Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hükümet olarak 5 yıllık 10. Kalkınma Planı'nın özel dönüşüm programları üzerinde çalıştıklarını belirterek, "İlk defa 25 konuda özel dönüşüm programıyla beraber yayımladığımız bir plan. 25 programında şu anda eylem planlarını hazırlıyoruz. Yaklaşık bin 200'ün üzerinde bir eylemin 2018'e kadar takvimlendirilmesini yapıyoruz. Ekim sonu kasım başı gibi başbakanımız tarafından açıklanacak bu eylem planı Türkiye'nin detaylı bir yol haritası olacak" dedi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, küresel finansın liderlerini buluşturan "5. İstanbul Finans Zirvesi"nin (IFS) ikinci gününün açılışında konuştu.
Babacan, 5. IFS'nin hem Türkiye hem de bölge ülkeler için sorunların incelendiği, çözümlerin arandığı bir etkinlik haline geldiğine dikkati çekti.
İstanbul'un dünyanın ve Avrupa'nın en gözde kentlerinden biri ve kıtaların, kültürlerin ve medeniyetlerin buluşma noktası olduğuna işaret eden Babacan, İstanbul'un aynı zamanda küresel finans merkezi olması için 2009 yılından beri çalıştıklarını anlattı.
İstanbul'un sadece Türkiye için değil, çok geniş bir coğrafya için merkezi bir rolü olduğunu vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:
"THY sadece İstanbul'dan dünyanın 105 ayrı ülkesine sefer yapıyor ve dünyada hiçbir havayolunun bu kadar noktaya uçması söz konusu değil. Demek ki İstanbul aynı zamanda lojistik ve ticaret anlamında da önemli merkez oldu. İstanbul'un bu özelliğinin finans noktasında da vurgulanması bizler için çok önemli. İstanbul Finans Merkezi deyince bazen birazda farklı yönlendirmeler sonucu bir gayrimenkul projesini düşünüyoruz. İstanbul Finans Merkezi bir gayrimenkul projesi olmaktan çok öte bir konu. İstanbul'un tümünün finans konusunda gelişmesi ve İstanbul'un tümüyle beraber Türkiye'nin finans konusunda dünyada söz sahibi olması önemli bir amacımız.
Şu anda hükümet olarak 5 yıllık 10. Kalkınma Planı'nın özel dönüşüm programları üzerinde çalışıyoruz. İlk defa 25 konuda özel dönüşüm programıyla beraber yayımladığımız bir plan. 25 programında şu anda eylem planlarını hazırlıyoruz. Yaklaşık bin 200'ün üzerinde bir eylemin 2018'e kadar takvimlendirilmesini yapıyoruz. İnşallah ekim sonu kasım başı gibi başbakanımız tarafından açıklanacak bu eylem planı Türkiye'nin detaylı bir yol haritası olacak. 25 dönüşüm programından bir tanesi de İstanbul Finans Merkezi ile ilgili programımız."
Ali Babacan, İstanbul Finans Merkezi ile ilgili takvimi dün Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda (EKK) çalıştıklarını ve takvim konusunda kuruluşlar arasında bir mutabakat oluştuğu bilgisini verdi.
"FAİZSİZ FİNANS MODELLERİNİN TÜRKİYE'DE GELİŞMESİ HER ZAMAN ARZUMUZDUR"
2023'ün Türkiye'si denildiğinde İstanbul Finans'ın birlikte anılacak kelimeler olacağını belirten Babacan, bu yılki zirvenin ana teması olan "yenilikçi finans"ın sanayide çok vurguladıkları katma değerin üretilmesi için olmazsa olmaz gördükleri bir kavramı anlattığını ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Babacan, bunun finans alanında da uygulanmasının Türkiye için çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Faizsiz finans modellerinin Türkiye'de gelişmesi her zaman arzumuzdur. Katılım bankalarımız da faaliyetlerini göstermekteler. Kira sertifikası yoluyla da yeni bir enstrümanı piyasalarımıza kazandırmış olduk. Ülke olarak sukuk enstrümanlarının yaygınlaşması için çok çaba sarf ettik. Özel sektörümüz de bu işe girmeye başladı. 2008-2009 krizi gösterdi ki faizsiz finans modeli, ortaklık kültürüne ve adeta kader ortaklığına dayanan bir finans kültürü çok daha dayanıklı olmakta. Bunun IMF'nin raporlarıyla da tescil edildiğini görmekteyiz. Böyle bir dönemde Türkiye'de yeni yeni başlayan ve gittikçe gelişmesi gereken farklı modellere açık olduğumuzu ifade ediyorum. Sermaye piyasalarımızın bu konuda geliştirilmesi büyük önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Yenilikçilik denilince aşırı heyecana kapılma, tehlikeli ve riskli yollara da sapmayı anlamamız gerekiyor. Yeni, inovatif ama bir o kadar da sağlam ve iyi düzenlenmiş iyi denetlenmekte olan finans enstrümanlarına ihtiyacımız var" diyen Babacan, küresel ekonomik görünüme de değindi.
