Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Ruh sağlığınıza mutlu yıllar!

Netameli günlerden geçiyoruz. Tatillerin bittiği, şehir hayatının gündemiyle de her tür problemiyle de çullandığı kasvetli sonbahar, sadece gribe davetiye değil, psikolojimize de tehdit demek. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü'nü fırsat bilip bütün sıkıntılı ruhlara sıhhat afiyet dileyelim!

Ruh sağlığınız ne durumda bu aralar? Çayının şekerini karıştırırken, kaşığı bardağın ince beline çıt çıt çıt çıt çıt çıt çıt diye dakikalarca vuran biriyse karşınızdaki... "Amaaan canı sağolsun, daldı herhalde" diye mütebessim izler misiniz? Yoksa "Yahu yapmasana, kes şunu" diye celallenip siz de ona dalar mısınız?
"Sütlü kahvesini küçük bir kaşıkla karıştırmaya başladı. Sıvı, alüminyum aletin bu şiddetli müdahalesiyle fincandan taştı. Fincan bayağıydı, kahvehane ikinci sınıftı, kaşığın üstünde geçmiş günlerin pası vardı.
Metalin cam üstünde çıkardığı ses duyuluyordu. Şıngır mıngır, şıngır mıngır. Sütlü kahve, ortasında girdap gibi bir delikle ha babam dönüyordu.
Karşısında oturuyordum. Kahvehane doluydu. Adam durmadan karıştırıyordu. Dingin, gülümseyip bana bakarak. İçimde bir şey kalktı. Ona öyle bir bakmış olmalıyım ki, açıklama yapmaya zorunlu hissetti kendini.
- Bir türlü erimedi şeker. Bunu kanıtlamak için kaşığı bir iki kere fincanın dibine vurdu. Sonra daha büyük bir güçle kahvesini karıştırmaya koyuldu yine. Karıştır babam karıştır. Durmaksızın, dinlenmeden!
Camın üstünde kaşık sesi. Şıngır mıngır, şıngır mıngır, durmadan, sürekli, sonsuza dek. Dön Allah dön. Gülümseyerek bana bakıyordu. Sonra tabancamı çıkarıp ateş ettim."
Yüksek ökçelerinden 20 yıldır vazgeçmeyen üst kattaki komşu. Alarmı ha bire bozulup 40 dakika bağıran alt kattaki komşu. Yatak odasındaki tüm sesleri üst perdeden çıkaran bitişikteki komşu... Aşure, börek, dolma alışverişini sekteye uğratmadan duymamazlıktan mı gelirsiniz? İfrit olduğunuzu çaktırmamak için "İyi günler"le mi sınırlı kalırsınız?
"Horluyordu. Horlayan aileden biriyse bağışlanabilir. Oysa bu horlayanın yüzünü bile görmemiştim o güne kadar. Horultusu duvarları delip geçiyordu. Ev sahibine şikâyet ettim. Güldü. Sonra... bu mücessem horultunun kaynağını keşfetmeye gittim. Neredeyse kovdu beni.
- Benim suçum yok. Ben horlamıyorum. Ayrıca ben horluyorsam bile, ne yapabiliriz? Hakkımdır, horlarım. Kulaklarına pamuk tıka.
Uyumak imkânsızdı. Horluyorsa gürültüden ötürü. Horlamıyorsa: Horlamasını beklemekten ötürü. Duvarı yumruklayınca bir an susuyor, sonra hemen yine başlıyordu.
Bir gürültüye bekçilik etmenin ne demek olduğunu bilemezsiniz. Bir çağlayan. Dev bir hava akımı. Köşeye kıstırılmış vahşi bir hayvan. Yüzlerce insanın ölüm döşeklerinde verdiği son nefesler içimi parçalayıp, kulaklarımı zehirliyordu artık. Uyumak imkânsızdı. İmkânsız! Evden taşınmaya da hiç niyetim yoktu. Bu kadar uygun kira ile nerede ev bulurdum? Yeğenimin tüfeğiyle vurdum onu."

