ORGANİK HAYATIMIZIN NERESİNDE?
Konak, Kemeraltı ve Urla'da değişik yaş, cinsiyet ve eğitim gruplarından seçilen katılımcılara uyguladığımız anketle halkın organik ürünlere olan farkındalığını araştırdık. Her on kişiden sekizi organik olan ve olmayan ürünler arasındaki farkın bilincinde. Buna rağmen katılımcıların yüzde 25'inin organik ürün satın almadıklarını görüyoruz. Sebebini sorduğumuzda aldığımız cevaplar, "Organik ürünler yaygın değil" "İşletmelere güvenmiyoruz" ve "Çok pahalılar" şeklinde oluyor. Tercih edilen organik ürünler arasında ilk sırayı gıda ürünleri alırken onu çok daha düşük bir oranla kozmetik ürünler takip ediyor. Gıda ürünleri arasındaki öncelik şu şekilde: yumurta, sebze, meyve, süt ve et. Her on katılımcıdan dokuzu organik ürünleri diğer kullanıcılara da tavsiye etmekte.
KOZMETİK ÖN PLANDA
Anketimiz için son durak, Bostanlı Ekolojik Pazarı. Pazar alanına ulaştığımızda karşılaştığımız görüntü bizi ve Alman arkadaşlarımızı şaşırtıyor. Yaklaşık 15 tezgah, pazarcılar ve bizim dışımızda sadece on, on beş kişi. Pazardaki topluluğu genç anneler, yaşlı çiftler ve genç akademisyenler oluşturuyor. Buradaki bilinç düzeyi çok daha yüksek. Katılımcılarımızın yüzde 92'si organik olan ve olmayan ürünler arasındaki farkı biliyor. Organik ürün seçiminde burada da gıda, kozmetikten daha çok tercih ediliyor. Organik pazarda satışın ve ilginin yeterli olmamasından yakınan satıcı, talebin artırılması için dikkat çekici etkinliklerin yapılmasını istiyor. Satıcıların bu serzenişlerine kulak verilmediği takdirde "organik" İzmir'de uzun ömürlü olmayacak. Ayşenur AYANOĞLU - Eda SARĞIN
BİR ORGANİK KURU İNCİRİN HİKAYESİ
ALMANYA'DAN gelen arkadaşlarımızla birlikte İzmir KemalpaşaÖren'deki Rapunzel şirketine düzenlediğimiz gezi sayesinde üretilen ürünleri daha yakından inceleme fırsatı bulduk. Gezimiz sırasında bize Kalite Kontrol Müdürü Nazlı Uysal ve Üretim Müdürü Gökhan İlçi eşlik etti. Bone ve önlüklerimizi giyip ellerimizi dezenfekte ettikten sonra üretim alanına girdik. İşte size organik kuru incirlerin hikayesi; Kasalarla üretim alanına getirilen incirler öncelikle kalibrasyon makinesi sayesinde büyüklüklerine göre ayrılır. Kalibrasyon makinesinden sonraki tüm işlemlerin öncesinde ve sonrasında kalite kontrol için numune alınır. Geri kalanlar kimyasal analiz sonucu gelene kadar paletlerde karantinaya girer. Karantina süresi biten ürünler şoklama odasına getirilir. Şoklama yöntemi Rapunzel'e özel bir metot olup ürünlerin kimyasal değmeden yüzde 100 organik bir şekilde tüketiciye ulaşmasını sağlar. Bu aşamadan sonra incirler aflatoksin analizine girerler. Aflatoksin, nem ve sıcaklıkta ortaya çıkan her türlü canlı sağlığına zararlı bir kimyasaldır. UV ışığı altında incelenen ürünler içlerinde aflatoksin olma ihtimallerine karşı kürdanla tekrar kontrol edilir. Kimyasallı ürünler kürdanın rengini değiştirir. Analizi tamamlanan incirler yıkanır ve kurutulur. Yıkanan ve kurutulan incirler içlerinde yabancı madde bulunma ihtimaline karşı teker teker çalışanların ellerinden geçer. Ve son halini alacağı paketleme alanına gelir. Bu alanda tekrar kontrolü yapılan ürünler paketlenir ve etiketlenir. Artık raflardaki yerlerini almaya hazırlar. İlke KOBANÇ - Ayda ECEM ÇELE
CERMEN NÜFUZU
Rapunzel, Joseph Wilhelm adlı kendini organik tarıma adayan bir Alman vatandaşı tarafından 1997 yılında kurulmuş. Yaptığımız gezide fabrikayı her yönüyle kusursuz buldum. Rapunzel'de herkes mutluydu. Fakat yine benim beynimi kurcalayan bir şeyler vardı. Saatler ilerledikçe aklımda yalnızca bir soru dönmeye başladı. Türkiye'de, Türk çiftçiler tarafından üretilen bu organik ürünlerin iç piyasada yeri yoktu. Aldığım cevapların tatmin edici olmayışı benim için Rapunzel'in mutlu bitmemesi anlamına geldi. Şimdi buruklukları bir kenara koyup 'yapacaklarımız, yapmamız gerekenler neler?', bunlar üzerinde düşünüyorum. Eğer bu işin ekonomik boyutuna göz atarsak, aslında Almanya'nın beşeri sermaye ihracatı ve bundan kaynaklı göç vermesinin yeni bir olgu olmadığını görürüz. Rusya'dan ABD'ye dek gözlemlenebilecek; Volga etrafında Almanca konuşan insan nüfusu ya da ABD'deki Alman etnisitesi göz ardı edilemeyecek gerçekler. Almanya- Türkiye ilk ticari anlaşması tarihi olan 1931'den beri süregelen Almanya- Türkiye ticari ilişkilerinin samimiyeti ve gelişkinliğini de rahatça görülebilir. O zaman Türkiye'deki örneğe de Rapunzel diyebiliriz.
