Atiye 17 yaşında İngilizce sözlü ama altyapısı oryantal bir şarkıyla çıkış yaptı. Şarkının klibinde de dans yeteneğini gözler önüne seriyordu.
Çok da alışık olduğumuz bir durum değildi bu. Sonra babasının Hataylı, annesinin ise Hollandalı olduğunu öğrendik. Bremen'de doğmuştu...
O günlerin üzerinden tam 10 yıl geçti. Atiye pop müzikte kendine sağlam bir yer edindi. Bunu da köklerine sıkı sıkı tutunarak yaptı. Kökleri ona güç verdi, o da bu sayede savrulmadan, emin adımlarla yolunda ilerledi. Şimdilerde yeni albüm hazırlığında. İskender Paydaş'la yaz boyunca çalışıp albümü sonbahara yetiştirmeyi planlıyor. Albümün müjdesini de çıkardığı Zamansız Aşklar adlı yeni single'ıyla verdi.
Kendisiyle yeni albüm hazırlıkları konuşmak için Kabataş'taki Setup'ta buluştuk. Geçen 10 yıl onu olgunlaştırsa da belli ki duygusallığını törpülememiş aksine daha da derinleştirmiş. Bu derinliğin izlerini de önce bu söyleşide sonra da yeni albümde görebilirsiniz...
- 2007 ilk albümün çıktığı yıl. Üzerinden 10 yıl geçmiş. Geriye dönüp baktığınızda ne hissediyorsunuz?
- Zaman o kadar hızlı akıyor ki insan fark edemiyor. Nereden nereye geldiğimi eski resimlerime baktığım zaman anlıyorum. 17 yaşında ilk single'm çıktı. Çok gençtim, çok büyük hayallerim vardı. Birçoğunu da gerçekleştirdim. Ama insan hep daha fazlasını istiyor.
- Kariyerinizin başındaki hayalleriniz neydi?
- Pop müziğin algısını birazcık değiştirmek, yeni bir şeyler denemek istiyordum. Hem Avrupa'da küçüklüğümden beri dinlediğim hem de buradan bildiğim müzikleri bir araya getirmek istedim. Ve bunu çok özgür bir şekilde, kuralsız yapmaktı amacım.
- Genç yaşta gelen üne rağmen soğukkanlı bir duruşunuz var.
- Yaptığım işlerde her zaman yenilikçi bir ruh olduğunu düşünüyorum, kuralları yıkan. Ama onun dışında risk almayı çok fazla sevmem. İşimin her aşamasında başında dururum. Her şeyin kontrollü akmasını isterim. Kontrolü kaybetmekten korkuyorum belki de... İş dışında da çok sakin bir hayat yaşıyorum.
DUYGUSAL AMA SERTİM
- Sizinle çalışmak zor mu?
- Karşımdakinden beklentilerim çok yüksek çünkü kendimden beklentilerim de çok yüksek. Aslında kimsenin bu işi benim kadar sahiplenemeyeceğini, bu kadar ciddiye almayacağını biliyorum. Ama yine de bunu bekliyorum. Benim kadar motivasyonları olsun, "Daha iyisini nasıl yapabiliriz?"i düşünsünler istiyorum. Ve bunu göremediğim zaman kızabiliyorum. Babam iş adamı, iş hayatındaki sertliğimi ondan aldığımı düşünüyorum. Onun gibi duygusal olsam da sert bir tarafım da var.
- İlk baştan itibaren yanınızda kimler vardı?
- Kuzenim Alice ve korumam Celalettin hep yanımdalardı. Yalnız olmamak, yanınızda sizi anlayan insanların olması çok önemli elbette.
- En mutlu olduğunuz anı hatırlıyor musunuz?
- Hayatımın dönüm noktalarından biri Don't Think. İlk yazıp bestelediğim parçam. O zamanlar YouTube yeniydi, video paylaşmak çok heyecan vericiydi. Her gün halamla YouTube'a girip klibi kaç kişinin izlediğine bakıyorduk.
- Yorumları da okuyor muydunuz?
- Okuyordum. Çok güzel yorumlar yazanlar da oluyordu, çok kötü yazanlar da... Yorumlardan etkileniyordum çünkü sen kendin olarak okuyorsun, insanlar seni o anki dünyada görüp ona göre yorum yapıyor.
