BABAMA KIRGINIM
- Annenizin cenazesine babanız katılmadı. Aranızda bir kırgınlık var mı?
- Olmaz mı, var tabii ki. Bunlar özel şeyler ama benim herkesin sorusuna saygım var. Gelmesini isterdim ama katılmadı. Kırgınım ama bu konuyu konuşmak istemiyorum. Üzüntülüyüz, acılarımızı toprağa gömüyoruz. Allah her şeyin hayırlısını nasip etsin. Annem nur içinde yatsın.