Karı koca kıskançlığı

Yarım asırdır, bir ömürdür evlisiniz. Artık neyin kıskançlığı? Telefonundaki mesajdan mı işkillenilir? İki ahbabıyla kahvede pişpirik oynadı diye mi caz yapılır? Bir koca, evde beslenen kediden mi kıskanılır?
"Şöyle oldu: 46 yıllık evliydiler. Çocuklar evlenip gitmişlerdi. Onlar da kendilerini köpek bes- lemeye vermişlerdi. Yedi köpekleri olmuştu. Çeyrek yüzyılda. Eski bir evde oturuyorlardı. Rutubetli, koridorumsu, uzun ve dar bir evdi. Nem kokardı. Ama onlar kokunun farkında değildi. Karanlıktı. Köpeklerin hiçbirini Julio kadar sevmediler. Bu köpeğin yeri yüreklerinin tam orta yeriydi. Julio yılışık ve pis bir süs köpeğiydi. Fazla şımartılmıştı itoğluit. Bütün gününü erişebildiği her şeyi yalayarak geçiriyordu. Yatağın ayakucunda uyuyor, günün ilk ışıklarıyla yukarılara tırmanıp diliyle onları uyandırıyordu.
Bir gün... Yaşlı kadın kıskandı. Köpeğin, kocasını ona yeğlediğine inanıyordu. Acısını içine attı ve sustu. Türlü çeşitli oyunlarla köpeğin dikkatini kendine çekmeye çalıştı. Durmadan abur cubur rüşvetler vererek. Ama Julio kayıtsızca, önce kocasını yalamaya devam etti. Kadın yavaş yavaş zehirledi kocasını. Bir rivayete göre ihtiyar adamla köpek aynı gün ölmüşler. Bu bir şair palavrasıdır. Köpek adamdan üç yıl daha fazla yaşadı. O iyi yürekli hanımın rahat kucağında."

Arası nasıl bulunur?

Vakalar, Max Aub'un Örnek Suçlar'ından. Tekrar tekrar anlatılmasına rağmen adresi bir türlü anlamayan adam, iki tabak arasında 17 dakika bekleten garson, yeni beyaz takımını sigarasının külünü düşürerek mahveden yabancı, daha onlarca örnek vardır. Bir yandan içimizdeki potansiyel katilin nasıl da pusuda beklediğini hissettirir, öbür taraftan da horluyor diye komşu, köpek onun kucağına daha çok tırmanıyor diye koca öldürmüyoruz.
Pekiiii... Gözümüzün içine baka baka yalan söyleyene, tek yön yola tersten girene, kuyruğa pişkin pişkin aradan kaynayana, kaldırımda yürüyeni hiç umursamayıp su birikintisinden hızla geçene... İftira atana, aldatana, kazıklayana, aşağılayana... Tatlı tatlı gülümsemekle mi yetineceğiz? Bunlarla muhatap olurken ruh sağlığımızı nasıl koruyacağız?
Bugün Dünya Ruh Sağlığı Günü'yken hazır, herkese sağlık afiyet dileyelim. Bazen kendi başına üstesinden gelemiyor insan ve hiç de ağır olmayan antidepresanlar toparlayabiliyor bünyeyi. O yüzden darda kaldınız mı profesyonel yardımdan kaçmayın.
Ruhunuza iyi gelmeyen her şeyi ve herkesi mümkün mertebe çıkarın hayatınızdan ve yeni işler, alışkanlıklar, hobiler edinin. Yeni dostluklar, yeni dünyalar kurun kendinize.
Yemek yapmaya sarın ya da spor yapmaya. Tasarıma, bahçeye... Etamine, örgüye... Yeni bir dil öğrenmeye belki. Düşkün olduğunuz, merak ettiğiniz herhangi bir alana... Oyalayacak, kafa dağıtacak, kendini iyi hissettirecek herhangi bir meşguliyete...
Velhasıl ruh sağlığı çok mühim... Ruhlarımız sağlıksızsa fena şeyler oluyor. Ailede, toplumda, evde, ülkede... İyi bakın ruhlarınızın sağlığına, afiyetine...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA