Bir hocamızın bir kitap ön sözünde Prof.
Sherman'ın sözlerinden alıntılayarak belirttiği gibi "Göğüs kemiği ile kalbin arasındaki birkaç santimetrelik mesafenin aşılması binlerce yıl sürmüştür." Gerçekten de kalp, eski tıp adamlarına göre dokunulmaması gereken bir organdı. Bu inanış 17-18. yüzyılda yavaş yavaş kaybolmaya başlasa da, bir cerrah tarafından bir kalbe dokunulması ancak 18. yüzyıl sonlarında gerçekleşmiştir. 7 Ekim 1896'da cerrah
Ludwig Rehn, Frankfurt'ta kalbinden yaralanan hastaya müdahale ederek
kalbe ilk başarılı dikişi atıyor ve onun yaşamasını sağlıyordu. O günden günümüzdeki modern kalp cerrahisinin başladığı 1953 yılına kadar geçen sürede, birçok cerrah, birçok metot denemiş ve başarılı olmuştur. Bugünkü kalp cerrahisinin temellerini atan bu girişimler,
cesur ve inançlı cerrahların üstün gayretleriyle olmuştur.
BERNARD DEVRİMİ
Kuşkusuz ki, modern kalp cerrahisinin gelişimindeki kilometre taşı
Gibbon'un 1953'te vücut dışı dolaşım sistemini keşfidir. Açık kalp cerrahisinde olmazsa olmaz bir teknik olan vücut dışı dolaşım, temel olarak kalbin durdurularak, fonksiyonlarının bir makine tarafından yerine getirilmesi esasına dayanır. Bu sayede 1956'da
Lillehei ilk başarılı kalp kapak tamirini, 1962'de
Sabiston ilk koroner bypassı ve 3 Aralık 1967'de Güney Afrikalı cerrah
Christian Bernard, o zamana kadar imkansız gibi görülen, insandan insana kalp naklini gerçekleştirmiştir. 70'li yıllarda özellikle gelişmiş Batı ülkelerinde, açık kalp cerrahisi rutin olarak uygulanan bir prosedür haline gelmişti. Türkiye'de ise 1953-54 yıllarında
Dr. Dorken, Dr. Arel, Dr. Mümin ve
Dr. Akın kapalı kalp ameliyatları ile öncü olmuşlardır. Seri halindeki açık kalp ameliyatları ise
Dr. Aytaç ve ekibi tarafından 1963 yılında Hacettepe Üniversitesi'nde yapılmaya başlanmıştır. Daha sonraki yıllarda da başta
Dr. Ersek ve
Dr. Beyazid olmak üzere pek çok hocamız, ülkemizde kalp cerrahisinin gelişimine katkıda bulunmuştur.
HİBRİT AMELİYATHANELER
Bugün ülkemizde
dünya ile aynı standartlarda ve kalitede açık kalp cerrahisi yapılmaktadır. Artan iletişim olanakları sayesinde cerrahlarımız dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmekte ve uygulamaktadır. Ülkemizde yılda ortalama 60 bin açık kalp ameliyatı, 230'dan fazla merkezde yapılmaktadır. Açık kalp ameliyatı yapılan merkez sayısının artmasıyla artık hastalar
sıra beklemeden ameliyatlarını olabilmektedir. Artık pek çok merkezde hem ameliyat hem de angiografik işlemlerin bir arada yapılabildiği hibrit ameliyathaneler vardır. Bu sayede bir çok büyük damar genişlemeleri çok küçük ameliyat kesileri ile angiografik olarak yapılabilmektedir. Yine bu ameliyathanelerde önceden büyük ameliyatlar gerektiren bazı kalp kapağı hastalıkları, yine angiografik olarak gerçekleştirilmektedir. Ülkemizde ve dünyada, kalp ameliyatlarından sonra başlarda yüksek kabul edilebilecek
hasta kaybı oranları, artan tecrübe ve teknik ekipmanlar sayesinde günümüzde
çok düşük kalmaktadır. Ameliyat ve hastanede kalış süreleri kısalmış, ameliyat olan hastaların günlük
hayata katılımı çok üst düzeylere çıkmıştır. Artık bir çok ameliyat yardımcı teknik ekipmanlar sayesinde çok küçük kesilerle hatta
robotik olarak gerçekleştirilebilmektedir.
GELECEKTE OLACAKLAR
Gelecekte olabilecekler hakkındaki öngörülerin bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz: * Kalp yetmezliği olup nakil yapılamayan hastalarda kullanılan kalp destekleyici cihazların dayanıklığının artırılması, boyutlarının küçültülmesi, * Kök hücre tedavisinin daha aktif olarak kullanılması, * Kullanılan cerrahi malzemelerin
biyolojik uyumluluğunun artırılması, * Bazı vaskuler ve kapak patolojilerinin tedavisinde kullanılan endovaskuler tekniklerin daha da geliştirilmesi, * Minimal invaziv tekniklerin ve robotik cerrahinin daha da geliştirilmesi.
Çok da uzak olmayan bir gelecekte, genetik bilimindeki gelişmeler sayesinde, belki de insandan alınacak bir kök hücre başka bir canlıda ihtiyaç duyulan organların üretilmesini sağlayacak. Özellikle son 20 yıldaki gelişmeler insanoğlunun hayal edilenleri gerçekleştirme potansiyelinin ne kadar fazla olduğunu göstermiştir.
ÖRGÜTLENME İHTİYACI
Başlangıçta genel cerrahların gerçekleştirdiği kalp ameliyatları, bir süre sonra
göğüs kalp damar cerrahisi branşı altında özelleşmiş, 2000'li yıllarda da
göğüs cerrahisinden ayrılarak
kalp damar cerrahisi adı altında daha da spesifikleşmiştir. Yıllar içinde artan kalp damar cerrahı sayısı, bir meslek örgütü ihtiyacını doğurmuş ve 1988 yılında
Türk Kalp Damar Cerrahisi Derneği kurulmuştur. Bugün bu Dernek, başta kendi meslektaşları olmak üzere, tüm kalp damar cerrahisi ekibindeki çalışanların sorunlarını gidermekte, çeşitli eğitim faaliyetleri ile üyelerinin mesleksel gelişimine katkıda bulunmaktadır. Derneğin yaklaşık 1300 üyesi bulunmakta ve iki yılda bir ulusal kongreler düzenlemekte ve bu kongrelere verdiği burs desteği ile tüm üyelerinin gelişimine katkıda bulunmaya devam etmektedir. Teknolojideki gelişmeler, artan iletişim olanakları ve ekonomik imkanlar neticesinde sağlığa ayrılan bütçelerin her geçen gün artması sayesinde kalp cerrahisinde binlerce yılda katedilemeyen mesafeler çok hızlı bir şekilde aşılmakta ve insanlara faydalı olmaya devam etmektedir.