- Şimdi de bakıyor musunuz sık sık YouTube'a?
- Hayır, artık bakmıyorum.
Kabataş Setüstü'ndeki hobi dükkanı GD Frescobol'daki fotoğraf çekimimiz oldukça eğlenceli geçti.
YÜZLEŞMEK GEREKİYOR
- Küçük yaşlarda profesyonel hayata atılmak insanı çabuk mu büyütüyor?
- Büyümek için varız. Her gün yeni bir şeyler öğreniyoruz. Gelişiyoruz. Ben hiçbir zaman durmak istemiyorum. Hiçbir zaman tek bir yerde kalmadım.
Bir yerden başka bir yere taşındık. Her seferinde yeni bir ortam, yeni insanlar. Hem çok fazla zorlukla karşı karşıya kalan hem de çok farklı şekillerde beslenen biriydim. Hayatın böyle olunca kendinle barışık olman gerekiyor. Bunun için de bir derinlik, bu derinliğin içinde kendini yaşamak, kendini gerçekten hissetmek, yüzleşmek gerekiyor.
- Yaşıtlarınız giyinip süslenip geziyor. Bunları yapmak istediğiniz olmuyor mu?
- 15-16 yaşlarında ben de partilere, diskolara gittim. Bunlar bana boş geliyor. Öyle bir hayat beni hiçbir zaman cezbetmedi. Farklı şeyler yapmaktan hoşlanıyorum. Canlı müzik dinlemeyi, festivale gitmeyi, evde güzel bir film izlemeyi, derin derin sohbetler etmeyi tercih ediyorum.
- Genelin dışına çıkabilmek zor değil mi?
- Bu bir tercih meselesi. Kendini yaşadığın sürece mümkün.
- Şarkınızda söylediğiniz gibi zamansız aşklara inanıyor musunuz?
- Ben inanmak istiyorum. Sonsuzluğa, zamansız bir aşka inanmak istiyorum.
AİLEM HATA YAPMAMA İZİN VERDİ
- Ailenin hayatınızdaki yeri nedir?
- Aile benim için çok önemli. Anne ve babamla olan iletişimim de çok değişik. Çok şeffaf, çok açık. Çok büyük bir saygı besliyorum onlara ama bu saygı aynı zamanda onların beni özgür bırakmalarından da kaynaklanıyor. Bir anne ve babaya duyulan saygı değil, çok sevdiğin, değer verdiğin ve inandığın güvendiğin insanlara yönelik bir duygu gibi düşünün. Her zaman bir paylaşım söz konusu. Hissedilen, konuşulan her şey hep açık açık söylenir. Beni hiç yönlendirmediler, kendi halime bıraktılar. Tabii ki tavsiyelerde bulundular ama hata yapmama da izin verdiler.
- Evdeki duygusal taraf baba mı?
- Annem de babam da dışa dönük ve çok eğlenceli. Hassas değillermiş gibi görünürler ama çok hassastır ikisi de. Çok değişik seviyelerde yaşıyorlar iç dünyalarını. Babam daha çok içinde yaşıyor ama ben onu çok iyi hissediyorum. Çünkü bizim baba-kız ilişkimiz çok farklı. Çok derin bir bağımız var. Annem duygulandığı zaman esprilerle şakalarla bunu örtmeyi sever. Her zaman pozitiftir, onu hiç melankolik görmedim. Bense her duyguyu sonuna kadar yaşıyorum. Her duygu bende uç noktalarda.
HADİ KIZIM DARBUKA ÇAL
- Geçen günlerde bir televizyon şovunda darbuka çaldınız. Darbukaya merakınızın kaynağı nedir?
- İlk dokunduğum enstrüman darbuka. Düğünlerde, partilerde, bayramlarda, ailemle bir araya geldiğimizde çalıyordum.
- "Hadi kızım bize darbuka çal" şeklinde miydi?
- Evet, hadi kızım darbuka çal, şarkı söyle ya da dans et. Üçü de oluyordu. Profesyonel olarak iki yıldır çalıyorum. Bugüne kadar yapamadım çünkü çok zaman ayırmam gerekiyordu. Disiplin gerektiren bir iş. Parmakları ona göre çalıştırmak ve çok sabırlı olmak gerekiyor. Haftalarca, aylarca çalıştım.
