Esasında bu G-20'nin taraflarını üçe ayırabiliriz; birincisi ev sahibi Almanya'nın başını çektiği Avrupa tarafı ikincisi ABD-İngiltere tarafı ama burada da ABD ve İngiltere'yi aynı cephede görmemiz imkansız. Üçüncü taraf ise Türkiye'nin de aralarında olduğu gelişmekte olan ülkeler daha doğrusu yükselen ülkeler grubu.
Bu ülkeler, Almanya'nın para harcayarak öne geçeceğini sandığı, Endüstri 4.0'ın da bize göre şu anda yürütücüsü olmaya aday. Çünkü çoklarının 4. Sanayi Devrimi dediği bu süreç, esasında 2. Büyük Sanayi devrimidir. Birinci Sanayi devrimi Britanya'nın ekonomik ve sosyolojik koşullarında doğmuş ve İngiltere tarafından yürütülmüştür. İngiltere'nin üzerinde "güneş batmayan" imparatorluğu bu sanayi devriminin doğrudan sonucudur. Ama bu yeni sanayi devrimi birincisi gibi olmuyor.
Çünkü dijital devrim, -doğası gereği- tek bir ulusun-ulus devletin üstlenip yürüteceği ve bunun küresel rantını toplayarak sömürge imparatorluğu kuracağı bir paradigma değil.
Tam aksine, çoklu merkezi gerektiren, yayıldıkça değerlenen ademi merkeziyetçi bir ekonomi okyanusunda nefes alacak ve büyüyecek bir ekonomi bu.
Bu ekonomi, bu doğası gereği, dünyanın doğusunda ve güneyinde çok dinamik bir demografi ve sosyolojiye sahip ülkelere yaslanmadan hakim paradigma olamaz. Bu anlamda Batı'nın "liberalizmi" şu sıralar her zamankinden daha tartışmalı bir alandır.
Bu G-20'de ABD ve Avrupa çekişmesi bize gösteriyor ki, merkantilizm-liberalizm tartışması artık yalnız akademik tartışma değildir. Hatta yalnız iktisadi bir tartışma da değildir. Bu tartışma doğrudan reel-politik tartışmadır.
Liberalizm çoğu kere ve kriz dönemlerinde yalnızca söylemde kalmış ve gelişmiş ülkeler merkantilizmi (ihracatın devlet eliyle desteklenmesi ve hakim ülkenin /ülkelerin değerli maden servetini diğerlerinin zararına artırması) ekonomi politikası olarak benimsemişlerdir.
Bugün G-20 içinde bu hakim paradigmaya (sahte liberalizm ve örtük merkantilizm) alternatif yeni bir anlatı ve politika doğuyor. Çin, Japonya (Abecomics), G.Kore ve nihayet Türkiye'de Erdoğan dönemi ekonomi politikaları bize bunu anlatıyor.
Cemil Ertem/Milliyet