Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

Unutulmuş bir yazarın alevi...

Aslen Giritlidir. Önceleri, vatan sevgisini anlatan aruzla şiirler yazar ve bunları Vatanın Gözyaşları başlıklı bir kitapta yayımlar. Meşrutiyet ilan edilir edilmez basın hayatına adım atar. İlk şiiri, Celal Sahir Erozan'ın 1908'de yayına başladığı Demet dergisinin ilk sayısında çıkar. İkinci sayıda bir başka şiiri yer alacaktır. Bu ilk şiirlerinden sonra Servet-i Fünun dergisinde bir hikâyesi, Tanin gazetesinde Yunanların yaptıkları mezalimlere ilişkin Nehre Atarlarken adını taşıyan bir başka hikâyesi yayımlanır. Meşrutiyet döneminde görülen yüzlerce kulüpten birinin adı da Osmanlı Tahsil Görmüş Gençler Kulübü'dür. Hüseyin Cahit ve İzzet Melih ile bu kulübün kurucuları arasında yer alır. Kulübün kuruluş günlerinde de Tanin gazetesinin yazı heyetine girer. 'Tanin Gazetesi Rumca Mütercimi' sıfatıyla yaptığı hizmetler uzun süre hafızalardan silinmeyecektir. O günlerde gerek İstanbul'da, gerek öteki Osmanlı kentlerinde günlük ya da haftalık yayınlanan Rumca gazete ve dergiler Türklere ve Türklüğe hakaretler yağdırmaktadır. Türk yayıncılar, gazeteciler ise bundan habersiz kalırlar. Bu tahkirleri tercüme ederek, gözlerden bir perdenin kalkmasına yardımcı olur. Böylece Rumların saldırılarına yanıtlar yazılır, bu sorunlarla ilgilenilmeye başlanır. Bu nedenle cephe ya da kışlada olan Türk asker ve subayları Tanin gazetesini öteki gazetelere tercih ederler. Tanin'in yayın yaşamındaki başarısının nedenlerinden biri de budur. Ayrıca Tanin'de, Girit'in Prens George zamanındaki tarihçesine ve siyasete ilişkin makaleler yazar. Alev'den sonra 1916'da Duman adında bir roman daha yazar. Ardından eskiden yazılmış iki üç hikâyesini de ekleyerek birkaç küçük hikâye kaleme alır ve bunları Gümüş Selvi adı altında bir araya getirir. Rum kızıyla evlenen bir adamın, çocuğu Hıristiyan diye Yunanlar tarafından cebren askere alınmasını işlediği Kiliseye adını verdiği bir de piyesi bulunmaktadır. Ve 1910'dan sonra bir hastalık nedeniyle yayın dünyasından ayrılır, uzun süre hiçbir şey yayımlamasa da yazmayı sürdürür. Edebiyat tarihinin başı-sonu olmayan uçurumuna hikâyesi, romanı, gazeteciliği ile adını bırakan bu yazar Ali Zeki Bey'dir. Pek ayrıntılı olmayan hayat hikâyesini ise Fikret Uslucan'ın 'Edebiyat Tarihimizin Unuttuğu Bir İsim: Ali Zeki Bey ve Bir İmla Eleştirisi' başlıklı araştırmasına borçluyuz. Abdülhak Şinasi'nin (Hisar) "En muktedir ve maruf hikâye yazarlarımız arasında önemli," bulduğu Ali Zeki Bey'in Alev adlı romanı, Erdoğan Kul'u çevrim yazısıyla Kavis Kitap tarafından yayımlandı. Alev, yine Abdülhak Şinasi'nin deyişiyle bir aşk hikâyesi... Orhan Seyfi (Orhon) da Alev'i "Hayatın tahlil ve tasvirinden ziyade Ali Zeki Bey'in kalbinden ve hayatından doğan bir eser," olarak tanımlıyor. 1900'lü yılların başında İstanbul'da yaşanan olaylarda Avrupa'da eğitim görmüş Sedat'ın Büyükada'da gördüğü yine Batılı eğitim almış Neyyire'ye aşkı, ayrı yollara düşen evliliklerin mecrasında hüzünlü hikayeye dönüşecektir. Anlatımıyla Tevfik Fikret misali Servet-i Fünun şairlerine yakın, konusu bakımından Kerime Nadir ve Muazzez Tahsin'in öncüsü bir roman. Yaprak Dökümü, Kalp Ağrısı, Samanyolu, Hanımın Çiftliği, Aşkı Memnu gibi romanların televizyon ekranlarına yansıdığı bir dönemde, Alev de aşka dayalı konusu ve arka planındaki tarihsel dokusu ile neden bir televizyon dizisi olmasın? Alev umarım yapımcıların dikkatini çeker.

İNADINA ŞİİR
Bu gece de koynumda kal
kır çiçeklerinin kokusundan
hazırladım yatağını
REFİK DURBAŞ

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA