Kimi kızsa, kimi eleştirse de.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı
Aziz Yıldırım'ın sonuna kadar haklı olduğu bir tespiti var.
Çarpıcı ve acı bir gerçeğe işaret etti geçtiğimiz günlerde.
Yıldırım'a göre futbolun en büyük sorunu, uyuşturucu!
Tribünleri ve sokakları savaş alanına çeviren
sözde futbolseverlerin, yaptığı taşkınlıkların nedeni ne yazık ki uyuşturucu ve alkol.
Maçtan önce içki su gibi akıp, uyuşturucu madde alınınca taraftar taraftarlıktan, spor da spordan çıkıyor.
Avrupa'nın yıllardır baş edemediği uyuşturucu ve alkol bataklığından beslenen holigon terörüyle maalesef ülkemiz de artık sık sık yüzleşiyor.
Aziz Yıldırım'ın açıklamasından kısa süre sonra Fenerbahçeli bir taraftarın,
polis kayıtlarına göre uyuşturucu bağımlısı bir Galatasaraylı tarafından bıçaklanarak öldürülmesi gelinen noktayı ortaya koymaya yetti.
ÇIĞIRINDAN
ÇIKMAK
Aynı gün takımları ligden düştü diye İzmir'i birbirine katan, önlerine çıkan her şeyi kırıp döken
Göztepeliler'in çığırından çıkmış o hali de içinde bulunduğumuz bu acı tablonun bir sonucu gibiydi.
Polisiye tedbirlere rağmen uyuşturucu kullanımını giderek yaygınlaşıyor.
Esrarla tanışma yaşının lise çağına kadar düştüğünü bilmeyen kalmadı.
Okullarda yapılan kontrollerde tuvaletlerde sık sık uyuşturucu haplara ve esrarlı sigaralara rastlanıyor.
Kafe, bar gibi yerlerde ve bu mekanların çevresinde esrar satışının sanki normal bir alışverişmiş gibi yapıldığını bizzat narkotik polisleri söylüyor.
Emniyet yetkilileri, eroin ve kokain gibi uyuşturuculardan çok, son yıllarda esrarla, hap bağımlılığının ciddi boyutta arttığına dikkat çekiyor.
BU GİDİŞ İYİ BİR GİDİŞ DEĞİL.
Daha körpecik bedenleri zehirleyen, geleceğimizi uyuşturup batağa sürükleyen uyuşturucu belasına karşı daha farklı ve etkili yöntemlerle müdahale edilmesi zorunlu. Demek ki şimdiye kadar denenen tedbirler pek bir işe yaramadı, aksi olsaydı spora kan sıçramaz, taraftarlık renkleri sevmekten çok kırıp dökmeye dönüşmezdi!
SON OLARAK...
Uzmanlara göre suçların ardında da aynı dert var.
Uyuşturucu ve aşırı alkol tüketenler, kendilerine duydukları cesaretle suç işlemeye daha meyilli hale geliyor.
Sağlıklı kafayla yapılmayacaklar, uyuşmuş kafalarla yapılıyor, birileri mezara, birileri de cezaevine giriyor.
İlgili tüm kurumlara ve yöneticilere sesleniyorum:
Lütfen bir iyilik yapın, toplumumuzu bu illetten kurtarın.
Ve anne-babalar...
En büyük görev aslında size düşüyor.