G-20'de liderler, daha istikrarlı küresel ekonomi, bankacılık sektörü kurallarında reform gibi konularda anlaşma için çaba gösterirken, zirveden, gelişmekte olan ekonomiler kazançlı çıktı. Dönem başkanı olan İngiltere Başbakanı Gordon Brown küresel ekonominin düzenlemesinde G- 20'nin daimi bir kuruluş olarak rol alacağını açıkladı. IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky, bunun ekonominin gerçeklerinin ve gelişmekte olan ülkelerin yükselen gücünün farkına varılmasının bir sonucu olarak değerlendirdi. Böylece Çin ve Hindistan gibi ekonomisi hızla büyüyen gelişen ülkeler, küresel ekonomiye ilişkin kararlarda daha fazla söz sahibi olabilecek. Asıl önemlisi Çin, Hindistan gibi ülkelerin üzerinde ısrarla durduğu IMF yeniden biçimlendirilmesi konusunda uzlaşmaya varılması oldu.
EN TARTIŞMALI MADDE
İngiltere ve Fransa, ABD'nin küresel krizile birlikte prestiji yeniden parlayan IMF'yi revize etmeye yönelik planına karşı çıkıyordu. ABD'nin IMF yönetim kurulunda koltuk sayısının 24'ten 20'ye düşürülmesini, Avrupalı temsilci sayısının azaltılmasını önermişti. ABD, böylece Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelere Fon yönetiminde daha fazla söz hakkı vermeyi planlıyordu. G-20 zirvesini gölgeleme tehditi oluşturan bu durum şimdilik aşıldı. G-20'nin sonuç bildirgesinde, dünyanın önde gelen ekonomik güçleri, IMF'nin elinde bulundurduğu kotanın en az yüzde 5'ini gelişmekte olan ülkelere transfer etmesi konusunda taahhüt verdi. Mevcut durumda Çin'in IMF'deki oy hakkı yüzde 3.7, Fransa'nın ise yüzde 4.9. Ancak, Çin ekonomisi, Fransa'nın ekonomisinden yüzde 50 daha büyük. Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin (BRIC), IMF'de yüzde 7 ve Dünya Bankası'nda yüzde 6 olan kotalarının değiştirilerek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında oy hakkı dağılımının eşit olmasını istiyor. IMF'ye üye 186 ülkeden, Çin, Hindistan ve Brezilya'yı da kapsayan 172 ülkenin oy haklarının toplamı yüzde 44.7. Gelişmiş 14 ülke ise toplam oy hakkının yüzde 55.3'üne sahip. IMF'nin en büyük hissedarı ABD'nin oy hakkı yüzde 17.