Anadolu
Ateşi'nin Şişli'deki stüdyosundayız. Grubun yeni gösterisi Pera için sayısız dansçı prova yapıyor. Ortama hummalı bir telaş hakim. Koşturmacanın arasından geçip ekibin kurucusu ve sanat yönetmeni Mustafa Erdoğan'ın odasına süzülüyoruz. Biraz sert ve aksi olduğunu düşündüğüm Erdoğan ilk an itibariyle bunun benim önyargımdan ibaret olduğunu ispatlarcasına şaka üstüne şaka yapıyor. Çocuklarından ve danstan bahsederken gözlerinin içi ışıldıyor. Uzun çalışmalar sonunda ortaya çıkan yeni gösteri sebebiyle büyük heyecan içinde olduğu belli olan Erdoğan Pera'da Beyoğlu'nun tarihini anlattıklarını söylüyor. Kendi bahçesinden elleriyle topladığı domates ve salatalıkları bize ikram ediyor ve derin bir sohbetin içinde buluyoruz kendimizi.
- Anadolu Ateşi 15 yıldan fazla süredir sahnede. Kaç gösteri sahnelemişsinizdir?
- Sahneye çıktığımız 3 Mayıs 2001'den bu yana 4800 civarı gösteri sergiledik. Aynı anda üç, hatta kimi zaman dört kast ile çalıştık. Bundan iki sene önce bir grup Paris'teydi, bir grup Azur adasındaydı, bir grup Filistin'deydi, bir grup da Antalya'daydı. Anadolu Ateşi bu kapasitesiyle dünyanın en büyük dans grubu. Altını çiziyorum, en büyüklerinden değil, en büyüğü. Senede en az iki ay Çin turnesi, iki ay Rusya turnesi, mutlaka 2 ay da Hollanda turnesi yapıyoruz. Bir de diğer Avrupa turneleri var. Antalya'da haftada iki gün sabit gösterimiz var. Şimdi de Emek Sineması'nda iki temsil başlıyor. Türkiye'nin bu zor zamanlarında, yalnızlaştırılmak istenen, yanlış tanıtılan Türkiye'de açtığımız koridor, verdiğimiz ışık hissedilebilir bir fayda yaratıyor Türkiye için. Bizi Meksika'da izleyip sadece bir kere daha izlemek için Türkiye'ye gelen birinin biletine hem orada hem burada imza attım. Bizi 29 kere izleyen İsrailli bir müzik profesörü çift var. Onları ağırladık, tören yaptık, ödüller verdik.
- Bu topluluğu kurduğunuzda kafanızda oluşturduğunuz hedeflere ulaştınız mı?
- Ben ilk günden itibaren yurt dışında başarılı olacağımızı biliyordum. Yıllarca halk danslarıyla uğraştım. Uluslararası arenada tek başarılı olduğumuz alan halk danslarıydı eski Türkiye'de. Ama halk danslarıyla ilgili algı farklıydı. Bu sebeple Türk seyircisinin bu kadar ilgi göstermesini beklemiyordum. İlk temsilimizi verdiğimizde birden bire Türk seyircisi altında ezildik. Kafamızda üç oyun oynayıp turneye gitmek vardı. Turnelerin tümünü iptal ettik, beş ay İstanbul'dan çıkamadık. Hem de haftada beş temsille, beş bin kişilik bir tiyatroda. Bu Türkiye gösteri sanatları tarihinin en yüksek rakamıdır. Türkiye'de ve dünyada sayısız rekor kırdık. Halkımız bize milli takım muamelesi yapıyor. İlk günden bu güne bu destek hiç bitmiyor.
- Bundan sonraya dair en büyük hayalleriniz neler?
- Küba'da temsil yapmayı çok istiyorum. Önümüzdeki ilkbaharda gidiyoruz. Küba dünyada herkesin merak ettiği bir yer. Bizim eski anılarımıza da karşılık geliyor.
- Yeni gösterinizin adı Pera. Nasıl bir hazırlık süreci yaşandı?
- Pera'da mekanla özdeşleşen bir gösteri bekliyor izleyicileri. Çarşamba ve cumartesi akşamları Beyoğlu Grand Pera Emek Salonu'nda oynayacağız. Sahnede iki yıldan fazla süredir prova yapan 100'den fazla dansçı olacak. Anadolu Ateşi'nin klasikleriyle harmanladık. Beyoğlu'nun tarihini anlatıyoruz. Gösteriyi sokaktan başlatıyoruz. İstiklal Caddesi 24 saat yaşayan bir müzik koridoru. Her adımda farklı bir ses çalınıyor kulağınıza. Dünyanın en güzel caddesi... Dansçılarımızı İstiklal'de çektik. Sokakta neler yaşanıyorsa onun bir mizansenini yaptık. Bu video yansıtılacak, dansçılar sonra kapıdan girecekler.