"AB'DE TOPARLANMA YAVAŞ VE KIRILGAN"
Krizin en kötü kısmının geride kaldığını ve sınırlı da olsa bir toparlanma sürecinde olduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
"ABD'nin krizden çıkış hızının daha iyi olduğunu görüyoruz. Nispeten sürdürülebilir ve diğer ülkelerin biraz üzerinde bir büyüme tablosu söz konusu. Ancak bunun sonucu olarak ABD Merkez Bankası'nın (Fed) atmış olduğu ve atacak adımları. Biraz normalleşme var ama bunun yanında parasal sıkılaştırmanın başlayacağı bir döneme doğru yürüyoruz. Bu dolar ve ABD ekonomi açısından geçerli bir tablo. Öte yandan Avrupa'ya baktığımızda toparlanma yavaş ve kırılgan. Ülkeden ülkeye çok değişiyor. OECD'nin dün yayımlanan tahminlere göre Avro bölgesinin bu yılki büyüme hızı yüzde 1'in de altında kalıyor.
Avro bölgesinde büyük ülkelerinde içinde olduğu 18 ülkeyi topluyorsunuz ve büyüme hızı yüzde 1'i bulmuyor. Üstelik deflasyon riski belirmiş durumda. Her ne kadar bu risk ölçülebilir ve sınırlı olsa da yine de Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) atmış olduğu adımlar bu riskin dikkate alınması gereken bir risk olduğunu da bizlere söylüyor. Önümüzdeki dönemde Avrupa'nın çok yavaş ve kırılgan toparlanmaya cevap olarak ECB'nin daha aktif olduğu bir tabloyu göreceğiz. Umut ediyoruz ki ECB'nin bu genişleyici adımları Fed'in sınırlayıcı adımlarını dengeleyebilmekte önemli bir rol oynar. Türkiye için bu önemli.
"BÜYÜME, HAREKET, DİNAMİZM İSTEYEN YATIRIMCILARIN YİNE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ TERCİH ETMEYE DEVAM EDECEK"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Önümüzdeki dönemde temel önceliğimiz cari açık ve enflasyonun düşürülmesi olacak. Her iki gösterge de yüksek. Bunun kararlılıkla aşağı doğru düşürülmesi gerekiyor" dedi.
Babacan, Anadolu Ajansı'nın üst üste ikinci defa global iletişim ortağı olduğu, küresel finansın liderlerini buluşturan "5. İstanbul Finans Zirvesi"nin (IFS) ikinci gününün açılışında, cari açığı olan bir ülke olarak büyümenin kaynaklarına dikkat edilmesi ve dengeli bir büyümenin vurgulanması gerektiğini kaydetti.
Geçen yılın mayıs ayından itibaren gelişmekte olan ülkelerle ilgili olumsuz bir yayın furyasının başladığını ifade eden Babacan, şunları söyledi:
"Bunların hiçbirinin doğru olmadığı ortaya çıkmış durumda. Gelişmekte olan ülkeler 1990'lara göre çok daha farklı ekonomik yapıya sahipler. Gelişmekte olan ülkelerin artık kamu borç stoğu düşük, bankacılık sistemleri çok daha sağlam, rezervleri çok daha yüksek, üstelik gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda esnek kur rejimleri var. Esnek kur rejimleri piyasaların hareketli olduğu dönemde çok önemli koruyucu fonksiyon yerine getiriyor. Bunların hepsini beraberce düşünüp değerlendirmemiz önem taşımaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler açısından gelecek 10 yıl büyüme oranlarının ortalamalarının daha düşük olduğu dönem olacak. Ama gelişmiş ülkelerden daha yüksek büyüme oranlarını gelişmekte olan ülkelerde görmeye devam edeceğiz. Dolayısıyla yatırımcılar, 'Ben büyümek istiyorum, ben getiri istiyorum, ben nereye yatırım yapayım?' diye şöyle bir etrafa baktığında büyüme, hareket, dinamizm isteyen yatırımcıların yine gelişmekte olan ülkeleri tercih etmeye devam edeceklerini göreceğiz."