Sinem GÜVENDİ - Derin BİLGİN
YOK
Bir şehri terk ediyor tarlalar, Çiftçiler yok. Tarladan topladıklarını küçük bir zafer kazanmış gibi Küçük bir gülümsemeyle sırtındaki, Hasır sepete koyan eli kınalı, Yüzü çilli kadınlarımız yok. Sanki küçük bir kıvılcım büyük bir alev topu olmuş, Yakmış bütün şehri. Geriye gri bir gökyüzü ve küller kalmış. Balkonlardaki çiçekler de yok, Meyveler, çiçekler, tarlalar... Sepetine topladıklarını koyan kadınlar, çiftçiler yok. Nasıl yaktık bütün bir şehri? Her şey küçük küçük başladı. Küçük bir kıvılcımken büyük bir alev topuna dönen, Yangınlar gibi. Şehri yakanlar insanlar. Oysa sunulmuştu bize yangınları söndüren sular Pazarlarda, küçük organik marketlerde Bekliyorlardı alınmayı Duruyorlardı fabrikalardan, sanayiden uzak kuytularda, İçinde kimyasal bile yokken saf bir meyve olarak bekliyorlardı. Bütün bir şehri, insanlığı kurtarmayı. Doğa IRGIZ
DEUTSCHE BUNDESSTİFTUNG UMWELT (DBU) NE YAPAR?
Deutsche Bundesstiftung Umwelt (DBU), 1991 yılından beri gerçekleştirdiği 8 bin 800 proje ile Almanya'nın ve dünyanın en büyük çevre vakıflarından biridir. DBU'nun, çevre, çevresel araştırma, koruma vb. konular üzerinde olan projelere büyük katkıları vardır. Bu projelere yıllık yaklaşık 500 bin euro ayırıyor.
OKULLAR VE GAZETELER
"Çevrecilikle Kurulan Köprüler" projesi kapsamında kardeş okul öğrencileri karşılıklı olarak birbirlerini ziyaret edecek, ev sahibi okulun bulunduğu bölgedeki güncel çevre konularını birer gazeteci gibi araştıracak ve böylelikle hem çevreye karşı bilinçli bir hale gelecek, hem de yeni kültürler tanıma fırsatı yakalayacaktır. Bu sene Almanya'dan ve Türkiye'den 10'ar okulun katılımı sonucu gerçekleştirilen bu projede öğrenciler "Çevre ve Sürdürülebilirlik" konusunu işleyeceklerdir. Projeye İzmir'den İzmir Kız Lisesi'nin yanı sıra TAKEV Lisesi, Özel Çakabey Lisesi, Yunus Emre Anadolu Lisesi, İstanbul'dan Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Özel ALEV Lisesi, Ankara'dan Hacı Ömer Tarman Anadolu Lisesi ve TED Ankara Koleji Özel Lisesi katılıyor. Almanya'dan ise Rudolf-Koch-Schule, Gymnasium Stadtfeld, Gymnasium in der Wüste, Kaiserin-Friedrich-Gymnasium, Bodensee- Gymnasium Lindau, Europaschule Bad Iburg, Friedrich-Ludwig-Jahn-Gymnasium, Johann-Vanotti-Gymnasium, Gymnasium Marianum Meppen ve Gymnasium Ochsenhausen yer alıyor.
İZMİR KIZ LİSESİ ÖĞRENCİLERİ
Bu seneki projede İzmir Kız Lisesi'nden Almanca Öğretmenleri Sultan Özbek ve Kadriye Lort ile öğrenciler Aleyna Ağustos, Ali Ak, Ayda Ecem Çele, Aydın Furkan Kalelioğlu, Ayşenur Ayanoğlu, Derin Bilgin, Doğa Irguz, Eda Sarğın, Elifsu Selçuk, İlke Kobanç, Sıla Uluturhan ve Sinem Güvendi yer alıyor.