Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Gaziantep'i tüm dünya bilmeli

Gaziantep'te gastronomi turizmini sağlıklı temeller üzerinde yüceltmek için mevcut altyapı uygun ancak yeterli değil. Her şeyden önce uluslararası tanınırlığı olan bir mutfak elçisine ihtiyacımız var

Bundan 20 yıl kadar önce bir gün bir telefon geldi. "Yemeklerimizi tattırıp görüşlerinizi almak üzere sizi Singapur'a davet ediyoruz" diye. Singapur'un yakında gastronomi turizmini başlatacağını ve çeşitli ülkelerden yeme içme konularıyla ilgilenen gazetecileri davet ettiklerini öğrendim. Kalktım gittim. En küçük ilimiz Yalova'dan bile küçük bu minik devletin özgün bir mutfağı olabileceğine ihtimal vermiyordum. Yanılmışım. On gün boyunca günde zaman zaman altı öğün yemek yiyip, bir seminerden bir başka tadım seansına götürüldüm. Farklı etnik grupların yaşadığı bu küçük ada ülkesinin bir mutfak hazinesine sahip olduğunu gördüm. Bugün Singapur gastronomi turizmi konusunda dünyaya örnek gösteriliyor. Her yıl düzenlenen Yemek Festivali'nde Singapur yemekleri dünyanın dört bir yanından gelen konuklara sunuluyor. Yemek festivalleri özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın. Almanya'da Ren bölgesinde adım başı bir şarap festivali düzenlediğini görüp nedenini sorduğumda, Hitler'in daha o zamanlar bu tür etkinliklerin turist çekeceğini öngörerek her kente tarihlerinde geçen bir olayı bahane edip festival düzenleme emri verdiğini anlatmışlardı. Kuşkusuz, yemek meraklısı olsa bile, sadece yemek ve içki için uzun yolculuklara çıkmak herkesin harcı değil. Bu nedenle yeme içme etkinlikleri doğa gezileri, tarihi ve özellikli yerlerin gezilmesi gibi aktivitelerle bağdaştırıldığında çekici oluyor. Gelecek 10-15 yıl içinde gastronomi turizminin katlanarak gelişeceği tahmin edilse de, kitle turizminin gölgesinde bir niş pazar olarak kalacağı hesaplanıyor. Ama gurme gezginler bir gezide sıradan turistlerin neredeyse iki katı kadar para harcamayı göze alıyor, yerel ve yöresel gıda üreticilerine de sürdürülebilir üretim yapabilmeleri için ciddi bir finans gücü sağlıyor.

EN BAŞARILI ÖRNEK İSPANYA

Gastronomi turizmine karar verip başlatmak ve stratejik bir plan çerçevesinde onu yönetmek hükümetlerin işi. Ancak başta o ülkelerin gıda sanayi olmak üzere özel sektörün de ciddi katkıları var. Zira bir ülkenin mutfağı markalaşmaya başladığında, gıda sektörü gerek ülke içinde satılan, gerekse yurt dışına ihraç edilen ürünlerden büyük paralar kazanıyor. Gastronomi turizmi ince hesaplar üzerine kurulu. Bunu en iyi İspanya örneğinde görüyoruz. Bilindiği gibi İspanya'nın yetiştirdiği en önemli şef Ferran Adria 2009 yılında ülkesinin marka elçisi olarak atandığında, gastronomi turizmi, güçlenmesi için 9 milyon avro bütçeye sahipti. Buna kısa süre sonra 7 milyon avro daha eklendi. Bu para da İspanya'nın Katalan bölgesi dışındaki ikinci yeme içme merkezi olan Bask bölgesindeki San Sebastian'ın gastronomi turizminde markalaşması için harcanacaktı. Bu yatırımın amacına ulaştığı, ülkemiz gurmelerin irili ufaklı turlarla bu bölgenin mutfağını keşfe çıkmalarından görülebiliyor.

FIRSAT DOĞRU DEĞERLENDİRİLMELİ
Şimdi sıra bu yazının asıl amacına geliyor: Gaziantep, geçtiğimiz haftalarda Unesco'nun Yaratıcı Şehirler Listesi'ne Gastronomi Kenti olarak girdi. Başta bu sıfatı gerçekten hak eden Gaziantep olmak üzere, diğer Türk yöresel mutfaklarının ve özelliği olan ürünlerimizin dünya platformuna çıkması için bunun çok önemli fırsat olduğunu daha önce yazmıştım. Ama bu fırsatın doğru değerlendirilmesi gerek. Gaziantep'te gastronomi turizmini sağlıklı temeller üzerinde yüceltmek için mevcut altyapı uygun ancak yeterli değil. Konunun uzmanları Ferran Adria, Rene Redzipi gibi dünya standartlarında önemli şefleri mutfaklarının marka temsilcisi olarak görevlendiriyor ve onu gıda ve tanıtım sektörlerinin yardımıyla destekliyor. Bizim de uluslararası tanınırlığı olan böyle bir mutfak elçisine ihtiyacımız var.

DEVLET DENETİMİ ŞART

Ayrıca bütün bu ülkelerde birer mutfak enstitüsü buluyoruz. Devletin denetimi altında bunlar bir yandan yemeklerin öngörülen standartların altına düşmemesi, öte yandan da yerel malzemelerin, iyi, sağlıklı ve göze daha hoş görünen ama özünü yitirmemiş yöresel spesiyalitelere dönüştürülebilmesi için o bölgelerdeki profesyonel aşçıları uzman ekipler aracılığıyla eğitiyorlar. Daha da önemlisi, söz konusu yörelerdeki mutfaklar ve yapılan yemeklerin çağdaş hijyen koşullarına uygunluğu titizlikle denetleniyor. Zira içimizden biri gittiği yerde yediği yemekten yatağa düşerse, homurdanarak bunu sineye çekebilir ama kesinlikle hiçbir turist gastronomi şehrinde yediği salatadan, içtiği sudan hastalanıp yolculuğunun zehrolmasını içine sindiremez!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA