İçlerinde, sorduğunuzda "Biz Atatürkçüyüz" cevabını verenler var. Gerçekten Mustafa Kemal'i samimi olarak seviyorlar. Atatürk'ün, "Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir" sözlerine de sürekli atıfta bulunuyorlar. Sonra, "Bak ABD ne diyor, Avrupa bize kızıyor" diyen parti yöneticilerinin peşine takılıyorlar. Daha da vahimi, uluslar arası toplantılarda Türkiye'yi şikayet eden, bulundukları mahallenin delikanlısını yabancıya hırpalatmaya çalışan partidaşlarıyla birlikte hareket etmek zorunda kalıyorlar.
Kolay iş değil! İçlerinde Cuma namazlarını kaçırmayanlar var. Aralarında, sürekli ya da zaman zaman vakit namazlarını kılanlar olduğunu da biliyorum. Dinle, diyanetle hiçbir problemleri yok. İçlerinden birileri çıkıyor; ezan ve sala okuduğu için imam ve müezzin dövüyor. Tepki gösteremiyorlar, kendilerini sessiz kalmak zorunda hissediyorlar. Ortaya çıkıp, "Bu ne rezalet"diyemiyorlar.
Yutkunuyor, susuyorlar… 15 Temmuz gecesi, içleri yanıyor. Bazıları, 12 Eylül'ü bizzat yaşamış, bazıları da büyüklerinden dinlemiş. Darbenin, darbe yönetimi altında yaşamanın ne demek olduğunun farkındalar. O yüzden de başarılı olmadığını görünce derin bir "ohhh" çekiyorlar. Sonra çevrelerine bakıyorlar, o gece "Yaşasın Tayyip gidiyor" çığlıkları arasında barlarda kadeh kaldıranları görüyorlar. Dedelerinin partisinin yüksek menfaatleri söz konusu olduğundan, dizlerini kırıp oturuyorlar.
İçlerinden Cumhurbaşkanı'na mesaj gönderenler çıkıyor: "Ben bir anneyim. Kendim ve çocuklarım adına size teşekkür ederim. Darbe girişimi, gösterdiğiniz kararlılık sayesinde savuşturuldu." Ama bunu göğüslerini gere gere kendi partilileri ile paylaşamıyorlar. Hangi birini sayalım? Dana neler var, neler…
Bir kısmının ailelerinin içinde başı örtülü hanımlar bulunuyor. Bazılarının da bizzat eşlerinin başları kapalı. Belli ki tesettürü önemsiyorlar. Buna rağmen, onlara tükürürcesine "sıkma baş"deyip, "beyinleri oksijensiz kalmış" sözleriyle saldıranlarla aynı yolda yürümeye devam ediyorlar.
Alışmışlar, direnç kazanmışlar. Sinir uçlarına basıldığında dahi tepki göstermemeyi öğrenmişler! Çok kızıp, sövdükleri de oluyor tabi. Mesela bazı parti yöneticileri PKK'lılar için taziyeye gittiğinde ya da onların cenazelerine katıldığında hop oturup, hop kalkıyorlar. Yalnız, bu tepkiyi kendi mahallelerinden çok, komşu mahallelerde sergiliyorlar. İşte onların CHP'liliği böyle bir şey!.. Dedelerinin partisi ya! Garip bir şekilde kendilerini bütün bunlara katlanmak zorunda hissediyorlar!
Emin Pazarcı/Akşam