İlknur Menlik - Sabah.com.tr
imenlik@comart.com.tr
Dünya gibi Türkiye'de de iklim değişikliklerinin faturası kabarmaya başladı. Faturanın başında da kuraklık geliyor. Kuraklık nedeniyle sulak alanlarımızı birer birer kaybediyoruz. Türkiye genelinde baraj suları %40 oranında azaldı. Son gelen haber, Yuvacık Barajı'nda 15 günlük suyun kaldığı haberi oldu. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, bir toplantıda kendisine sorulan Türkiye'de kuraklık tehlikesi olup olmadığıyla ilgili soruya, "Bir kuraklık var evet, bunu da itiraf edeyim" karşılığını verdi.
Kısa vadede kapımızı çalan tehlike, tarımsal üretimdeki azalma… Tarım sektörü, kuraklık ve mevsimsel değişikliklerin kara kara düşündürdüğü kesimlerin başında geliyor. Yağışsız geçen kış dönemi, bunun üstüne Şubat ayı sonuna kadar yağış beklentisinin olmayışı rekoltede düşüş endişelerine yol açıyor. Gün geçmiyor ki, yurdun bir köşesinden yağmur duasına çıkan çiftçiler haberi gelmesin. Ancak şunu da belirtmeliyim ki; henüz Türkiye, meteorolojik kuraklık ile tarımsal kuraklık arasındaki keskin çizgide yol almaya devam ediyor. Bu açıdan Nisan-Mayıs ayları oldukça önemli. Eğer o aylarda da yağış konusunda sıkıntı yaşanırsa tarımsal kuraklık açık tehdit haline gelecek.
Bu ise gıda sektörü için ham madde azlığı, dolayısıyla pahalı ham madde demek. Üreticiler düşük üretim endişesi yaşarken, sanayiciler de olası ham madde sıkıntısı ve artacak maliyetleri düşünüyor. Kuraklığın devamı halinde, bundan yazlık ekimlerin de etkilenme ihtimali yüksek. Baklagil, mısır ve çeltik gibi yazlık tahıl, pamuk, ayçiçeği, şeker pancarı gibi endüstri bitkileri, yaş meyve ve sebze vb. ürünlerde rekolte düşüşleri olabilir. Bunlar ne kadar olumsuz görünse de ihtimal dahilinde olan tahminlerdir.
Türkiye özelinde durum böyle ama dünya genelinde de bu yıl bir kuraklık beklentisi hakim. 2013'te de Avustralya gibi dünyanın bazı bölgelerinde aşırı sıcaklıklar yaşanmıştı. Aslında 2013 yılı da tarihe kurak bir yıl olarak geçebilir ama tahminler 2014'ün bu unvanı daha fazla hak edeceği yönünde. Buna rağmen bugüne kadar iklim değişikliği ile mücadele konusunda gözle görülür küresel bir ilerleme görmedik. Hatta geçen yıl Varşova'da gerçekleştirilen Birleşmiş Miletler İklim Değişikliği Konferansı'nda (COP 19) tarım araştırmacıları çıkıp, "iklim görüşmeleri gereğinden çok yavaş ilerliyor ve küresel liderler iklim değişikliğinden kaynaklı gıda güvenliği sorununu yeterince dikkate almıyorlar. Bu nedenle, dünyayı beslemede giderek artan zorlukların oluşturduğu iklim kaynaklı tehditlere de tam bir karşılık verilemiyor" açıklamasında bulundular. Bilmem, daha açık nasıl söylenebilir ki…
Peki, hükümetlerin iklim değişikliğine karşı önlemleri geciktirmeleri maliyeti daha da arttırmıyor mu? İngiliz ekonomist Nicholas Stern'e göre hiçbir şey yapmamak şimdiden eyleme geçmekten tam 20 kat daha pahalı olacak. İklim mültecileri gibi bir kavramın hayatımıza girmesi ise uzak ihtimal değil.
Geçtiğimiz yıl buğday, mısır gibi birçok üründe küresel düzeyde rekor üretim oldu. Örneğin Brezilya ve ABD'de rekor ekim ve uygun iklim koşulları sayesinde hasat bol oldu, bu da tarımsal ürün fiyatlarında düşüşe neden oldu. Mısır ve buğday bunların başında geliyor. Buna karşın uzmanlar, arz fazlası büyük oranda erimiş olan ve yem sektörü tarafından hala yüksek talep alan mısır ve buğdayın fiyatlarında yukarı yönde bir yükseliş olabileceğini belirtiyorlar. Fiyatlar artabilir; bir de üstüne kuraklık eklenirse… Küresel bir gıda krizi? Hiç temennimiz değil tabii. Ama önlem almazsak, hiç de uzak değil…