- Darbuka ile ilişkinizi nasıl anlatırsınız?
- Geriye baktığım zaman her şeyin darbuka ile başladığını görüyorum. Daha annemin karnındayken babam darbuka çalmış bana. Daha doğmadan bu ritim duygusu yerleşmiş bende. Ve şimdi kendimi yaşıyorum darbukayla. Özüme döndüm. Bebekliğim, çocukluğum, ailemle geçirdiğim zamanlar aklıma geliyor.
- Babanız gurur duyuyor mu sizinle?
- "Beni geçtin, benden daha profesyonelsin" diyor. O kalpten çalıyor. Hayali müzisyen olmakmış, ailesi izin vermemiş. Şimdi ben aynı zamanda onun hayalini yaşıyorum. Annem de şarkıcı olmak istiyormuş... Ses ve dans annemden, ritim ve duygu babamdan kodlanmış sanki...
"15-16 yaşlarında ben de partilere gittim. Bunlar bana boş geliyor. Öyle bir hayat beni hiçbir zaman cezbetmedi. Farklı şeyler yapmaktan hoşlanıyorum."
BABAMLA BİRLİKTE ÇOK GÜZEL SÖZLER YAZMAK İSTİYORUM
- Anadolu'nun birçok şehrine gittiniz. Gördüğünüz yerler müzikal anlamda sizi besledi mi?
- Küçüklüğümde her türlü müziği dinledim. Sezen Aksu, Tarkan, MFÖ, The Rolling Stones, The Beatles, Tracy Chapman, Sade... Yelpaze genişti. Sonra Hatay'da dinlediğim müzikler beni çok etkiledi. Arap müziklerini zaten hep seviyordum. Kuzenim Atiye ile birlikte Mezdeke'nin müziklerine şovlar hazırlardık.
- Kuzeninizin ismi de mi Atiye?
- Babam bana Atiye ismini koymak istemiş ama kuzenim benden daha erken doğunca onun ismi olmuş. Babaannemin adı da Atiye bu arada. Benimki de Deniz Atiye olmuş.
- Akrabalar ağırlıklı olarak Hatay'da mı?
- Evet. Babaannemin evinde bir araya geliyor, birlikte yemek yapıyoruz. Hatay'da erkekler de yemek yapar. Eskiden pazar günleri erkekler yemek yaparmış, kadınlar hamama gidermiş. Müzikler yapılır, şarkılar söylenir. Daha çok Arapça aırlıklı, çok eski türküler söylenir. Zamansız Aşklar da böyle bir parça. Arapça bir şarkı. Sözlerini babamla birlikte yazdık. Ve klibini de Antakya'da çekmeyi planlıyorum.
- Müzik nereye gidiyor?
- Kişisel olarak 90'ların pop'unu özlüyorum. Eminim birçok insan için böyle. Çünkü şarkılar artık çok hızlı tüketiliyor. Yapılan şarkılar da buna göre kurgulanıyor. Mümkün olduğu kadar insan tarafından dinlensin, sevilsin, akılda kalsın diye. Genele hizmet etmek gibi bir durum var.
- Popüler müzik böyle bir şey değil mi peki?
- Ben de kendimden ödün vermeyerek ama popüler kültüre hizmet eden albümler yaptım. Bu yeni albümde bundan kopmak istiyorum. Yaşadığım her şeyi kağıda dökmek, müziğe dönüştürmek amacım. Babamla birlikte çok güzel sözler yazmak istiyorum. En duygulu müzisyenlerle çalışmak...
- Kolay mıdır yaşadıklarınızı paylaşmak?
- Bunu yapabilmek için yaşamak gerekiyor. Biz bazen yaşamayı da unutuyoruz. Ama son iki sene beni çok fazla etkileyen, hayatımı değiştiren olaylar oldu. Ama bunlar beni daha çok ben yapıyor. Daha çok sanatçı yapıyor. Dolayısıyla bunların hepsini müziğe aktaracağım. Müzikle konuşmayı tercih ediyorum.