Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YEŞİM TABAK

Kamu hizmeti / kitle eğitimi

HARVEY Milk (Sean Penn) eşcinsel haklarını kısıtlayan bir yasaya karşı mücadele yollarını tartışırken, arkadaşlarından biri, muhafazakâr meclis üyesi Dan White'tan asla destek alamayacaklarını söylüyor. Milk'in cevabı gayet iyimser: "Dan White sorun olmayacak. Dan White eğitimsiz. Ona öğreteceğiz." Gus Van Sant'in, Milk'in hikâyesini 'Oscar ölçeğinde' bir filmle perdeye taşıyarak yaptığı da, buna benziyor aslında (Kamu hizmeti / Kitle eğitimi). Van Sant, siyah bir gencin ırksal önyargıları aştığı Finding Forrester'dan (2000) bu yana, biçimsel anlamda kolayca kitlelerle buluşabilecek hiçbir film çekmemişti. Gerry, Elephant, Paranoid Park gibi filmleri, son derece sade stilleriyle, bilakis hem düşünsel hem de duygusal anlamda seyirciyi sınayan işlerdi. Milk benzer bir yoğunluktan çok, gay'leri uzaylı zanneden ve çocuk yapamayacakları için endişelenen dedenizin de isyan etmeyeceği şekilde, tarihten önemli olayları, politik bir savaşın öyküsünü aktarıyor. Amerika'da eşcinsel ayrımcılığına karşı ciddi yol kat etmiş bir mücadele söz konusu. Van Sant bu hak arayışına yol açan acıklı manzaraları, genellikle filmin dışında bırakmış. Açılış jeneriğinde 50'lerin ve 60'ların Amerikası'nda polislerce yapılan gay bar baskınlarından gerçek görüntüleri izliyoruz ve vatandaşın ne tür bir 'horgörü'nün içinden geçerek sesini yükseltmeye başladığını anlamak için, bu belge görüntüler yeterli oluyor. Milk, Van Sant'in gay karakterleri anlattığı ilk filmi değil. Onun şairane Mala Noche'sini (1985) veya My Own Private Idaho'sunu (1991) izleyip de bağrına basmış seyirci, Milk'in gündeme getirdiği önyargılardan 'büyük ihtimalle' zaten muaf. Bu film, Harvey Milk'in tarihteki izini onurlandırmak ve günümüz Dan White'larını ürkütmeden küçük bir 'zihin ayarı' çekmek için. Nitekim popüler kültürde meşrulaşmış olmanın dünya çapında en etkili kanıtlanma sahalarından biri olan Oscar ödüllerinde boy göstererek de, amacına ulaşmış bulunuyor. (En iyi film dahil sekiz dalda aday olup, en iyi orijinal senaryo ve erkek oyuncu ödüllerini almıştı.) Siyaseten bilinmesi gerekenlerden bahsettiği için bir filmi illa ki desteklemenin gerekip gerekmediği, özellikle yerli filmlerle ilgili sık sık tartışılan bir konudur. Türk film eleştirmenleri politik hassasiyetle yetinmeyip kötü filme kötü demeye, neredeyse yeni başladılar. Fakat Milk'i aynı kategoriye sokmak, haksızlık olacak. Van Sant'in filmi, her anlamda ayağını denk almış durumda. Harvey Milk'in özel hayatı, kişiliği, politik mücadelesinin ikilemleri, ayrıca dönemin özellikleri, neredeyse hikâyenin kapsadığı her alan, birbirini ezmeden filme yedirilmiş. Filmden geriye, işte böyle 'tok' bir tamamlama, kapsama, gereğini yerine getirme hissi kalıyor. Öyle ki, muhtemelen 'bahsettiğim dede' bile, hoşgörüsünün sınırlarının zorlandığını hissetmeyecek. Bu, sanatsal anlamda bir miktar hayal kırıklığıysa da, marjinal kavramları normalleştirmenin bir yolu. Büyük ihtimalle Harvey Milk de, 'bir siyasetçi olarak', kendisi hakkında yapılacak bir filmde böylesini tercih ederdi: Direkt, net ve işlevsel.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA