Nedret
Taciroğlu'nun
ismini duymamış
olanınız
var mı? Ya da
Nedo by Nedret
Taciroğlu
markasını?
Couture
dendiği zaman
ilk akla
gelen isimlerden
biri Nedret
Taciroğlu.
Düğün, nişan,
mezuniyet ya
da şık bir davet
için kapısı
ilk çalınanlardan.
Üniversitede iç mimarlık
eğitimi alan, hayali heykeltraş
olmakken 18 yaşında moda
dünyasına adım atan bir isim
Nedret Taciroğlu...
Podyumda da yürümüş,
güzellik yarışmalarından ödül
de almış ve seneler içinde
yarattığı markasıyla dünyanın
dört bir yanına ulaşmayı başarmış
bir isim.
Öyle ki Taciroğlu imzası
taşıyan tasarımlar Riyad'da
da Monaco'da da satılıyor.
Tasarımcıyla Nişantaşı'ndaki
mağazalarında buluştuk.
Bize firmasının dış
ilişkileriyle ve pazarlamasıyla
ilgilenen kızı Yasemin Taciroğlu
da eşlik etti...
- Nedret Taciroğlu dendiği zaman aklıma dantel, kristal ve ihtişamlı tasarımlar geliyor... Siz nasıl tanımlıyorsunuz moda çizginizi?
- Nedret Taciroğlu: Tamamen
romantik bir çizgim
olduğunu söyleyebilirim.
Dantel ve ipek organza da bu
nedenle en çok kullandığım
kumaşlar. Tasarımlarımda
kelebek motifleri, su sinekleri
ve çiçek desenlerine yer veriyorum.
İddialı ve güçlü bir
kadın benim kadınım, moda
çizgim de bu yönde.
İHTİŞAMLI ROMANTİK
- Elie Saab, Reem Acra, Monique Lhuillier gibi tasarımcılarla benzeşiyor tarzınız. Nedir sizi onlardan ayrıştıran, tasarımlarınızın imzası olan özellik
- N. T: İhtişam bakımından
benzerlik gösteriyor
olabilir. Benim tasarımlarımı
etek uçlarında kullanılan
dantel dilimlerden,
işlemelerde kullanılan
kristallerden ve düğmelerin
üstünden aynı renkte hazırlanıp
takılan saçaklardan
hemen ayırt edebilirsiniz.
Çizgim, bahsettiğiniz diğer
tasarımcılardan çok rahat
bir şekilde ayrışıyor. Koleksiyonlarımız
da bu nedenle
dünyanın dört bir yanında
onlarla yan yana satılabiliyor
koleksiyonlarım. Ayrıca
koleksiyonlarımız işçilikleri
ve tüm detaylarıyla her bakımdan
haute couture izleri
taşıyor.
- Tasarım dünyasına adım atarken, size ilham veren ya da örnek aldığınız bir isim oldu mu?
-
N.T: Bir düşüneyim.
Moda dünyasına tasarımcı
olarak ilk adım attığım yıllar
1980'ler... O dönemde
de Nina Ricci ve Yves Saint
Laurent en beğendiğim modaevleriydi.
- Yasemin Hanım, siz de annenizle birlikte çalışıyorsunuz. İtalya'da önce işletme eğitimi almışsınız ardından da moda pazarlama... Farklı mı İtalya'daki ve Türkiye'deki moda algısı?
- Yasemin Taciroğlu: Genel olarak
modanın
dünyanın her
yerinde aynı
zihniyetle
yapıldığını söyleyebilirim.
Milano'da bulunduğum dönemde
gördüğüm dünyaca
ünlü firmalar aklınıza bile
gelmeyecek küçük hesaplar
yapıyor. Yani mutfak her
yerde aynı diyebilirim. Sadece
ürünlerini pazarlama
konusunda çok başarılılar.
Orada haute couture üzerine
çalışan kalifiye eleman bulmak
çok daha kolay. Ayrıca
üretim konusunda da yıllara
dayanan bir deneyimleri var.
13 SAAT ATÖLYEDEYİM
- Yaklaşık yedi yıldır dünyanın dört bir yanında satılıyor koleksiyonlarınız...