Başbakan Yardımcısı Babacan, son bir yıllık dönemin gelişmekte olan ülkelerin sıkıntılı dönemler konusunda çok daha iyi tecrübeye sahip olduğunu gösterdiğini anlattı.
"TÜRKİYE BİRKAÇ YILA KADAR YÜKSEK GELİR ÜLKE GRUBUNA GİRECEK"
Türkiye'nin geçen yıl itibariyle 820 milyar dolara ulaşmış bir milli gelirinin ve satın alma gücü paritesine göre endekslenip bakıldığında 19 bin dolara ulaşmış kişi başına düşen milli gelirinin bulunduğunu anımsatan Babacan, "Bu artık bizi Dünya Bankası sınıflandırmasında üst orta gelir ülke grubuna çoktan koymuş durumda ve ümit ediyoruz ki birkaç yıla kadar yüksek gelir ülke grubuna Türkiye girmiş olacak" diye konuştu.
Babacan, Türkiye'nin büyümesinin özel sektör odaklı olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye'nin 12 yıllık dönemine bakıldığında büyüme, enflasyon ve cari açık ile mücadeleyi beraberce gerçekleştirebilen bir ülkeyiz" dedi.
Türkiye'nin özellikle Avrupa'daki gelişmekte olan ülkeler içinde en yüksek performansı gösteren ülke olduğunu vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
"Türkiye bizim çok da memnun olmadığımız yüzde 3-4 büyüme rakamlarıyla değerlendirildiğinde Avrupa'nın gelişmekte olan ülkelerinin çok üzerindedir. Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkesiyiz, geçen sene öyleydik, bu sene de muhtemelen öyle olacağız. Tabii ki arzu ettiğimiz büyüme rakamları, ekonomik dinamizm Türkiye için önemli ama bundan sonraki dönemde büyüme kaynağının yapısal reformlar eliyle olmalı. Sürdürülebilir, kalıcı, kaliteli bir büyüme istiyorsak her alanda yapısal reformlara devam etmemiz gerekiyor."
Ali Babacan, son 2 yılda yapılanların yasal düzenlemeleri anımsatarak, "Önümüzdeki dönemde temel önceliğimiz cari açık ve enflasyonun düşürülmesi olacak. Her iki gösterge de yüksek. Bunun kararlılıkla aşağı doğru düşürülmesi gerekiyor. Bunu yaparken de büyüme ve istihdamı korumak ve daha iyiye götürmek önemli. Bunun beraberce gerçekleşmesi yapısal reformlarla olacak. Çareyi daha kısa vadeli 3-5 aylık yerlerde arayabilirsiniz ama kalıcı olarak bunu sağlamak istiyorsanız yapısal reformlara eğilmeniz gerekecek" şeklinde konuştu.
Gelecek dönemde imalat sanayinin temel önceliklerden biri olacağını aktaran Babacan, şunları kaydetti:
"İmalat derken daha yüksek teknoloji, katma değer, Ar-Ge'ye dayanan markalaşmanın gündemimizde olması, eğitim temel bir alanımız ve hızla iyileştirmemiz gereken bir alan. Üniversitelerimizin de ayrıca daha iyi performansa ulaşması, üniversitelerimizin sanayimizle kuvvetli iş birliği gerçekleştirmeleri.
Enerji ile ilgili temel sorunlarımız var. Enerji ile ilgili temel adımlarımızı atmamız önümüzdeki dönemin önemli gündem maddeleridir. Kuşkusuz yargı alanlarındaki reformların devam etmesi ve Türkiye'nin hukuk devleti olma yolundaki verdiği mücadelenin kararlılıkla sürmesi önümüzdeki dönemin başlıklarından olacak."
"KREDİLERİ SANAYİ VE KOBİ'LERE YÖNLENDİRECEK ADIMLARI ATTIK"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonomik büyüme konusunda, "Çok geniş bir aralık vermek gerekirse 3-4 aralığı oldukça emniyetli bir aralık olarak görülmekte. Orta Vadeli Programımızla beraber kesinleşmiş son tahminimizi resmen duyurmuş olacağız" dedi.
