- Genç-yaşlı herkes sizi çok seviyor. Nedir bunun sırrı?
- Sırrı çok basit. Mustafa Keser'i dinlediği zaman anlıyor. Mustafa Keser şarkıyı anlatıyor karşı tarafa. İçinde acı, hüzün olan bir şarkıyı hiç oynayarak okuduğumu gördünüz mü? Ama öyle yapmıyorlar. (El çırpıp oynayarak) İkiii gözüümm, ikiii çeşme... Olur mu, bunda insan oynar mı ya! Bakın güzel sesli olmak, müziği iyi bilmek meselesi değil bu iş. Bildiğini iyi uygulamıyorsan bildiğin bir boka yaramaz yani. Ben iyi şarkı söylüyorum. Ben bir şarkıyı söylediğim zaman yedi yaşındaki de 77 yaşındaki de anlar. Şarkının mana itibarıyla muhteviyatı neyse ona göre davranacaksın. Şarkı söylemenin ne demek olduğunu da bilmiyorlar. Konservatuar mezunları dahil. Piyasadakilerin zaten hepsi çoban, bir halt bildikleri yok. Ben onlara desem 'Şarkı söylemek nedir, bana bir cümleyle tarif edebilir misiniz?' Eminim ki yüzde 99'u bana bir, iki cümleyle tarifini yapamaz. Önce şarkı söylemenin ne demek olduğunu bileceksin ki iyi şarkı söyleyebilesin. Ses, yetenek var diyorlar. Ulan pezevenk, onlar zaten olması gereken şeyler... Bu kabiliyetini, güzel sesini hangi bilgi ve becerilerle donattın?
- Nedir şarkı söylemek?
- Şarkı söylemek, melodi eşliğinde sohbet etmektir.
-Bir de sizin sahnedeki şovunuz da yakalıyor insanları...
- Şimdi abla sahne bir şov yeri. Orası Cemal Reşit Rey değil. Bazı arkadaşlarımızın gözden kaçırdıkları, gerizekâlı olarak hareket ettikleri konulardan biri de budur. 'Neredeyim, kime şarkı söylüyorum ve burada ne yapıyorum?' Bunun farkında değiller.
- Siz hiç konservatuara gitmek istemediniz mi?
- Benim zamanımda Türk müziği konservatuarı yoktu, Batı müziği konservatuarları vardı. Ama Mustafa Keser kendi kendine bir gurur vesilesidir. Mustafa Keser türünün tek örneğidir. Nasıl tek örneğidir? Konservatuar bitirmemiş, pavyondan başlamış, sonra gitmiş konservatuarda hoca olmuş.
- Öyle mi?
- Ege Üniversitesi'nde kaç sene hocalık yaptım, İzmir Radyosu'ndayken. O sırada Ege Üniversitesi'nde konservatuar yeni kuruluyordu. Eğitim kadrosu oluşturulmamıştı henüz. Biz radyodan üç-beş arkadaş derslere gidiyorduk. Ama birkaç sene sonra akademik kariyerli insanlar gelince bizi şut ettiler. Halbuki o akademik kariyerli insanlar benim bilgimin yarısını bilmez.