Şaka değil, bahar gelmiş... Bahar
ciddi bir şeydir.
Tüy gibi hafiftir, ama onu hafife almamak gerekir. Bahar,
hayatın kendisi ne kadar önemliyse, işte o kadar önemsenmesi ve ciddiye alınması gereken bir
iştir. Evet, yanlış duymadınız... Bir proje gibi üzerine
çalışıp, tek gününü boşa geçirmeden/kaçırmadan, her anını
işleyerek ve tabii hissederek yaşanası bir bedensel-ruhsal
yenilenme ve terbiye süreci!
***
Malum, bahar güneşi yazınki gibi
kavurmuyor... Ama yumuşaklığından gelen başka bir
gücü var onun. Hani tatlı tatlı istemek, birini tatlı dille kandırmak gibi. Hedefe varması
garanti! O
tuhaf sıcaklık yanaklarınıza vurduğunda yaptıramayacağı şey yoktur size... İstediğini
unutturur, istediğini hatırlatır, istediğine doğru kamçılar, istediğini
aldırır, istediğini sonsuza dek bıraktırır. Bunun bir
manası olmalı, değil mi! Baharın kokusu ve ışığının üzerimizdeki
hükümranlığının bir manası, bizim de bu kudrete karşı bir
sorumluluğumuz olmalı... Ve bu, sadece
teslim olmak ve kabul etmekten öte bir sorumluluk değil belki de... "
Hayat bir sunağa dönüşmeli baharda ve biz de tüm zırhlarımızdan arınıp kendimizi güneşe tutmalıyız ki,
olması gereken olsun" diyorum özetle. İşte bu yüzden kaçırmamalı ve
planlamalı/işlemeli baharın her anını. O sunakta yanınızda
bir sevgili, bir dost, bir fincan çay, biraz meyve, sevdiğiniz bir kitap olmalı... Fonda da güzel
bir müzik... Bahar, hayatla
sınırsız, pazarlıksız ve cömert bir alışveriş olmalı aranızda. Geçmişi ve geleceği hiç düşünmeden, kapılarımızı sadece
anın rehavetini hissetmeye açarak
"şimdi"de kalmayı öğrenmeli. Bahar, aslında kendinize ulaşmanıza ve kendi
içinizdeki kudretle buluşmanıza sadece bir aracı belki de...
***
Bahar bizlere hayatın/doğanın
armağanı... Arınma, silkelenme, bazen her şeye yeniden başlama, bazen derdi tasayı
yaşamın gücüyle silip süpürme, bazen de zaten var olan mutluluğu daha çok besleyip büyütme kimyası taşıyor içinde.
Baharın iksiri, sırrı kendine saklı... Şu kısacık üç ayı kaçırmadan o iksirden mümkün olduğunca
faydalanmalı!