Babacan, Anadolu Ajansının üst üste ikinci defa global iletişim ortağı olduğu 5. İstanbul Finans Zirvesi'nde gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Ekonomik büyüme tahmininde revizyon olup olmayacağına yönelik soru üzerine Babacan, geçen yılı yüzde 4,1'lik gerçekleşmeyle beklentilerden daha yüksek büyüme ile kapattıklarını söyledi.
Yılın ilk çeyreğinde tahminlerin üstünde 4,4'lük büyüme yakalandığını dile getiren Babacan, ikinci çeyrekte daha düşük büyüme rakamı görüldüğünü ifade etti. Babacan, şöyle konuştu:
"İlk yarının tamamına baktığınızda tablo çok da iç karartıcı değil. Bu yılın tamamıyla ilgili beklentimiz olumlu. Çok geniş bir aralık vermek gerekirse 3-4 aralığı oldukça emniyetli bir aralık olarak görülmekte. Orta Vadeli Programımızla beraber kesinleşmiş son tahminimizi resmen duyurmuş olacağız. Onu duyurmadan önce benim daha nokta atışı bir tahmin vermeme çok da doğru olmaz. Konsensüs rakamına ya da farklı uluslararası kuruluşlarının, piyasa analistlerinin yaptığı çalışmalara bakıldığında 3-3,5 arasındaki rakamları daha sık görüyorsunuz."
Büyümenin daha yüksek rakamlar yerine 3'lü rakamlarla ifade edilmesinin nedenlerini de değerlendiren Babacan, ihracat pazarlarındaki düşük performansın bu gelişmede önemli bir etken olduğunu belirtti. Babacan, özellikle Irak'taki gelişmelerin ve güvenlikle ilgili sıkıntıların ihracatın aksamasına neden olduğunu, Avrupa ekonomilerinin beklenenden düşük performansının da bir başka etken olduğunu söyledi.
İç piyasada, "gelirimiz varsa harcayalım, borçlanarak harcama konusunda dikkatli olalım" yaklaşımında olduklarını ifade eden Babacan, önemli ölçüde arzu edilen tablonun gerçekleştiğini vurguladı. Babacan, toplam kredi hacmi artışının uzun vadeli dengeli rakam olarak görülen yüzde 15'e yaklaştığını, ticari krediler çok daha hızlı artarken tüketici kredilerinin artış hızının düştüğünü, KOBİ kredilerinin yüzde 20'nin de üzerinde arttığını dile getirdi.
Bundan sonrası için dengeli ama daha yüksek büyüme oranlarının önemli olacağını belirten Babacan, bunu yaparken de enflasyonu ve cari açığı kontrol altında tutabilmeyi hedeflediklerini kaydetti.
ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI
Babacan, özel sektör yatırımlarının yavaşlaması konusundaki soruyu yanıtlarken, özel sektör yatırımlarının çok önemli olduğunu, en çok sevindikleri dönemlerin büyümenin özel sektör yatırımlarıyla gerçekleştiği dönemler olduğunu söyledi.
Büyümenin tüketim ve yatırım harcamalarından kaynaklandığına işaret eden Babacan, yatırım için yapılan harcamaların hem bugünün hem de geleceğin büyümesinin temelinin atılması açısından önemli olduğunu vurguladı. Babacan, "Son 1 yılda bu konuda maalesef arzu ettiğimiz tabloyu görmüyoruz. Yatırım harcamalarında, özellikle makine-teçhizat yatırım harcamalarında arzu ettiğimiz rakamları görmüyoruz. İmalat sanayine daha çok yatırımın olması önümüzdeki dönemde temel önceliklerimizden olacak. Bu sadece teşvik politikasıyla mümkün değil. Bu, ekonominin tüm sektörlerinde rasyonel kazancın oluşmasıyla mümkün" diye konuştu.
Babacan, inşaat sektörüne yönelik sözlerini anımsatarak, şunları kaydetti:
"İnşaat sektörü de desteklediğimiz çok önemli bir sektörümüzdür. Gelişmiş ülkelerde dahi milli gelirin yüzde 8'i inşaat sektöründen gelir ama bir inşaat sektörünün kendi kuralları içerisinde düzenleme ve denetlemelerle çalışması, bir de kısa vadeli küçük kalem oynatmalarla oluşan ölçüsüz rantlar var. Bu ölçüsüz rantların oluşmasıyla ilgili eleştirilerimiz var. Ölçüsüz rantların daha kontrollü, fırsat eşitliğine dayanan ve şeffaf şekilde yönetilmesi gerekiyor. Böyle olmalı ki hangi sektöre yatırım yapayım denildiğinde sektörler arasında kararlar daha sağlıklı verilebilsin. Aksi halde çok kolay ve bir gecede bir kalem değişikliğiyle, mevzuat değişikliğiyle sağlanan rantların olduğu bir alan varken, ister istemez sanayi gibi uzun vadeli, çok emek, ciddi fedakarlık isteyen bir sektöre ilgi düşebiliyor. Bunu yeniden dengelememiz gerekiyor."
