Gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) artık hızlı büyüme döneminin sonuna gelindiğine işaret eten Ateş, "Fed faiz artışları GOÜ'lerde bir krizi tetiklemez çünkü 90'ların sonunda 700 milyar dolar olan GOÜ merkez bankaları toplam döviz rezervi bugün 7.9 trilyon dolar. Dış borcun ekonomi içindeki payı aynı dönemde yüzde 40'dan 26'ya inmiş durumda. Kendilerini krize karşı daha dayanıklı hale getrdiler" dedi. Türkiye'nin dolar ve euro karışık bir ekonomi profili sergilediğini vurgulayan Ateş, "Yüzde 50-50 sepete bakıyoruz. Doların kendi başına artışı bir yana bırakılırsa aslında sepetteki artış, yani Türk Lirası'nın değer kaybı yılbaşına kıyasla yüzde 5 civarında. Önümüzdeki dönemde gündemin de stabilize olmasıyla birlikte her türlü taşın yerine oturacağı ve Türkiye'nin senenin kalan yarısında, özellikle seçimleri de başarıyla geçtikten sonra ekonomik dengeler itibariyle o özlenen daha düşük faiz, daha düşük kur seviyesine ulaşabileceği kanaatindeyim. Ama yapısal reformlar işin olmazsa olmazıdır" değerlendirmesinde bulundu.
SEKTÖRE FARK ATTI
Denizbank'ın kuruluşundan bugüne değişmeyen hedefinin kârlı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak olduğuna işaret eden Ateş, "Sadece kısa periyotlarda değil uzun vadede de sektörün çok üzerinde performans gösteren bir bankayız. Örneğin, 2007-2014 arasında sektör aktiflerindeki 2 kat büyümeye karşılık Denizbank'ın aktifleri 4 kattan fazla büyüdü; yani son 7 yılda sektörün büyüme hızını yaklaşık 2'ye katladık. Yine bu dönemde sektörde ortalama sermaye kârlılığı yüzde 16.2 olurken Denizbank'ın sermaye kârlılığı yüzde 18.2'ye ulaştı. 2014 yılında da, konsolide aktiflere göre Türkiye'nin 5. büyük özel bankası olarak; 758 şubemiz ve 15 bine yakın çalışanımızla 2014 yılında da aktif ve mevduatımızı sektör ortalamalarının üzerinde artırmayı başardık" dedi.