Yozgatlı gurbetçi bir ailenin üç çoğundan biri olan Ceyhan Pusmaz'ın 2.5 yıl önce Türkiye'ye getirdiği Viyanalı Coffeeshop Company, kısa sürede gösterdiği büyümeyle dikkat çekiyor. Yakında Adana'da açılacak yeni kafeyle bu sayıyı 10'a ulaştıracak olan Pusmaz'ın hedefi 3 yılda 50, ardından da 100 kafeye ulaşmak. 9 yaşında gittiği Viyana'da pazarlarda başladığı iş yaşamında hızla yükselen Pusmaz'la, Türkiye'deki yatırım planlarını konuştuk.
İşadamlığı yolculuğunuz nasıl başladı?
Avusturya'da ciddi bir Yozgatlı nüfusu vardı. Babam da işçi olarak Viyana'ya gitmiş. Daha sonra bizi de yanına aldı. Her gurbetçi gibi bizim de yaşam şartlarımız zordu. Babamın sağlık sorunları nedeniyle erken yaşlarda ticarete atıldım. Ortaokula giderken ailemden gizli Rus bir ailenin yanında pazarlarda çocuk kıyafetleri sattım. Orada ticareti öğrendim ve sevdim. Hayalim bilgisayar mühendisi olmaktı, bunu başardım. Üniversitedeyken telekom şirketi kurdum, 2.5 yıl sonra büyük bir gruba sattım. 22 yaşında Viyana'da villa yaptıracak kadar para kazandım. Daha sonra çeşitli işler yaptım. Halen Viyana'da mobilya mağazalarım var.
Neden kafe işine girdiniz?
Viyana'da kendi dar çevremizde yaşıyorduk ama yine de pasta ve kahve kültüründen etkilendik. Türkiye'de kahve kültürünün gelişmediğini gözlemliyordum. Ancak son yıllarda yabancı markaların kahveye olan ilgiyi artırdığını gördüm. Bunun üzerine 2.5 yıl önce firmanın sahipleriyle temasa geçtim ve anlaştık. Yılsonu itibarıyla 10'uncu kafemizi açacağız. AVM'lerin yanı sıra caddelerde büyüyoruz.
Anadolu'da ilk adımı hangi şehirle atıyorsunuz?
Önümüzdeki günlerde Adana'da ilk şubemizi açacağız. Burada köklü, sanayici bir aile ile anlaştık. Burası bin metrekare prestijli bir nokta olacak. Bizim işimizde lokasyon üretmek çok zor. İstanbul'da kiralar Viyana'dan çok daha yüksek.
EKONOMİK GELİŞMİŞLİK ÖNEMLİ
Kimlere bayilik veriyorsunuz?
Bayilik vermeye başlayınca kısa sürede 350'ye yakın talep aldık. Ancak kızına ya da eşine hobi ya da iş olsun diye kafe açanlara bayilik vermiyoruz. Çünkü o kişi 6 ay sonra bu işten sıkılırsa markamız bundan zarar görür. Markamızın 30 ülkede 400'ün üzerinde şubesi var. 60 yıllık butik bir marka.
Başka şehirler olacak mı?
Çok şehri dolaşıp pazar araştırmaları yaptık. Anadolu'daki birçok sanayi şehrinde yerel zincirler var ve çok başarılılar. Ancak insanlar bundan biraz bıkmışlar, artık farklı tatlar istiyorlar. Sonuçta ülke ekonomik ve kültürel olarak ciddi bir gelişmişlik söz konusu. İnsanların paraları var, yurtdışına seyahat ediyorlar. Aynısını kendi şehrinde de istiyorlar. Bu yıl sonuna kadar Gaziantep'e gideceğiz. Kayseri olacak. İzmir'de büyük bir grupla görüşmelerimiz var.
Diyarbakır'a da gitmeyi düşünüyor musunuz?
Çözüm süreciyle birlikte Diyarbakır'dan günde 3-4 bayilik talebi alıyorduk. Görüşmeler yaptık. Ancak son dönemde bölgede yaşanan bazı olaylardan dolayı bir miktar azalma oldu. Şimdi biraz gündemimizden çıktı diyebilirim. Sonuçta ortalama 700-800 bin liralık yatırım yapılıyor, istikrar bizim için çok önemli.
Kahve tüketimimiz yeterli mi?
Dünyada kahve tüketiminde bir numarada Finlandiya var. Kişi başı yıllık tüketim 12 kilo, AB ortalaması 5 kilo iken bu miktar Avusturya'da 9 kiloya çıkıyor. Türkiye'de ise 600 gram. Bu durum Türkiye'yi yatırımcılar açısından hayli ilginç kılıyor.
TÜRKİYE'DE HERKES ÇOK SABIRSIZ
Avrupa'da büyümüş biri olarak nasıl bir yöneticisiniz?
Avrupa mantalitesiyle yönetiyorum şirketimi. Çalışanlarımla çok yakınım. Kendim de sıfırdan başladığım için tüm detaylara hakimim. Bütün dükkânların inşaatının başında durdum. Kaliteden asla taviz vermedim. Türkiye'de en büyük sıkıntı kalifiye eleman bulmak. Çalışanlar çok çabuk şirket değiştiriyor. Türkiye'de yatırımcıda da çalışanda da sabır yok. Herkes hemen maddi karşılığını almayı düşünüyor. Ancak bu mümkün değil. Bir de kimse eleştirilmekten hoşlanmıyor, çok duygusalız. Oysa eleştiri insanı geliştiriyor. Bu bana çok tuhaf gelmişti ama alıştım.
MOZART DA NEŞET ERTAŞ DA DİNLİYORUM
İki kültürü de bilmenin sağladığı avantajlar neler? Kendinizi nereli hissediyorsunuz?
Her iki tarafı da çok iyi anlayabiliyorum. Hepsinden bir şeyler taşıyorum. Bu benim için ciddi avantajlar yarattı. Arabamda Mozart, Beethoven, Neşet Ertaş CD'leri var. Ben hepsini çok severek dinliyorum. Bu durumu kendim için bir zenginlik sayıyorum. Yozgat doğumluyum Avusturya vatandaşıyım. Baloya da türkü konserine de giderim.