600 yılı aşkın süredir diplomatik ilişkiler içindeki Polonya ve Türkiye, istisnai, siyasi tarihte neredeyse bir eşi daha bulunmayan bir dostluğu paylaşmaktadırlar. 19. yüzyılda, 1831 Kasım Ayaklanması'ndan sonra Adampol'de - diğer adıyla Polonezköy'de - Polonyalı askerlerin sığınabilecekleri güvenli bir liman yaratan ülkeydi Türkiye. Polonyalılar, bugün de hala bu dayanışma jestini hatırlarlar. Ve bugün de Türkiye'nin milyonlarca Suriyeli mülteciye sığınacakları bir yer sağlayarak yapmış olduğu büyük hizmeti hayranlıkla izliyoruz. Polonyalılar da ihtiyacı olanlara - ki bunlar ister depremzede ister Ukrayna'daki çatışmalardan kaçan siviller ya da komşu ülkelerin güvenli topraklarına kaçan Suriyeli mülteciler olsun - dayanışma gösterme ihtiyacı hissederler. Suriye iç savaşının başlamasından bu yana Polonya, kendisi de doğu sınırındaki Rusya ve Ukrayna çatışmasının etkilerini hissederken, uluslararası insani yardım kuruluşları, Polonya sivil toplum örgütleri ve diplomatik temsilcilikleri aracılığıyla maddi ve mali yardım sağlamaktadır.
ÖDÜL ALMAYA GELEN O İSMİ ÜLKEYE ALMADILAR!Krizin bölgesel etkileriyle mücadelede yardımcı olacağına inandığımız, Suriye Krizine Karşı AB Bölgesel Güven Fonu'na (MADAD) bu yıl 3 milyon euro ayırdık. AB ve Türkiye arasında göç sorununa ilişkin olarak 18 Mart'ta imzalanan anlaşmaya da mali olarak katılıyoruz. Başbakanımız Beata Szydlo'nun Londra'daki Suriye'yi Destekleme Konferansı'nda söylediği gibi, Polonya'nın önceliği, Suriye'ye komşu ülkelere yerleştirilmiş göçmenlere olduğu kadar Suriye içinde de yerinden yurdundan olmuş insanlara yardım etmektir. Vatanlarından uzak düşmüş gençlere umut verilmelidir. Polonyalılar için, "Suriyelilerin kayıp kuşağı" ifadesi, savaşın yıkımını yaşadığımız kendi tarihimizin acı dolu hatıralarını akla getirmektedir. Suriyeli mültecilerin eğitim alabilme şartlarını iyileştirmek amacıyla Alman hükümetiyle birlikte Lübnan'da yaptığımız ortak girişim gibi eğitim projelerine odaklanmamızın nedeni de budur. Onları, vatanlarında kendilerini bekleyecek olan yeniden inşa görevine hazırlamalıyız. O gün gelene kadar, çatışmayı sona erdirmek yönündeki çabalarımızı iki katına çıkarmamız gerekiyor. AB, BM ve NATO ile birlikte Ortadoğu'da kalıcı barışın tesisi için çaba gösteriyoruz. Kadim dostumuz Türkiye ve diğer müttefiklerimizle birlikte bölgede istikrarı yeniden sağlamak için elimizden gelen her ne varsa yapmayı da sürdüreceğiz.