Fazlasıyla 90'lardan kalma olduğunu, özellikle Ortadoğu'da geçen sahnelerde kullanılan kıyafetlerin renk ve dönem kirliliği yarattığını düşündüğüm Sex and the City 2 filminin kostümlerini konuşuyoruz haftalardır. Gerçi yanlı davranmak, 'Beğenmedim' demek için erken; filmi izlemedik, kostümlerin tamamını görmedik. Zaten ben beğenmesem ne olur, Sex and the City, hâlâ tüm dünyanın ilgisini çekiyor, filmden iyi bir gişe hasılatı bekleniyor. Aynı ismi taşıyan dizinin ve daha birçoklarının kostüm başarısının sırrı, 'efsane stil danışmanı' Patricia Field'ın asistanlarından, özlem içinde andığım sevgili arkadaşım Sanem Gök, Türk basınına işin ince detaylarını anlattıkça ağzımız açık kalıyor, filmde kullanılan kıyafetlerden yeni süperstarlar yaratılmaya devam ediliyor. Mesela Sarah Jessica Parker'ın kreatif direktörlüğünü üstlendiği 40 yıllık Halston markası öyle bir geri dönüş yapıyor ki, modaevinin her parçası yok satar duruma geliyor. Bırakın dünyayı, iş Türkiye'de de alevlenmiş durumda. Etrafımdaki herkes Beymen'de satılan markanın seksi elbiselerine kaç taksitle sahip olunuyormuş, onun hesabını yapıyor. Bana sorarsanız, filmde bir de Christian Louboutin ve sahne kostümü kıtlığı yaşayan Türk ünlüsüne şiddetle tavsiye ettiğim The Blonds devleşiyor. Buraya kadar anlattığım her şey normal bir film kostümü kritiği gibi gelişiyor da, tam da bu noktadan itibaren okuyacaklarınız bana ve modayı takip eden pek çok kişiye pek bir sürreal görünüyor: Dünün yabancı gelini, çaresiz ev kadını, ikoncan Ivana Sert'in mayo tasarımcısı olup, tasarımlarının Sex and the City 2 filminde kullanılması, Sert'in mayolarının, stil danışmanı Patricia Field'ın yarattığı mayo markası House of Field ile birlikte filmin partisinde gösterilmesi ve Ivana Sert'e NY Magazine'de bile 'Türk tasarımcı' sıfatının layık görülmesi.
BİR DE MAGAZİNCİLERİ AŞABİLSE
Ivana Sert yukarıda olup biteni anlatıyordu. Televizyon programlarına, gazetelere, 'Böyle böyle olacak, mayıs sonunda New York'a gideceğim. Sex and the City'nin partisinde defilem var. Mayolarımı Kim Cattrall giyecek. Sürpriz mürpriz' açıklamaları yapıyordu yapmasına da Ivana'nın konuştuğu yerler hep magazin içerikli mecralardı. Bilmiyorum belki başka bir yer bulamadığından ya da bilmediğinden Sert, modayla alakalı olan bizlerin ilgisini çekemiyordu. Aslına bakarsanız gala bitti, defile yapıldı, Ivana koskoca New York Magazine'in gözünde bile tasarımcı oldu da bizden hâlâ hak ettiği ciddiyeti bulamadı. İnternette aradığımda önüme frikikliler başta olmak üzere bol resim ile 'Ciddi bir iş oluyor ikoncanlık. İkoncan Café açmışlar,' gibi demeçleri bulunan birkaç da röportajı çıkıyor. Kendisi için Ekşi Sözlük'te 'Bazen Kimmeryalı Conan'ın döneminden gelmiş gibi giyiniyor, bugün de gazetede Star Trek kostümü içinde gördüm kendisini,' yorumları yapılıyor. Bana sorarsanız bu sözler Ivana'yı tam anlamıyla anlatsa da, hepimiz görüyoruz ki Ivana Sert oluyor son gülen. Biz burun bükelim, 'zorlamalar' diyelim demeye de Ivana almış yürümüş, dünyanın hiçbir yerinde parayla satın alınamayacak reklamı yapmış. Şimdi kürk ve deri tasarımına gireceğini, Rus pazarını hedeflediğini, Antalya Havalimanı'nda butik açacağını anlatıyor. Ben Ivana'yı artık kimsenin durduramayacağına eminim. Böyle reklamlar modacıyı alır uçurur. İnsan doğru adımlar atmaya devam ederse, hayal gücünün zorlayacağı yerlere oturtur. Ivana'nın dediği gibi 'Giyinmeyi çok seviyorum ne yapayım,' noktasından, 'Sex and the City'nin Samantha'sı Kim Cattrall'ın mayosunu ben tasarladım'a derken, bir bakarsın kim bilir hangi büyük marka için deniz veya iç giyim koleksiyonu hazırlamaya başlamışsın veya bir anda üzerinde kendi adının yazdığı kreasyonları, desturla girdiğin dev alışveriş merkezlerinin standlarına koymuşsun. Hatta bütün dev markaları ihya eden Rusların göz bebeği olmuşsun. Olur mu olur. Buyurun, bundan sonra da internette arandığında Ivana Sert ile ilgili yüreklendirici, ciddi bir yazı da bulunur.
