Akdoğan, "İstanbul'da Paris'in ve Viyana'nın kokusu, Mekke'nin, Hicaz'ın rüzgarı, Buhara'nın, Semerkant'ın rengi olduğu kadar, Kahire'nin, Trablusgarp'ın, Cezayir'in, Kazablanka'nın, Kuzey ve Güney Afrika'nın, tüm bu yörelerin, coğrafyalarının, birçok şehrin esintileri vardır. Müziğimizde Afrika ezgileri, mutfağımızda Afrika tatları, dilimizde Afrika'nın sesi vardır. Çünkü bu şehrin, bu ülkenin kapıları tarih boyunca her dine, kültüre, millete açık olmuştur" diye konuştu.
Hem üç kıtaya yayılmış büyük bir devlet olan Osmanlı'nın varisleri hem de bugünkü modern Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak Afrika'ya kardeşçe hislerle yaklaştıklarını ve bunu sürdürdüklerini belirten Akdoğan, kıtanın tarih boyunca büyük güçlerin sömürüsüne maruz kaldığını, altın, petrol, elmas ve zengin yer altı kaynaklarının elinden alındığını, bununla da yetinilmeyip insanların topraklarından koparılıp köle olarak başka coğrafyalara götürüldüğünü söyledi.
"BİZE GÖR SİYAH DA BEYAZ DA BİRDİR"
Emperyalizmin en büyük kurbanlarından birinin Afrika ve Afrikalılar olduğunu, hem sömürülüp hem aşağılandıklarını dile getiren Akdoğan, halkları bugün hala o sömürgeci zihniyetin açtığı yaraları sarmakla uğraşan Afrika'nın tarihinin, Afrikalılar tarafından değil, sömürgeciler tarafından yazıldığını kaydetti.
"Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, dinimiz bize emperyalizmi, ırkçılığı yasaklamıştır. İnsanların renkleri, etnik kökenleri, farklılıkları Allah'ın ayetleridir. Bunlara birer zenginlik olarak bakmak durumundayız. Bize göre siyah da beyaz da birdir, eşittir. Hiçbir insanın, hiçbir insana karşı üstünlüğü yoktur. Bütün insanlar eşit ve özgürdür. İnsanlar ancak Yaradan'a, Allah'a kulluk ederler. Biz sadece onun önünde eğiliriz. Hiçbir küresel, egemen, emperyalist gücün önünde eğilmedik, millet olarak da devlet olarak da.
Onun için işte 'one minute' dedik. Bütün zalimlere, kimliğini sormadan karşı çıktık. Mazlumlara kimliğini sormadan, hangi kökenden, dinden, mezhepten olduğuna bakmadan sahip çıktık. Ve bizden bile olsa zulmeden onun karşısında da dikildik. Türkiye bu özelliğiyle bu ahlaki duruşuyla, insani duruşuyla bugün dünyada mazlumların umudu bir ülke haline geldi."
"DÜNYANIN BİRÇOK YERİNDE FAALİYETLERİMİZ DEVAM EDİYOR"
Yalçın Akdoğan, dünyanın birçok yerinden Afrika için bir takım yardım faaliyetlerinin yürütüldüğüne işaret ederek, "Allah rızası için mi yapılıyor bunlar acaba, hangi amaca binaen? Kimileri petrol, elmas peşinde kimileri de misyonerlik faaliyeti peşinde. Biz Afrika'da su kuyuları açtık. Meslek edindirme kursları açtık, hastaneler, aşevleri yapıyoruz, yetim çocuklar için yerler yapıyoruz, devlet, STK'lar, iş adamları olarak... Sadece Allah rızası için, hiçbir karşılık beklemeden, dünyevi hesap içine girmeden bunları yaptık ve yapıyoruz.
Bizim için esas olan insanı yaşatmaktır, yüceltmektir. Bugün siyasi amacımız da insani, kültürel ilişkilerimizi geliştirmek, eşit şartlarda ticaret yapmak, aramızdaki dostluk köprülerini sağlamlaştırmaktır" diye konuştu.
"ARTIK ESKİ TÜRKİYE YOK"
"Bugün ne eski Türkiye var ne de eski Afrika var. Bugün yıldızı her geçen gün parlayan ve eskisine oranla çok daha güçlü bir Türkiye var. Artık sorgulayan, hesap soran bir Türkiye var. 'Dünya 5'ten büyüktür' diye haykıran bir Türkiye var. Hem Avrupa Birliğinde hem NATO'da hem Birleşmiş Milletlerde, dünyanın bütün uluslararası kurumlarında var olan, söz sahibi olan, onun onurlu bir parçası olan ama gerektiğinde onlara da hesap soran, dünya mazlumları, mağdurları için onların da sorgulayan bir Türkiye var" diyen Akdoğan, geçen zaman içerisinde Afrika'nın da yeniden ayaklarının üzerinde doğrulduğunu dile getirdi."2008'de İstanbul'da 1. Türkiye-Afrika İş Birliği Zirvesi gerçekleştirildi. 2010'da Afrika Strateji Belgesi uygulanmaya başladı ve ilişkilerimiz daha da derinleşti. Bu sayede Türkiye-Afrika ortaklığı şeklinde tanımlanabilecek bir döneme geçildi. Yine 2. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi yapıldı. 2009 yılında Türkiye'nin Afrika kıtasında 12 büyükelçiliği vardı.
"AFİRKA ÜLKELERİNE TİCARET 10 YILDA 10 KAT ARTTI"
Buna karşılık Afrika ülkelerinin Ankara'da 10 büyükelçiliği vardı. Bugün ise Afrika'da 39 büyükelçiliğimiz, 4 başkonsolosluğumuz var. Afrika ülkelerinin Ankara'daki diplomatik temsilcilik sayısı da 32'ye yükseldi. Bugün daha fazla Türk iş adamı Afrika'da yatırım yapıyor.
Daha çok yardım kuruluşu, sivil toplum kuruluşu Afrika'da faaliyet gösteriyor. Belki kendi ülkelerinde yaptıklarından fazlasını yapıp oradakiinsanlara sahip çıkıyorlar."
"Bundan sonra da bu çalışmaları sürdüreceğiz. Sizlerin burada yapacağınız katkıları çok önemsiyoruz. İnanıyorum ki Afrika'daki kültürel ve entelektüel birikim, orada yeşermekte olan fikirler dünyamıza yeni bir soluk, farklı bir zenginlik katacaktır. Dünya Afrika'nın hikayesini asırlardan beri başka kıtaların sözcülerinden, yazarlarından, entelektüellerinden dinledi.
Afrikalı entelektüeller hikayelerini ve dünya görüşlerini, kendi ağızlarından, perspektiflerinden anlatmalı, bunu tüm dünyaya duyurmalıdır. Artık hep beraber yaşadığımız tarihi yazacağız. Hem bu tarihi birlikte yapacağız hem de birlikte yazacağız. İnanıyorum ki bu toplantı da buna vesile olacak."