- Y.T: Özellikle Ortadoğu
ve Arap dünyasında oldukça
iddialı bir markayız. Katar,
Kuveyt, Suudi Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri
markamızın son derece etkili
olduğu ülkeler. Onun dışında
Singapur, Hong Kong
ve Panama'da da satılıyor
koleksiyonlarımız. Ayrıca
New York, Paris, Milano ve
Monaco'da da satış yapıyoruz.
- Aynı koleksiyonlar mı gidiyor tüm bu farklı coğrafyadaki ülkelere?
- Y.T: Tabii ki bazı değişiklikler
isteniyor bizden.
Tek bir elbise örneğiyle anlatayım
isterseniz size. Arap
ülkelerine elbise astarlanıp
gidiyor. Çıplak dantel bırakmıyoruz.
Katar için elbisenin
boyunu ayak bilekleri
görünecek şekilde hazırlıyoruz.
Singapur'da önü diz
üstü, arkası uzun olan bu elbisenin
ön kısmının daha da
kısaltılması isteniyor. New
York ve Panama'ya giden elbisenin
şu an kollarının kapanması
ve elbise boylarının
uzatılması isteniyor. Monaco'da
elbise astarlanmadan,
dantel transparanlıklar bırakılarak
gönderiliyor.
MESAİSİ FAZLA BİR İŞ
- Satış yaptığınız her ülkeyi görme, oradaki moda anlayışını yerinde gözlemleme şansınız oldu mu?
- N.T: Satış yaptığımız ülkeleri
görmeye özen gösteriyorum.
Panama'ya önümüzdeki
ay özel bir defile için
davet edildim. Bu vesileyle
orayı da göreceğim.
- Tüm gününüzü alan bir iş mi tasarım yapmak?
- N.T: Tüketim çok fazla.
Değişimlere hızlı bir şekilde
adapte olmanız gerekiyor.
Üretim başlı başına bir başka
iş. O yüzden mesaisi fazla.
Provaların dışında günün 13
saati atölyedeyim. Atölyede
30 kişi var ve tahmin edebileceğiniz
gibi yoğun bir
çalışma oluyor.
Yasemin benim en yakın arkadaşım
- Beraber çalışıyorsunuz... Aslında anne ve kızlar arasında hep bir gerilim olur. Zorlandığınız olmuyor mu?
- Y.T: Dediğiniz gibi zordur aslında... Ama bizim şansımız iyi anlaşan bir anne-kız olmamız. Çok yakın olduğumuz için de sorunları çözmek zor olmuyor.
- N.T: En yakın arkadaşım Yasemin. Ben üretimle ilgileniyorum, o da işin her yerinde. Ben yetişemediğim zaman o var. Bu da büyük bir şans. Gerçekten de çok mutluyum.
- İlk önce babanızla daha sonra annenizle çalışmaya başlamışsınız... İkisi de çok farklı sektörlerde çalışıyor.
- Y.T: Birbirinden çok farklı iki iş dalı. Babam Ali Zafer Taciroğlu, soyadımızdan da tahmin edebileceğiniz üzere Taciroğlu peynirlerinin sahibi. Onunla çok kısa bir süre çalıştım. Tüm üniversite hayatım boyunca beni çalışmaya teşvik etti. Her yaz İstanbul'a geldiğimde yaz tatili boyunca bir yerde staj yaptım. Böylece merak ettiğim tüm sektörlerde deneyim edinmemi sağladı. Milano'da işe girdiğim şirket de bir tekstil firmasıydı. Zaten sonra annemle birlikte çalışmaya başladım.
- Babanızdan ve annenizden ayrı ayrı neler öğrendiniz? Benziyor mu iş hayatındaki tavırları?
- Y.T: Annemden cesur olmadan başarılı olunamayacağını öğrendim. Annem hayallerimin peşinden gitmenin önemini gösterdi bana. Babam da hep çalışmaya teşvik etti. İkisi de hayatımda tanıdığım en çalışkan insanlar. Onlardan durmamayı, hedefe varmak için konsantre olmayı öğrendim.