İzmirli Ergin Güngör (47) kendisini otizmli oğlu Doruk'a (18) adayan mücadeleci bir baba... Oğluna 2 yaşındayken otizm teşhisi konulmasıyla depresyona giren, hatta asla gerçek bir baba oğul ilişkisi yaşayamayacağını düşünen Ergin Güngör, artık her sabah oğlunu üniversiteye uğurlamanın, beraber maça gidebilmenin mutluluğunu yaşıyor. Üstelik 1999 yılında Otistik Çocukları Koruma ve Yönlendirme Derneği'ni (ODER) kurarak sadece kendi oğlu için değil tüm otizmli bireyler ve onların aileleri için mücadele etmeyi seçen Güngör, çevresinde de "otizm baba" olarak tanınıyor.
İLK YILLAR ZORDU
Türkiye'de üniversite eğitimi alabilen yalnızca 7 otizmli bireyden biri olan Yaşar Üniversitesi Grafik ve Tasarım Bölümü Öğrencisi Doruk Güngör, aynı zamanda ülkemizde resmi bir maça çıkan ilk otizmli unvanına sahip. Doruk'un herkese ilham veren bu büyük başarısının mimarı ise Semra ve Ergin Güngör çifti. 2 yaşında otizm teşhisi konulan oğlunun, 3 yaşında okuma ve yazmayı öğrendiğini, 4 yaşında dört işlemi yapabildiğini, 5 yaşındayken ise notaları anında deşifre ederek çalıp söyleyebildiğini anlatan baba Ergin Güngör, "Oğlum, küçük yaşlarında bile bu üstün yeteneklere sahipti. Ancak sosyal iletişim problemleri yaşayan her otizmli birey gibi onun da özel eğitime ihtiyacı vardı. Sadece devletin verdiği imkanlarla özel eğitim sürecinin yeterli olamayacağını bu nedenle çok ciddi paralar harcanması gerektiğini gördük. İsteklerimizden, ideallerimizden vazgeçtik ve kaynaklarımızı onun eğitimine aktardık. İlk yıllar oldukça zordu. Doruk eğitime başladığında otizmliler için kaynaştırma eğitimi yoktu. 4'üncü sınıfa gelene kadar bir nevi okula kaçak giden bir öğrenciydi. Yani okulunun inisiyatifi ile okula devam edebildi. Ortaokul ve liseyi de aldığı özel eğitimler sayesinde başarıyla bitirebildi" dedi. Yıllarca "oğlum acaba büyüdüğünde ne yapacak, üniversiteye gidebilecek mi" gibi sorularla boğuştuklarını belirten fedakar baba, 1999 yılında kurduğu dernek ODER'le bugün yüzlerce otizmli aileye destek veriyor. Çevresinde "otizm baba" olarak adlandırıldığını belirten Güngör, "Otizmi aşabilmenin tek çözümü sosyal hayatla bütünleşebilmek. Biz çocuğumuzun sadece özel eğitim almasını sağlamadık. Müzik, spor, sanat yani bizlerin yaptığı ya da yapmadığı ne varsa denemesi kendisine şans verdik. Bir gün 'Senin oğlun üniversitede okuyacak, okul onu basketbol takımına alacak' deseler inanmazdım. Şu an çok sevilen ve derslerinde çok başarılı bir öğrenci oldu. Başlarda otizm gerçek bir baba oğul ilişkisi yaşamamıza çoğunlukla müsaade etmiyordu. Ancak artık çok mutlu bir baba oğul ilişkimiz var" diye konuştu.