-
Mekan da çok etkileyici. Bu tarihi yapıda bu gösteriyi sahnelemek nasıl bir katkı sağlayacak?
- Bizim için sembolik bir anlamı var. Burası Beyoğlu'nun gözbebeği, bizim için özel bir mekan. Tartışmaların tamamından haberim var ama güzel bir şey çıkacağını biliyordum. AKM için de bu tartışmalar yapılıyor ama AKM'yi yaparlarsa güzel bir sonuç olacağına inanıyorum. Normalde dekor kurup oynarız, burada bir dekorun içindeyiz zaten. Bir İstanbul klasiği yarattık. Eski Beyoğlu'na, Türk filmlerine göndermeler var. İstanbul'a gelen yabancının ne izleyeceğini biliyoruz artık. Bu konuda bir kirlilik ve algı sorunu var. Türkiye'ye gelen turistler garip Türk gecelerini izlemek zorunda bırakılıyor. O gösteriye gidip kendi ülkemizi tanıyamıyoruz. Takma bıyıklı tuhaf adamlar. Modern bir anlatımla biz buyuz diyoruz. Ülkeye dair kartvizit gösteriyoruz.
EN VAZGEÇİLMEZİM ÇOCUKLARIM
- Çok çalışırken çocuklara vakit ayırabiliyor musunuz?
- Benim en vazgeçilmezim çocuklarım. Ne kadar
yoğun olursam olayım mutlaka çocuklara vakit
ayırıyorum. Onları görmediğim
sürenin dört- beş günü geçmemesi
gerekir. Şu anda anneleriyle
tatildeler. Ben hafta sonu
gideceğim.
-Nasıl aranız?
- Arkadaşız. Bütün çocuklarla
ilişkim arkadaşlık düzeyindedir.
Okulda ders veren
hiçbir öğretmen "Çocuklar şimdi
şu hareketi yapıyoruz" diyemez.
Arkadaşlar denir burada.
Zaten elimizi bir kez kaldırdığımızda
herkes susar. Burada
hafta sonunda 300 öğrenci olur,
sınıfa girdiğinizde sadece öğretmenin
sesini duyarsınız. İlkokul
öğretmenleri çocukları sağır
sandığı için bağırır durur. Oysa
çocuklar cin gibi. Hele hele
şimdiki çocuklar. Çok zekiler,
her şeye bir cevapları var, müthişler.
Benim için onlarla çalışmak
büyük zevk, büyük hazine.
Her Anadolu Ateşi gösterisinde
mutlaka çocuklar vardır.
- Baba olmasaydınız çocuklarla yine böyle ilgilenir miydiniz?
- Zannetmiyorum. Eğer baba olmasaydım çocuklarla
aram bu kadar iyi olmazdı. Baba olduktan
sonra çocukların lisanını öğrendim. Çocuklarla
kurduğum ilişki gerçekten şaşırtıcı. Asık suratlı, sert
bir adam gibi görünüyorum. Normalde çocuklar bayılmaz.
Şimdi müthiş bir ilişkimiz var.
- Siz ne kadar iyi bir dansçısınız?
- Ben geleneksel bir dansçıyım. Burada bütün
dansçılarımla birlikte modern dans ve bale eğitimi
aldım. Esneme dersleri, vs. Kökenim halk dansları.
- Dans etmenin hangi yönünü seviyorsunuz?
- Dans etmek Tanrı'yla konuşmak gibi bir şey.
Başka bir evrenle buluşuyorsun ve kendi bedeninin
şiirini kendi kendine okuyorsun. Öyle bir trans hali.
Bu çok büyüsel bir şey. Zaten de dans büyüden
çıkan, dini motifleri olan bir ilk sanat. Bütün sanatların
da öncülü. O açıdan bir ritüel gibi yapıyoruz.
Dansçılarımdan da dans ederken istediğim şey
onun içine girebilmeleri. Görev yapar gibi değil. Bizim
izleyicimizi de en çok etkileyen şey sahnedeki
dansçıların kendi aralarında eğlenmeleridir. Ağlattığımız
da olur tabii.
- Anadolu'da erkeğin dans etmesi pek hoş görülmez aslında...
- Anadolu'da geleneksel dansları erkekler eder.
Zeybektir, halaydır... Modern dansla erkeğin mesafesi
var ama doğru. Bizim diğer topluluklardan farkımız
kurulduğumuz zaman başvuran erkek dansçı
sayısının kadından daha fazla olması oldu. Kurslarda
daha çok kız öğrencimiz oluyor. Bu biraz futbolla
ilgili. Kendi çocuklarımdan da biliyorum.
- Sizinkiler de mi futbol meraklısı?
- Hem de nasıl! Türkiye'de futbola duyulan merak
genel olarak arttı son dönemde. Bu güzel bir şey,
yanlış anlaşılmasın. Biraz konunun cahili olduğum
için böyle diyorum.
