Nedim Efendi'nin babası Halilaki, iki oğluyla tek kızına neden
"Neydim", "N'ooldum" ve "N'olucam" adlarını taktığını soranlara kızmaktan vazgeçeli epeydi...
Zaten arkadaşları kendince çözümü bulmuş, Neydim'e Nedim demişlerdi.
N'oldum'a Nusret, N'olucam kızına da Nevin... Çocuklarına ad koyarken daldığı deryalardan her zaman inciler çıkarır Halilaki, sayacılığın yanında kaşık çalar, şişe çalar, mızıka da çalarmış gençliğinde, bir de yıldızları sayar.
Ney üflerken, ustalığını işlerken, eksiği tüksüğü, yetmezi,
gündelik acıların budayıp indirmesi bile onu hayattan kam almaktan alıkoymadı.
Her akşam
vakt-i kerahat olanda sofra başına çöker,
otuzbeşliğin belini büker.
Yazsa Kale'ye bakan balkonuna çıkar, tepsiyi donatıp sehpanın üstüne koyar, kış yaz tek sap bile olsa,
çiçeksiz edemez. Yaşı 87 olsa da, ne boyu bosu çekti, düşkün oldu, ne hafızasında gedik ne
keyfinde eksilme... Bunu
anasonlu ayrana borçlu olduğuna iman etmiştir.
Seçim zamanları çiçek gibidir, çiçek...
ALEMİN NABZINI TUTAR
Şu sıralar Halilaki'den keyflisi yok.
Tezgahı kapatalı epey, kahvesi, pazar yeri, parklar, seçim büroları sırayla teftişe çıktığı yerler. Buralarda alemin nabzını tutar. Kendileri hayli seçime yaslı girip şen çıkmıştır, eski anıları tazelemek en büyük keyfi. Bütün partilere eşit mesafede olduğunu, hepsini tuttuğunu, sandık başına gidende
'ya şundadır ya bunda' yapar, kimileyin istihareye yattığını söyler.
Sayı falı, su falı, nişangaha ucu iğneli oyuncak ok atmak da seçme yöntemlerindendir.
Zamanında Demirkıratlıydı,
Menderes'in asıldığına hala kahreder. Onun nalını toplayan hazret, mahalle gençlerinin tayin, terfi, özlük haklarını hallettiğinde onu bile sevdi.
Ecevit hala miğferli Kıbrıs fatihi resmiyle kasketli Karaoğlan resmini duvarından indirmediği, bağrına bastığı siyasilerden. Başvekil seçilse de
Amerikan hatunu içi almadı, Türkçe yanlışlarını tii'ye almaktan geri durmadı.
Şimdilerdekilerin çalışkanlığına "Aferim" der. Kılıç kalkan gaflarına ağız dolusu güler,
kurtların efelenmesinden tasalanır. Kendi
işçi partisinin aziz hatırasına hiç uymadığını düşündüğü partiden hazzetmez. Büyük seçimle yerel seçime farklı yaklaşır, ikinciyi belediye bandosunun ahaliyi coşturmasına benzetir, el altındaki eğlencesidir o. Başkan adaylarını eski günlerdeki duruşuyla tartar. "Onun babası iyi ustaydı" der. "Felancanın çeki karşılıksız çıkar, kulağasmayın" der. Kız kaçırana, hovardalık edene, tembele, büyüğe saygısız; küçüğe sevgisiz olandan
kenar gezer. İçmeyi ve gönül almayı bilen adayı baş tacı eder. Beyaz çorap giyen, pabucun arkasına basan, kendine özensizi yolundan çevirir, işyerine gidip oturarak uyarmadan edemez.
DEYMEYEN ÖPECEĞİNE...
Ramazan'da, şarapçı
Sefil Sülonun kendine yolladığı irmik helvasıyla, bayramın ilk günü ta evine elcağızıyla getirdiği ahtapot salatasını el üstü, göz nuru, baş tacı eder, iletilen mesajı şipşak alır, gereğini yapar. Seçime çıkan gece ölçüyü kaçırmasıyla ünlüdür. Ertesi gün ayılması zor olur. Su dökülmesini tembihlemiştir, karısı acı kahve pişirir, olmadı
yarım kadehle mahmurluk tazeler. Seçim sonucu her ne olursa olsun, "Neydim, n'ooldum, n'olucam?" diye çıkar, oy kullanma yerinden. Kesin sonucu beklerken "Öpppptüümmmm" der...
Şimdi gene öpmeye hazırlanıyor hepimizi. "Deymeyen aday öpeceğine, ben öpeyim.
Ne varmış!" der, sorarsanız...
