Bugün inkâr edilemez bu gerçekler dışında hala Kürt halkını istismar ederek, onların PKK terör örgütünün vesayetinden çıkartılmamasına çalışarak, sahte demokrasi oyunu oynamak, katlanılması mümkün olmayan bir hale gelmiştir. OHAL kapsamında PKK terör örgütünün yayın organı olarak görev üstelenen "Özgür Gündem" gazetesinin kapatılması üzerine, TBMM çatısında HDP milletvekillerinin söz konusu gazetenin "boyun eğmeyeceğiz" manşetiyle gösteri yapmaları; Türkiye'ye ve onun istiklaline, demokrasisine, millet iradesine, 15 Temmuz şanlı direnişine ve tarih yazan demokrasi ve istiklal ruhuna, dayanışmasına bomba atmaktır, sömürgeci güçlerin işgaline karşı direnişin simgesi Gazi Meclis'te 15 Temmuz gecesi yaşanan dayanışma ikliminin dinamitlemektir, 15 Temmuz sonrası yeniden doğan milli mücadele atmosferini, millet-devlet bütünleşmesini, Çanakkale ruhunu kurşunlamaktır.
Terör destekçisi bu zatların, sömürgeci efendilerinin son çabalarına yönelik son rolleri artık maskelenemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye'yi hedef alanlar, son kozlarını, oynuyor, tüm maşalarını sahaya sürüyor. Türkiye tüm unsurlarıyla, başı dik, onurlu halkıyla ve onunla bütünleşen yürekli lideriyle topyekûn yeniden İstiklal mücadelesi veriyor. Türkiye düşmanları bunun farkında ve telaşında. Yenilerini üretene dek son hamlelere hazırlanıyorlar. PKK/PYD- FETÖ ortak anatomisinin arkasında saf tutuyorlar. Ülkenin iç karşılıklarla bileğini bükmenin hesabını yapıyorlar.
Eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in ulusal güvenlik danışmanına "Erdoğan gibi bir sorunu nasıl çözersiniz?" başlıklı makale yazdırıyorlar. 15 Temmuz öncesi yayımlanan bu makale de açıkça Türkiye'yi tehdit ederek, "Erdoğan'ı durdurmak için AK Parti içinden doğabilecek yeni bir merkez sağ parti, Gezi parkı eylemlerine benzer eylemler ve askeri darbe olasılıklarını" planladıklarını açıkça ifade ediyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, küresel baronlara yaltaklanmadığını, çelişkileri ve adaletsizlikleri yüzlerine vurduğunu bu yüzden de sevmediklerini pervasızca ifade ediyorlar. Bu millet de tıpkı ataları gibi açıkça ifade ediyor; "ya istiklal ya ölüm".