Ayşe Mayda, tam 100 yıl önce, Kemeraltı'nın Beyler Sokağı'nda, şimdiki Diş Hastanesi'nin arkasındaki sarı evde dünyaya geldi. İzmir'in en büyük nakliyecisi ve üzüm, incir işletmecisi olan Konyalı Hamalbaşı Salih Ağa'nın ilk kızıydı. Ayşe Mayda, ilkokula Ravza- i İrfan'da (ilim bahçesi) başladı. Okul, 1928'de, 4. sınıftayken kapandı. Bunun üzerine, babası onu ve kardeşini İtalyan okuluna gönderdi. Ama aklı Amerikan Koleji'ndeydi. Evin önünden ellerinde tenis raketleri, kırmızı portakal rengi eşarpları ile geçip, Amerikan Kız Koleji'ne giden kızlara bayılıyordu. İtalyan okulundan ayrılıp, Amerikan Kız Koleji'ne başladı. Varlıklı babanın kızı, bilinenin aksine hep pamuklar içinde büyümedi. Babası 1930 krizinin etkisinin görülmeye başladığı yıllarda sattığı malların parasını, verdiği borçları alamadı. Büyük nakliye imparatorluğu çökmeye başladı. Babası borçlu öldüğü için, aile reddi miras yapmak zorunda kaldı. Amerikan Kız Koleji'nin ilk mezunlarından olan Ayşe Mayda, ardından İstanbul'a giderek, Diş Tababeti Mektebi'ne' (Diş Hekimliği Fakültesi) kaydoldu. Bursluluk sınavını kazanıp, annesine yük olmadan okudu. Nazi zulmünden kaçıp Türkiye'ye sığınan, İstanbul Diş Hekimliği Fakültesi kurucusu Prof. Alfred Kantorowicz, Ayşe Mayda'nın hayatına yön veren hocası oldu. Sevenleri 10 Eylül'de "dalya" demeye hazırlanan Ayşe Mayda'nın 100 yaşını en iyi şekilde kutlaması için birbiriyle yarışırken, o sanki 18 yaşında bir genç kız gibi zekası, neşesi ile kendisine yapılacak sürprizleri tahmin etmeye çalışarak doğum gününü bekliyor. Türkiye'nin ilk ortodontisti, öncü Türk kadını Ayşe Mayda ile adını verdiği sokaktaki tarihi köşkünde söyleştik.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- 1916'da doğdum. Eylül'ün 10'unda dalya diyorum. Amerikan Koleji'nde parti yapılacak. Bana sürpriz hazırlıyorlar. İzmirliyim. Annem kökten İzmirli, babam annemle evlenip gelmiş Konya'dan İzmir'e. Salih Ağa İş Hanı vardı, bizimdi orası. Cezayir Hanı'nı babam işletirdi. Develerle Aydın'dan incir gelirdi, Akhisar'dan da üzüm gelirdi, onlar açılır, kutulara dizilir, gönderilirdi. Gemiyle nakledilirdi. Bizim soyadımız Hamalbaşı. İzmir'in içinde en büyük nakliyeciydi babam. Tüm İzmir'in nakliye işi babamdaydı. Yağhanemiz de vardı. Bu evin kapısında 1901 yazar. Yani 1901 yılında yapılmış. İzmir'in eski valilerinden Sadrazam Kamil Paşa Saat Kulesi'ni yapan Mimar Raymond Charles Pere'ye yaptırmış. Vali Saat Kulesi'ni çok beğenince bu evi de yaptırmış. Babam Kamil Paşa'nın oğlu Sait Paşa'dan aldı. İtalyanlara kiraladı. Burada İtalyan Okulu açtılar. Ben de çok kısa o okula gittim.
Varlıklı bir ailede, rahat bir çocukluk...
