"Sayın Hülya Dinçel, yer verdiğiniz sorunlar çok ilgi çekici ve hayatı anlatıyor. Aşağıda aktaracağım sorunu da lütfen yer verin. Saygılar! Bu ülkede bir ömür geçirdim... Hiçbir konuda temelli, uzun vadeli ve sorunları çözücü bir davranış sergilendiğini görmedim. Mesela her hükümet "vergi kaybından" veya "kayıtdışı ekonomiden" şikayet eder ama bu kaybı önleyecek bir önlem alanı görmedim. Ayrıca hiçbir bireyimizden de "şuur ve mesuliyet sahibi bir vergi mükellefliği" göremedim. Bu konuya neden bir çare bulunamaz. Hep günü kurtarma, bugünü geçirme. Bir sorun da denizcilik ve balıkçılık.. Bu konulardaki bazı gerçekleri öğrenmek istiyorum. Şöyle ki, Birçok avcılık sistemi var... Yok gırgırmış, trolmüş veya diğerleri. Bunlar balık yuvalarına zarar verir ve üretimi engellermiş. Gerçek nedir? Evvela bu ilmi olarak tespit edilsin ve bu sistemle avlanma yasaklansın ve de yasak da kontrol edilsin. Yani balık yuvalarını bozan ve balığın kökünü kazıyan avlanma metodu kaldırılsın. Bundan yıllarca önce, İtalya denizlerindeki balık önemli miktarda azaldığından 10 - 12 yıllık bir avlanma yasağı ilan etmişti. O zaman İzmir'den İtalya'ya balık ihracatı yapılırdı. Yasak bitince kontrollü olarak avlamaya izin verdiler. Şimdi madem ki "balık çiftlikleri" var. Öncelikle çiftlik balıkçılığı türleri ihdas edilsin ve arttırılsın ve buradaki üretimler ihtiyacı karşılayacak miktara çıkarılsın. Ondan sonra da en az 10 yıllık bir avlanma yasağı getirilip, denizlerimizdeki azalan tür nüfuslarının artırılması sağlansın. Sonra da avlanma bir plan ve programa konulsun. Olta balıkçılığı bu önlemlerin dışında tutulabilir. Yıllar öncesinde İzmir Körfezinde trança, çipura, levrek, kefal gibi balıklarımız vardı. Trançayı yıllardır görmüyoruz. Yeniden kazandırılamaz mı? Istakoz, yengeç gibi "kabuklu deniz hayvanları" da, çiftliklerde üretilemez mi? Mesele, eksik veya hatayı tespit edip, bilimsel çalışma ve çözümlere yönelmek... Aksi halde lezzetli balıklarımıza ve balıkçılığımıza yazık olacak. Su Ürünleri Uzmanı Seyit Ahmet Uludağ"