Çoçukluğumda illerimizi sayarken
İzmir'e sıra geldiğinde nedense duygusallaşır,
İzmirli biriyle tanıştığımda içten yakınlık gösterirdim. Kaderimin İzmir'le özdeşleştiğini sanki o zaman hissetmiş; Kordon, imbat, günbatımı, efeler, güzel kızlarını hafızama nakşetmiştim. İzmir'
e yerleştiğimde ilk görev yerim
9 Eylül Ortaokulu oldu. Sosyal Bilgiler Bölümü'nü Buca'da, Tarih Bölümü'nü
Dokuz Eylül Üniversitesi'nde okudum. Kariyerimi
DEÜ TC İnkılap Enstitüsü'nde yaptım.
İzmir'deki yaşantım 9 Eylül ile yoğruldu...
9 EYLÜL'E SÜREÇ
Her ilin önemli bir tarihi günü var, ama hiçbirinin
işgal ve kurtuluş günü bütün millete mal edilmiyor. İzmir'in işgal edildiği 15 Mayıs 1919'a dek yurdumuzun birçok bölgesi işgal edildiği halde,
Osmanlı Hükümeti'nden gelen emir gereğince işgallere karşı çıkılmamış, geçici gözüyle bakılmıştı. Hatay/Dörtyol'daki direniş dışında tepki gösteren olmadı.
15 Mayıs 1919... Kara gün! Yunanlıların Megalo İdea düşü gerçekleşirken, İzmir halkı eli kolu bağlı çaresiz gelişmeleri izliyor. İşgale karşı çıkılmaması buyruğuna rağmen gazeteci
Hasan Tahsin ve bazı vatanseverlerin karşı çıkıp,
ilk kurşunu sıkmalarıyla
-otoriteye boyun eğmeyen İzmirlilik ruhu uyanırken- işgal katliama dönüşüyor... İzmir'in işgal edildiği gün silahsız askerler ile masum halkın şehit edilmesi tüm yurtta, özellikle
Doğu'da büyük tepki yarattı. Mitingler, dernekler, kongreler ve çetelerle uyanan
Kuvayı Milliye ruhu; bölünüp parçalanan, ölüme mahkûm edilen
Türk Milletinin Diriliş Destanını yazdı. 3 yıl, 3 ay, 26 gün süren
Kurtuluş Savaşı'nın ilk başladığı yerde sona erdi.
26 Ağustos'ta başlayan
Büyük Taarruz, işgalciler ve onları kullanan Batılılara parmak ısırtan bir hızla
9 Eylül 1922'de
İzmir Kordon Boyu'nda sona erdi. Başkomutan
Gazi M.Kemal Paşa komutasındaki Ordunun ilerleyişi, gerçekte bir
Zafer Koşusu idi...
9 Eylül salt
İzmir'in Kurtuluş Günü değil; işgal altındaki Kuzey Ege, İstanbul ve Doğu Trakya'nın savaşsız kurtuluşu oldu. Lozan Barış Antlaşması'nın yaklaşık bir yıl sonra imzalanması, masada yenilen düşman değil, onu kullanan Batılı kuvvetlerin isteklerinde diretmeleriydi. Savaş meydanlarında zafer kazanan Türkleri, masa başında yenmeye alışkın Batılılar yine aynı oyuna başvurup, Misak-ı Millî sınırları içindeki yerlerin tümünü vermemek için diretmişlerdi.
Lozan'daki kazanımları, halkımızı 9 Eylül'e ulaştıran Gazi Mustafa Kemal ve bütün silah arkadaşlarına borçluyuz. Ruhları şad olsun...
İZMİRLİLİK RUHU
Şehirler birer canlı organizmadır ve barındırdığı insanların aksettirdikleri, ruhunu oluşturur.
İzmirli; Türkiye'nin
en dik duruşlu, korkusuz, vatansever, otoriteye boyun eğmeyen, sözünü sakınmayan, hoşgörülü, uygar, eğitimli, demokrat, doğal, mütevazı, romantik, ehli keyf insandır. Oyununda bile bu özelliğini yansıtır.
Zeybek grup içinde de tek başına özgürce hareket eder. Denize, özellikle körfezi tutuşturan günbatımına sevdalı; pencerelerini çerçeveleyen sellukadan, kırları dalga dalga kaplayan nergiz ve çiğdemlere düşkün; mehtapta yakamozlar ve servisiminin romantikleştirdiği şair ruhu müziğe vurgun; özgür ruhu eve sığmayıp balkonu mekan edinen; kızınca efelenen, gerçek karşısında yelken indiren; her dem bakımlı, özenli; zaman kaybetmemek için kelimeleri bile kısaltan; kumru-boyozu, üzüm-zeytine katık eden, nereye giderse gitsin aklı körfezde kalan, 9 Eylül'de salt kendinin değil Truvalı Hektor'un da intikamının alındığına inanan kişidir
İzmirli... Bu özellikler günümüze özgü değil, kadim geçmişten kaynaklanır. Batı Anadolu'da kurulan uygarlıklar ve
İlk İzmir Beyleri'nden kalan kalıtsal bir mirastır.
Emir Çaka Bey, Gazi Umur Bey, Sasa Bey ve Cüneyt Bey'in hayatları incelendiğinde İzmirlilik ruhunu tüm özellikleriyle taşıdıklarını görürüz. İzmir'in Türk olarak kalması için canlarını vermeleri, İzmir Beyleri'nin günümüze bıraktığı şanlı mirastır...
Ruhları şad olsun. Tanıdığım gerçek İzmirliler; ataların özelliklerini özümsemişlerdir. Vatanın her köşesindekini kardeş bilir... Aksi davrananların kökeni araştırıldığında İzmirli olmadıkları gibi, İzmirlilik ruhunu zerre anlamadıkları da ortaya çıkar. Birleştirici
İzmirlilik ruhunu, kuşaktan kuşağa
değerli bir miras olarak aktarmak görevimiz olmalı. Geçmişine sahip, geleceğine güvenle bakan
İzmirli ruhunu özümseyenlere selam olsun...
Ayten DİRİER