… Sadece bazılarına bulundukları "yer", referandum kampanyası boyunca temellük ettikleri "pozisyon" hatırlatılıyor. Sadece bu... Hiç iyi bir yerde durmuyorlardı maalesef. Durmadılar... Matine-suare Erdoğan'a saldırdılar. Erdoğan'ı Batı'yla, Batı'nın değer yargılarıyla, AB'yle terbiye etmeye çalıştılar.
Referandumun amacına ulaşmaması için ellerinden gelen her melaneti sergilediler. Duygularıyla baktıklarında "evet"mişama akıllarıyla baktıklarında "hayır"mış...
Halk oylamasından "evet" çıkması durumunda "yönetilemez bir Türkiye tablosu" oluşacağını, dolayısıyla Erdoğan'ın Türkiye'ye büyük kötülükte bulunduğunu yazdılar, FETÖ trollerinden ödünç aldıkları cümlelerle...
Reis'i, Reis'in partisiyle (partinin içinden çıkacak "hem İslamcı, hem Batı'yla iyi geçinen" Hoca'cı partiyle) tehdit ettiler. Bahçeli'ye saldırırken, Akşener güzellemesi yapmayı ihmal etmediler... Bol bol dalga geçtiler... Örnek: Erdoğan, TOKİ'ye "derhal ilave konut yapın" diye talimat verirse çok iyi edermiş... Çünkü onun yüzünden yakında Batı'daki bütün Türkler kapı dışarı edilebilirmiş. Bol bol Kolpa yaptılar...
Örnek: "Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi 15 Temmuz yaşanmazdı... Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi kredi notumuz düşmezdi... Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi dolar yükselmezdi..."
Bol bol hakaret fiili işlediler... Örnek: Bazı "eski dostlara" eşcinsel imasında bulunmak, kendi çelişkilerini yazanlara "Zekâsızlar... Bilgisizler... Kıt akıllılar... Kariyer hesapları yapan amigolar..." diye saldırmak.
İki günde bir, hiç de yeri değilken, "Gül'ü biçmeyelim... Davutoğlu'nu biçmeyelim... Değerlerimizi biçmeyelim..." diye duygu dozu yüksek yazılar yazdılar ama düpedüz Erdoğan'ı biçen, onu diktatörlükle, hamasi dış politika yürütmekle, Nazizm'i getirmekle suçlayanlara, bir kez bile dönüp, "Aynı mahallenin çocuklarıyız. Lütfen Erdoğan'ı biçmeyelim..." diye itirazda bulunmadılar.
Hülasa, "pozisyonları" hatırlatıldığı için huzursuzlar.
Ahmet Kekeç/Star