- Babam varlıklıydı ama krizde verdiği paraları alamadı, kefil oldu, kefaletten alamadı. Babamın borçları vardı öldüğü zaman. O yüzden reddi miras yaptık. Bereket bu evi daha evvel bizim üstümüze yapmış. Yoksa bu ev de gidecekti. Bütün mallar gitti. Babamdan bir şey kalmadı.
Nasıl geçinebildiniz? Anne çalışmıyor...
- Atlarımız vardı. Dayımın üstündeydi atlar. Atların parasıyla geçindik. Ben İstanbul'dayken bize paket paket yiyecek verirlerdi. Yiyecekler karneyle alınırdı. Öyle her yerden alamazdınız. Çok pahalıydı. Annemin gücü yetmiyordu. Evde çalışanlar, kedi köpek vardı. Yemeklerimi yemez, anneme gönderirdim. Sonra Allah yardım etti. Babamdan kalan bir han vardı, o yandı. Onun için sigortadan 10 bin lira aldık. Ben o para ile muayenehane açtım.
O kadar varlıklı bir aileden geliyorsunuz ama muayenehanenizi yine kendi paranızla açmak zorunda kaldınız...
Tabii. Varlıktan hiçbir şey kalmadı. Reddi veraset ettik. Muayenehanede çalışmaya başladım ama ben İstanbul'dayken bayağı sıkıntı çektik. Okumak para istiyor. O zaman olgunluk imtihanına giriyorduk. Bu imtihanı kazanarak burslu okuma hakkını kazandım.
Sonra diş hekimi olmaya nasıl karar verdiniz?
- Nerede isterseniz okuyabiliyordunuz o zaman. Annemle okul seçmek için İstanbul'a gittik. Prof. Hamit Bey benim Amerikan Koleji'nden mezun olduğumu duyunca, beni kaydolmam için Diş Tababeti Mektebi'ne götürdü. Onun ısrarı ile bu okula kaydoldum. İzmir Talebe Yurdu'nda kaldım. İnönü ile Atatürk, Almanya'dan çıkarılan Yahudilerden seçmiş en akıllılarını fizikte Dember, iktisatta Neumberk Türkiye'ye getirmiş. 1933'de eski hocaların yerine bunları alıyor. Bunlardan Kantorowicz, hocam oldu. Ondan çok şey öğrendim. Onun sayesinde ortodontist oldum. Okulu bitirdikten sonra 4,5 yıl asistanlığını yaptım.
Kimsenin ortodontiyi bilmediği dönemde ortodontist olmak zor değil miydi?
- Olmaz mı? Kimse ortodontinin ne olduğunu bilmezken İzmir'e geldim. Her yere gidiyorum. 'Aaa bizim çocuğun dişlerini elleme' diye itiraz ediyorlardı. Kimse ortodonti bilmiyor ki. Bazen dişleri çıkarıyordum, köpek dişi mesela yukarıdan çıkmış onu çıkarıyordum, damağı delip olması gereken yere koyuyordum. İmplant yani.
HİÇ EVLENMEDİ
Hayatınız boyunca sizi en çok etkileyen ne oldu?
- Ben çok yaşlıyım. Birçok olaylar oldu tabii. İzmir'in kurtuluşunda, 9 Eylül 1922'de ben 6 yaşındaydım. Askerlerin İzmir'e girişini gördüm. Bir kısmı Kemeraltı'ndan geldi, evimizin önünden geçti. Hepimiz çok heyecanlandık, ama en güzeli Atatürk'ün gelişini görmekti. Benim için en büyük olay buydu. Bu kadar uzun yaşayınca insan çok şeyi de yaşıyor.
Neden hiç evlenmediniz?
- Bu kadar çalışmaktan vakit mi kalıyor? Ben her gün geziyorum. Kocam oraya gitme, buraya gitme deseydi gezebilir miydim? Rusya'ya, Çin'e, Hindistan'a gittim, Avrupa'nın her tarafını, Afrika'yı gördüm. Patagonya'ya, dünyanın sonuna bile gittim. Yalnız da değilim. Evlenseydim bunları yapabilir miydim?