- Siz ilgili değil misiniz konuya?
- Sonradan öğrendim ben. Çocuklardan... Messi
nerede oynuyor? Ronaldo kim? Bunları ben çocuklarımdan
öğrendim. Onlar Galatasaraylı. Formayla
yatıyorlar. O derece seviyorlar. Genelde erkek
çocuklar kendilerini futbolcularla özdeşleştiriyor.
Hepsi de bir futbol yıldızı olacakları umuduyla yapıyor
bunu. Dansta böyle bir şey yok. Dansı meslek
haline getiren biziz. Futbol rekabete dayalı oysa
dansta herkes kazanır.
- Evde de disiplinli misiniz?
- Evet öyleyimdir. Bazı babaların yaşadığı sorunları
duyuyorum da bizde öyle sorunlar yaşanmaz.
Anadolu Ateşi'nin içinde büyüdükleri için benim
dansçılarımla ilişkimi gördüler. Benim için sözü
dinlenmesi gereken bir adam diye düşünüyorlar.
- Atlas, Aras, Güney'den hangisi dansçı olur?
- Hepsi olabilir. Güney müziğe de yatkın. Röportajı
okuyacakları için dikkatli olmalıyım. Üçü
de birbirinden yetenekli. Ares kaleci olmak istiyor.
Atlas forvet, Güney stopper. Futbol okuluna gidiyorlar.
BABALIK BENİ "KORKAK" YAPTI
- Babalık sizi nasıl değiştirdi?
- Eskiden daha katı iken bugün biraz daha sakin,
sorumlu, "korkak" bir insanım. Çünkü sorumluluğum
var artık. Sadece benden ibaret bir şey değilim.
Başka bir bütünün parçası oluyorsun daha dikkatli
olman gerekiyor. Sağlığına, yaşamına... Hep onları
düşünüyorsun.
- Üç erkek kardeşsiniz, üç de oğlunuz var. Kız babası olmak ister miydiniz?
- Aslında uğurlu rakamım da yedi. Ben bir kızımın
olmasını istiyordum ama olmayacağını da hissediyordum.
Erkek olacaklarını da tahmin ediyordum.
Sezgisel bir şey. Ama isterdim bir kızım olsun.
Başka bir dünya. Kız çocuklarını çok seviyorum. En
çok kız öğrencilerle iyi anlaşıyorum aslında. Kızlar
kendilerini sevdirmeyi daha iyi başarıyorlar.
- Belki de olur ileride bir kızınız...
- Belki de... Allah bilir!
AKRABA DURUMUNDAN ÜNLÜ OLMAK İSTEMİYORUM
- Sert görünüyorsunuz. Acaba kamera karşısına geçince geriliyor musunuz?
- Sevmiyorum kameranın önünde olmayı. O parantezde olmak beni geriyor. Eş durumundan, akraba durumundan meşhur olmak istemiyorum. "Yılmaz Erdoğan'ın kardeşi misiniz?" "Yok görümcesiyim" diyorum. Kardeşi misiniz diye sorulması hoşuma gidiyor gerçi yaş meselesi yüzünden. Yılmaz Erdoğan'ın abisi, Atlas'ın babası...
- Bu durumdan kurtulmak için kamera önünde biraz daha rahat olmanız gerekiyor belki de...
- Aslında çok kamera önündeyim. Ama hep çerçevemiz aynı: uluslararası başarı, yeni gösteriler, seyirci... Kanıksandı yani biraz. Çok ilginç gelmiyor.
BATI İÇİN BİR DOĞU MASALI
- Oyunların konularını nasıl belirliyorsunuz?
- İçerik olarak Türkiye'nin bütün renklerini, her siyasi eğilimi, her kültürü içermeye çalışıyoruz. Tamamen objektif bir medeniyet barışı projesi bu. Anlattığımız hikayeler çok masum, çok düzgün, barış temenni eden hikayeler. Ayaklarını kendi toprağına basan, yüzünü modern dünyaya dönen bir çalışma. Biz Batı'ya güzel bir Doğu masalını onların anlayacağı dilde anlatıyoruz. Halkımız da bu yorumu seviyor. Dansların orijinal hallerini kuyumcu titizliğiyle mutlaka oyuna dahil ediyoruz. Bu, tarihe olan borcumuz. Anadolu Ateşi Türkiye'nin yeni bir yöresi değil, hepsinin toplamı. Her oyunumuzda bastığımız taşları kutsuyoruz.
KOSTÜM HARİÇ HER ŞEY BENDE
Vallahi kostüm dikimi hariç her şeyi yapıyorum burada. Onu da dikmiyorum ama motif böyle olsun diyorum, çizip veriyorum arkadaşlara. Her şeyin içindeyiz. Burada çok sağlam çalışan bir ekip var. Her fikre açığız. Bir sürü şeye tartışarak karar veriyoruz.'