Faizin yatırımcı, hele hele borçlanarak yatırım yapanlar için maliyet unsuru olduğunu, bunun da yatırımlar üzerinde etkisinin bulunduğunu ifade eden Babacan, bunun yanında yatırım kararları verilirken sadece faize bakılmadığını, en önemli unsurun güven olduğunu dile getirdi. Babacan, ülkenin demokrasisine, ekonomisine güven varsa, öngörülebilirlik varsa yatırım kararlarının büyük ölçüde verileceğini söyledi.
Babacan, şöyle konuştu:
"Bizim asıl amacımız önümüzdeki dönemde Hazine'nin borçlanma faizlerinin, yatırımcıların kredi kullanırkenki faizlerin düşük oranlara inmesi olacak. Faizler çeşit çeşit ama piyasayı asıl etkileyen Hazine'nin 2, 5, 10 yıllık borçlanma faizleri ya da sanayicimizin, iş dünyamızın iş yaparken kullandığı kredilerin faizleridir. Bunu da zaten BDDK ve Merkez Bankasının düzenlemeleriyle kredileri sanayi ve KOBİ'lere yönlendirecek adımları attık. Önümüzdeki dönemde gerekirse buna benzer adımlar başka enstrümanlar kullanılarak atılabilir. Yatırımı, sanayiyi daha cazip hale getirebilmek için makro ihtiyati tedbirleri de daha güçlü şekilde kullanabiliriz."
"TEK BİR BANKA İLE ALAKALI KONULARDA BDDK YETKİLİDİR"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Tek bir banka ile alakalı konularda BDDK yetkilidir, kurallar içerisinde gerektiği zaman gerekli adımı gözünü kırpmadan atar" dedi.
Babacan, Anadolu Ajansının üst üste ikinci defa global iletişim ortağı olduğu 5. İstanbul Finans Zirvesi'nde gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Türk bankalarının fazla borçlandığına ilişkin değerlendirmeleri ve Bank Asya'ya ilişkin sorular üzerine Babacan, Basel kriterlerine göre sektör için belirlenen sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 8 olduğunu ifade etti.
Türkiye'de ise kriz öncesinde bu oranın yüzde 12 olarak uygulanmaya başlandığına işaret eden Babacan, oranın son dönemlerde yüzde 15-16 civarında seyrettiğini, bunun dünya standartlarına göre çok yüksek olduğunu söyledi.
Ali Babacan, banka bazında takip ve denetleme görevini BDDK'nın yürüttüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"BDDK, Bankacılık Kanunu'na göre hareket eder. Kanundaki maddeler de çok açıktır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da BDDK, kurallar içerisinde, banka banka ne gerekiyorsa kuşkusuz yapacaktır. Herhangi bir banka ile ilgili hangi adımın atılıp, hangi adımın atılmayacağı kararı da BDDK'nın bağımsızca vereceği bir karardır. Bankacılıkla ilgili bazen, kaynağı belirsiz bilgiler ortalıkta dolaşabilir. Bunların önemli bir kısmı da kasıtlıdır. Bunu Gezi olaylarında da yaşadık. Bugünlerde de yalan yanlış bir sürü bilgi ortalığa saçılabilir. Bankacılıkla ilgili bütün bilgileri yetkili kişi ve kurumlardan almak gerekir. BDDK da herhangi bir banka ile alakalı bir şey söyleyecekse bunu ya Başkan çıkar söyler ya da web sitesinde bir duyuru olarak söyler. Dolayısıyla bu sektörle ilgili söylentiler, şunlar, bunlar dikkate alınmaması gereken hususlardır."
Sektörün yurt dışından sağladığı kredilerin önemine işaret eden Babacan, bu konudaki risklerin minimal düzeyde olduğunu dile getirdi.
