Avrupa kupalarında Mayıs'ı göremediğimiz gibi, Dünya kupalarında da yokuz. Cüneyt Çakır ve arkadaşları tek gururumuz oldular. Gerisi boş. Zira içeride olanlara baktıkça, dev bir ayna önümüzde duruyor. '
'Aynaya bak gör halini" misali, transferlerde akıl almaz işler oluyor. Teknik direktörünü bile seçememiş bir çok süper lig ekibi, transfer hovardalığı ile manşetlere çıkıyorlar. Yani önce futbolcu imzalıyor, ardından teknik adam arayışları sürüyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde ve liginde bu kargaşa, bu alış veriş yok. Meteliğe kurşun atmalarına rağmen, başkanlar, yöneticiler kafalarına göre transfer yapıp, teknik direktörün önüne koyuyorlar. Bu sezon ilk akla gelenler Gençlerbirliği , Kayseri Erciyesspor ve Trabzonspor. Hocadan önce, futbolcularla el sıkıştılar, bize "
hayırlı olsun" demek düşer. Galatasaray'da yaşananlar ise İtalyan işi !.. Mancini'nin Ocak ayında attığı kazığı, Prandelli temizlemeye çalışıyor. Genç yetenekler, geleceğin yıldızları diye lanse edilenler şimdi kapı önündeler. Yetmezmiş gibi takımın kaptanı, cesur yüreği Sabri Reyiz'e yapılanlar da işin cabası. İzmir takımları bu sezon bu ayıba düşmediler. Tüm transferler, teknik direktörlerin isteği ve bilgisi dahilinde yapıldı. Doğru olan da budur. Bu nedenle tüm İzmir takımları belki de ilk kez bu sezon 1 adım önde başlayacaklar. Kendi kafalarına göre transfer yapan başkan ve takımlarına gelince. Daha lig başlamadan "
sen oyna başkan,sen oyna'' seslerini duyar gibiyim. Eh, bize de '
'kendi düşen ağlamaz'' demek düşer.