Bu yıl da 10-16 Mayıs tarihleri arasında Engelliler Haftası etkinlikleri yapılıyor. Bu köşede kaç kez engelli sorunları ile ilgili olarak yazdığımı saymadım, ama
dilimde tüy bittiğini söyleyebilirim.
Sorun anlaşılıncaya kadar yazmaya devam edeceğim.
Çünkü "Engelliler için yaptığınızı aslında kendiniz için yaptığınızı unutmayın" sözünün bir gerçeğin ifadesi olduğuna inananlardanım.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nin düzenlemeleri arasında 1992'de kabul ettiği
Avrupa Kentsel Şartı da bulunmaktadır.
Bu Şartın ilkeleri arasında "Kentlerdeki Engelliler ve Sosyoekonomik Bakımdan Dezavantajlılar" başlığı altında sıralananlar şöyledir:
-Kentlerin herkesin, her mekâna erişilebilirliğini sağlayabilecek şekilde tasarlanması, -Engelliler ve dezavantajlılara ilişkin politikaların hedef gruplar için
aşırı himayeci değil, toplumla bütünleştirici olması, -Bunları temsil eden derneklerin kendi aralarındaki iş birliği ve dayanışması, -Konut ve işyerlerinin engelli ve dezavantajlılara uyarlanabilir biçimde tasarlanması, -Seyahat, iletişim ve kamu ulaşımının
tüm insanlar için erişilebilir olması.
NESİ DENENİYOR?
Dikkat edilirse bunlar başta belediyeler olmak üzere yerel yönetimlere önemli sorumluluk ve yükümlülükler getirilmektedir.
Yolları yapan, bina projelerini onaylayan, kullanım izni veren, kent içi ulaşımı sağlayan belediyelerdir.
Bütün bunlarda, engelliler göz önünde bulundurularak hareket edilmiş olsaydı, sorunların büyük bir kısmı
daha başlangıcında ortadan kaldırılmış olurdu.
Hemen her gün Fuar'ın Cumhuriyet kapısından girerek yürüyüşümü yaparım.
Bu kapının 100 metre ilerisinde İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin "Engelliler Eğitim Merkezi"ne giderken bile görme engellilerin kullanacağı "sarı iz" yolu yoktur. İki ay önce ilgililere yaya yolu üzerindeki kırık dökük görüntüleri sorduğumda "Deneme yapıyoruz" cevabını almış, dünyada on yıllardır uygulanan sarı iz yollarının nesinin denendiğini anlayamamıştım.
Gerçi yaya yollarına tam tekmil sarı iz yolları da yapılsa ne faydası olacak! Belediyeler işgaliye alabilmek amacıyla esnafın kaldırımlarda mallarını sergilemesine izin verirse, projeler ve kullanım izinlerinde engellilere uygunluk aranmazsa, ulaşım araçları engelliler düşünülmeden satın alınırsa, araçların sarı iz yolları üzerine park etmesine göz yumulursa, yollardaki engelli rampaları baştan savma yapılırsa, Engelliler Haftasını kimin hangi hakla kutlayacağını merak ediyorum.
Bakınız,
Halil Manuş bu duyarsızlık için dörtlüğünde ne diyor: "Çok haklısın, görmez gözüm/ Sana da benzemez yüzüm/ Ama aydınlıktır özüm/ Ben özürlüysem ya sen nesin?"
Evet "Biz neyiz?" Zaten bu gerekçe ile bu köşede 2 ve 9 Temmuz 2012'de yer alan iki yazımın başlığında "Engelsizlerin engelleri" demeyi uygun bulmuştum. Kimsenin oralı olmadığının da farkındayım.
Kent yöneticilerinin bu ihmallerden haberdar olmamaları mümkün değil. Günlük gazetelerdeki "engellilere yeni engeller"," kaldırımlardaki rezalet" gibi başlıkları bizler gibi yerel yöneticiler de okumuş olmalılar. Önemli olan,
okuduğundan pay çıkarmaktır. Geliniz, bir arada yaşadığımız ve çektikleri sıkıntılarını gördüğümüz engellilerin engellerini kaldırarak onların yaşantılarını kolaylaştırmak için yasanın, yönetmeliğin gerekli olup olmadığına, bir de bu yasal düzenlemelere rağmen engellilerin yaşantılarını kolaylaştırmak için neler yapıldığına bakalım.
Öğreniyoruz ki bu yıl kutlama programında engellilerin dileklerini yazıp, bunları balonlarla uçuracaklarmış.
Dilerim balonlar
belediyelerimize doğru uçar da yetkililer engellilerin kendilerinden dileklerinin ne olduğunu belki bu vesile ile öğrenirler.
Haydi engelliler el ele verip yapın şu iyiliği de belediyelerimiz neleri ihmal ettiklerini sizin mesajlarınızdan görsünler. Belki faydası olur.