İzmir'den Akhisar'a, Akhisar'dan ilçe çıkışındaki Sındırgı sapağına kadar yaptığımız 91 kilometrelik yolculuk bizim için
sıradan. Asıl serüven Sındırgı yoluna girince başlıyor. Akhisar'dan Sındırgı 55 kilometre. Bu güzergahta yolcu taşıyan bir minibüsün sürücüsü olsanız, en çok 1 saatte gidersiniz.
Keyif alıyorsanız eğer, üç saat sürebilir Sındırgı yolculuğunuz. Yolun kaç yıl önce açıldığını bilmiyorum, belki de ilk yapıldığında ben henüz doğmamıştım. Ama
ilk yapıldığında neyse, şimdi de öyle. Belki geçen yıllarda üzerine birkaç kat asfalt atılmış olması mümkündür.
DOĞAYA DOKUNARAK
Seyahatimiz sırasında doğaya dokunabildiğimiz bu daracık yol Akhisar yolcusunu Sındırgı üzerinden Bigadiç'e, Simav'a, Kütahya üzerinden Eskişehir'e ulaştırıyor. Zeytinliklerin, bostanların, meyve bahçelerinin, mütevazı bağ evlerinin, çiftliklerin arasında başlıyor yolculuğumuz. Yol boyunca
yaşlılara terk edilmiş köyler; Dingiller, Yarıcı, Karaköy, Musaca, Başlamış, Sarılar, İsaca... Kış mevsimi ise eğer, her yerde odun, kömür dumanı kokusu. Kuzine başına oturmuş ısınan çocukları, köze gömülmüş mis kokulu ekmek ayvalarını,
közde demlenmiş birer bardak demli çay içtiğinizi hayal edebilirsiniz... Kurtulmuş, Kayganlı köylerini geçiyoruz. Zaman zaman traktörler, köy minibüsleri, Kütahya bağlantılı bir otobüs, süt tankeri geliyor karşıdan. Kimisiyle selamlaşıp ilerliyoruz.
MATARAM BUZ
Muştular köyü girişindeki çeşmeden mataralarımızı buz gibi suyla doldurmazsak olmaz. İlk soluklanma durağımız burası. Çam ormanlarıyla ilk buluştuğumuz yer. Burada 14 bin 500 hektarlık alan ormanla kaplı. Çınar koruluklarının gölgesinden akan Gürdük Çayı'nın daracık eski köprüsünden geçiyoruz. Köprüyü geçince mevsimine göre elma, ayva, nar, ceviz ve yabani üzüm yiyebileceğimiz ağaçlıklar sarıyor yolun iki yanını. Yavaş yollarda ağaçlara, çiçeklere, bitkilere bu kadar yakın olmayı, onlara kolayca dokunabilmeyi çok seviyorum.
ÇAY İÇMENİN SIRASI
Akhisar-Sındırgı arasındaki
Kertil Yaylası yolculuğun önemli mola duraklarından biri. Burası 250 nüfuslu sakin bir köy. Rakım 650 metre. Ormanlarla çevrili. Köyün içinden geçerken yol kenarındaki
Hüseyin amcanın kahvesinden çay içmenin tam sırası. Hüseyin amca ile eşi Fatma teyze burada mola veren yolculara reçel, bal, bazen meyve satarak sağlıyorlar geçimlerini. Vedalaşıp yola koyuluyoruz. İlerledikçe orman yoğunlaşıyor.
Sındırgı Beli'ne (rakım 725 metre) geliyoruz. Burası yıllar önce özellikle kış mevsimlerinde karlı kaplı virajları zorlukla aşan İzmir-İstanbul otobüslerinin mola yeri. Bir zamanlar otobüs yolcularının boş yer bulamadığı dinlenme tesislerinin büyük kısmı şimdi yok. Yalnızca bir piknik alanı bulunuyor Sındırgı Beli'nde... Eğer şansınız varsa, kışın buradan geçerken karşınıza aniden bir geyik ya da karaca çıkarsa, sakın şaşırmayın. Çünkü burası onların yaşam alanı. Bol virajlı yoldan yavaş yavaş Sındırgı Ovası'na inerken çam ağaçlarında ötüşen kuşlar uğurlar sizi.
DOĞA ÇOK CÖMERT
Kavak koruluklarının gölgesinde coşkuyla akan
Simav Çayı'nı geçiyoruz uzunca bir köprüden... Çamlar, çınarlar, kavaklar, böğürtlenler. Çay yatağında doğa olabildiğince cömert... 13 bin nüfuslu Sındırgı, Ege'de en beğendiğim ilçelerden biri. Yaşamak için yemyeşil ve sakin yer arıyorsanız Sındırgı'ya gidin.