-İsrail ile Filistin yönetimi arasında 2013 Temmuz ayında başlayan barış görüşmeleri, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'a büyük prestij kaybettirdi. Çünkü İsrail masadaki şartlara uymadığı gibi 10 aylık süre içerisinde işgalin boyutunu arttırdı. Neticede Abbas masadan çekilmek zorunda kaldı. Bu aşamada Mısır darbesinin ardından tamamen izole eden Gazze'deki Hamas yönetimi ekonomik ve siyasi krizle boğuşurken, El Fetih-Hamas arasındaki uzlaşı Filistinliler için mecburiyet haline geldi. 23 Nisan'da varılan milli mutabakatın ardından 5 aylık bir yol haritası çizildi.
-İlk aşama Uzlaşı Hükümetinin kurulmasıydı. Geçtiğimiz Pazartesi günü hükümet kuruldu. Başbakan dahil kabinedeki 17 kişi, El Fetih çizgisinden gelen isimlerdi. Hamas'ın bakanları uzlaşı hükümetinde temsil edilmedi. Bu Filistinliler adına bir taktik sayılabilirdi. Çünkü Hamas'ı terörist olarak gören Amerika ve Avrupa uzlaşı hükümetinin El Fetih yanlısı olmasına daha sıcak bakıyordu.
- Amerika, AB ve BM uzlaşı hükümetine destek çıktı Bu durum İsrail'de tepkiyle karşılandı. Hamas'ın bakanlarıyla olmasa da süreç olarak içinde bulunduğu hükümetin Batı tarafından tanınıp, desteklenmesi İsrail'in sert tepkilerine neden oldu.
-Uzlaşı hükümetinin görevi Filistin'i 5 ay içinde seçime götürmek. En son 2006 Ocak ayında yapılan ve Hamas'ın zaferiyle sonuçlanan seçimlerin ardından Filistinliler ikinci kez sandık başına gitmeyi hedefliyorlar. Ancak bu süreç hiç de kolay aşılacak gibi görülmüyor.
-Bir çok engel var. Öncelikle Filistinli siyasi gruplar çok kaygan bir zeminde yol almak zorundalar. Süreç çok hassas ve kırılgan bir yapıya hassas. Dışardan müdahale olasılığı çok yüksek. Amerika'nın uzlaşı hükümetini tanıması Filistin'in bütünlüğüne destekten ziyade bir politikanın parçası niteliğinde. Çünkü Amerika, El Fetih'i yani Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'ı destekliyor, Hamas'ı ise dışlayan pozisyonda bu durumda ilk hatada süreci baltayacaklardır.
-İsrail için baltalama süreci zaten başlamış durumda. Yerleşim birimi inşaatlarına yenileri ekleniyor, 1500 yerleşim biriminin onayı çıktı ayrıca Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlaller durmadan devam ediyor. İsrail, barış sürecinde askıya aldığı Mescid-i Aksa'yı bölüp, Müslümanların ilk kıblesine sinagog yapma projesine bundan sonra her an başlayabilir. Knesset'e getirilen yasa tasarısı, Mescid-i Aksa'nın tıpkı Batı Şeria'daki Halil İbrahim Cami gibi bölünüp bir kısmının sinagoga çevrilmesini içeriyor. Ayrıca Filistinli esirlerin açlık grevleri, grevlerin ardından başlayan sokak gösterileri, Batı Şeria'da tansiyonu her geçen gün arttırıyor.
-İsrail'in elinde bazı opsiyonlar var, birincisi ekonomik yaptırım. Filistin yönetiminin vergi gelirleri İsrail'in kasasında toplanıyor ve İsrail uzlaşı hükümetine tepki olarak geçen ayki vergilerin toplamı olan yaklaşık 115 milyon doların Filistin yönetimine devredilmesini askıya aldı. Ekonominin yanı sıra İsrail'in operasyonel gücü de var. Batı Şeria, Kudüs veya Gazze'ye saldırma ihtimalleri masanın üzerindeki seçeneklerden biri. Bir diğer şık da İsrail'in Filistin'e siyasi tecrit uygulama ihtimali. Tıpkı 2002'de Arafat'a yapıldığı gibi bugün Mahmut Abbas ya da diğer Filistinli siyasi figürlere uygulanacak bir tecrit Filistin'deki uzlaşı sürecinin elini kolunu bağlamaya yetebilir.
-Neticede Filistinli siyasi gruplar çok zor bir süreçte ilerliyor. Her ne kadar destek verirmiş gibi dursa da Amerika, uzlaşı sürecinde İsrail'in yanında. İsrail'in bu süreçte Filistinlilere karşı eli zaten güçlü konumda. Bununla birlikte Mahmut Abbas'ı yeniden kendi taraflarına çekmeleri de kendi insiyatifleri dahilinde. Mahmut Abbas ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in Papa'nın davetiyle Vatikan'daki buluşmaları da İsrail'in El Fetih kanalını açık tutmaya devam ettiğini gösteriyor. Tüm bunlar olurken Kudüs ve Batı Şeria'da İsrail işgali her geçen gün büyüyor, Filistinlilere yönelik ihlaller, Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılar, Müslüman dünyası için artık kanıksanmış hale getirildi. Ayrıca abluka altındaki Gazze İsrail'in için stabil durumda.