Geçen sene yüzde 8 olan cari açığın bu sene yüzde 6 veya biraz altında beklendiğini anımsatan Babacan, "Bu ne demek? Milli gelirimizin yüzde 2'si kadar daha az finansmana ihtiyacımız olacak demek. Dolayısıyla bankalarımızın da yurt dışından finansman ihtiyacı yüzde 8'lik cari açığa göre daha düşük olacak. Bütün bunlar tartışılır ama hiç kimse merak etmesin ki biz bunları zaten bu kuruluşlardan aylar, yıllar önce görüyoruz ve gerekli adımları da gerektiği zaman atıyoruz. Ama tek bir banka ile alakalı konularda BDDK yetkilidir, kurallar içerisinde gerektiği zaman gerekli adımı gözünü kırpmadan atar" dedi.
KREDİ KARTINA TAKSİT SINIRLANDIRMASI
Tüketici kredilerine ilişkin düzenlemeler ve kredi kartına taksit sınırlaması ile ilgili bir soru üzerine Babacan, tüketici kredileri veya borçlanıp harcama açısından gelinen noktanın arzu ettikleri bir nokta olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Babacan, arzu edilen bir noktaya gelmişken bunun yeniden farklı bir noktaya gitmesini istemediklerini dile getirerek, buna karşın sektör bazlı bazı küçük rötuşlar yapılabileceğini kaydetti.
Örneğin kuyumculuk sektöründe 4 taksit uygulanması konusunda ilgili tüm kurumlar arasında ortak bir görüş oluştuğunu anlatan Babacan, "Böyle çok küçük düzenlemeler olabilir ama onun dışında çok geniş çaplı gevşetme yönünde bir tedbir asla gündemimizde değil. O zaman ne olur? Bir sene öncesine döneriz. Bir sene öncesinin problemlerini tekrar önümüzde buluruz. Dolayısıyla doğru bir iş yaptıysak doğruda ısrar etmek mutlaka önemli olacaktır" diye konuştu.
"KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI TÜRKİYE'Yİ DAHA İYİ ANLAMALI"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kredi derecelendirme kuruluşlarına ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine Babacan, söz konusu kuruluşların son krizde ciddi ölçüde kredibilite kaybına uğradıklarını dile getirdi.
Yatırımcıların kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri nota eskisi kadar itibar etmediklerine dikkati çeken Babacan, buna karşın bazı fonların kendi iç işleyişleri gereği yatırım yapacakları ülkeyi seçerken kredi notunu dikkate aldıklarını belirtti.
Anılan kuruluşların Türkiye'yi objektif bir şekilde değerlendirmeleri ve ülkenin ekonomik ve siyasi gerçeklerini daha yakından izlemeleri gerektiğini anlatan Babacan, şöyle devam etti:
"Çoğu zaman bu kuruluşlar yılda birkaç defa yaptıkları Türkiye ziyaretlerinde 2-3 kişilik ekiple Türkiye'nin nabzını tutmaya çalışıyorlar. Öte yandan Türkiye'ye milyarlarca dolar yatırım yapan çok sayıda yatırımcı var. Büyük çapta yatırım yapanların çoğunun zaten kendi değerlendirme ekipleri var. Kredi derecelendirme kuruluşunun 2-3 kişilik ekibi belki çalışma yapıyor ama diğerleri 10 kişi araziye geliyorlar, yüzlerce kişiyle görüşüyorlar. Ülkeyi derinlemesine kavrıyorlar. Ondan sonra yatırım kararlarını veriyorlar. Dolayısıyla bizim bu kuruluşlardan beklentimiz ülkeyi daha iyi anlamaları, daha geniş ekiplerle ve daha derinlemesine analizlerle Türkiye'nin gerçeklerini öğrenip kredi notlarını vermeleri ve ona göre yatırımcılara bu bilgileri ulaştırmaları."
Birçok yatırımcıdan, söz konusu kuruluşlardan Türkiye'nin hak ettiği kredi notunu alamadığını duyduğunu aktaran Babacan, fiilen yapılan yatırımların bunu gösterdiğini söyledi.
TARIM ÜRÜNLERİYLE İLGİLİ KOMİTE
Gıda enflasyonunu kontrol altına alacak bir şeyler yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine Babacan, geçen hafta pazartesi gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında tarım ürünleri ile ilgili bir komite kurulması kararı aldıklarını söyledi.
Babacan, komitede ilgili diğer bakanlıkların müsteşarları ve kurum yetkililerinin de bulunacağını ifade ederek, komitenin tarım ürünleri piyasasını yakından izleyeceğini belirtti.
Komitenin çok yakında Başbakanlık Genelgesi ile resmen kurulacağını bildiren Babacan, tarım ürünlerinin özel bir izlenmeye ihtiyaç duyulduğuna işaret etti.