Röportaj: İlker GEZİCİ / GÜNAYDIN Fotoğraflar: Murat Şengül Bu akşam TRT 1'de başlayacak olan 'Payitaht Abdülhamid' dizisinde Sultan Abdülhamid'i canlandıran Bülent İnal: O, vatanı, toprağı için 33 yıl mücadele etmiş bir padişah. II. Abdülhamid'i 2017 kafasıyla eleştirmek yanlış. Bıraktığı güzelliklere bakmak lazım Osmanlı İmparatorluğu'nun en çok merak edilen ve en çok tartışılan padişahlarından Sultan Abdülhamid Han'ın tahttaki son 13 yılını anlatan 'Payitaht Abdülhamid' dizisi bugün TRT1'de başlıyor. Dünyanın gözünü Osmanlı topraklarına diktiği dönemde, 33 yıl imparatorluğu ayakta tutmak için mücadele eden Abdülhamid Han'ı, dizide Bülent İnal canlandırıyor. Ünlü oyuncuyla Shangri-La Bosphorus'ta buluştuk. Abdülhamid'in hep yanlış anlatıldığını söyleyen İnal ile yeni dizisini konuştuk... Bu proje nasıl ortaya çıktı? Abdülhamit dönemi; sinemacıların film yapmak istediği, tarihçilerin üzerine çokça kitap yazdığı 33 yıllık enteresan bir süreç. Daha önce de aynı yapımcı bana bir teklif yapmıştı. 'Filinta'nın içinde Abdülhamid dönemine yer vermek istiyorlardı. Ama rol çok derinlikli değildi. Bir Osmanlı padişahını canlandırmayı çok istiyordum. Bu Abdülhamid olunca ayrıca güzel oldu. Senaryo çok iyiydi, hikaye derinlikliydi. Platomuz çok iyi, ekip çok profesyonel. Rolü kabul etmemde bunlar etken oldu. Böylesine önemli, tarihi bir figürü canlandırmayı kabul ederken endişe ettiğiniz bir şey oldu mu? Düşündüğüm tek nokta, fiziksel benzerlik oldu. Ona benziyor muyum? Ya da benzemek çok önemli mi? Burnu daha kemerli olduğu için ne yapmak lazım? Sakalını takma mı yapalım? Boynu öne doğru duruyor, biraz kambur mu dursam? Bunları çok düşündük. Sonra şunu fark ettik; mühim olan karakterin anlamını ve derinliğini yansıtmak. Ona birebir benzemeye çalışmak çok saçma çünkü olmayacak. Çok zor bir şey... İşin fiziksel boyutundan çok duygusunu anlatmak bize daha mantıklı geldi. Aynaya baktığınızda nasıl birini görüyorsunuz? Kostümler ve makyajla hoşuma gidiyor tabii. Sonuçta bir imparator ve halife. Bunların ayrı ayrı ağırlığı var. Bolca araştırma yapmanız gerekti sanırım. Bu süreçten bahseder misiniz? Abdülhamid'le ilgili çok fazla kaynak var. Ben ona tarihçi gözüyle bakmaktan çok, onu anlamaya çalıştım. Biz burada Abdülhamid'in hayatını belgesel niteliğinde anlatmıyoruz. İşin içinde kurgu var, drama var. O yüzden önceliğimiz senaryo... Nasıl bir karakter? Neler yaşamış? Olaylara nasıl tepkiler vermiş? Bunları anlamaya çalıştım. Yani benim için önemli olan; Rusya'yla politik ilişkileri derinlemesine incelemek değil, Abdülhamid'in çocukluğundan itibaren annesi, babası ve çocuklarıyla yaşadığı o dünyaya hakim olmaktı. Araştırırken hangi kaynaklardan yararlandınız peki? Kızı Ayşe Osmanoğlu'nun yazdığı 'Babam Sultan Abdülhamid' kitabı bana çok yardımcı oldu. Mustafa Armağan'ın kitabından da faydalandım. TRT'nin 'Abdülhamid' belgeselini izledim. İki psikiyatristin yazdığı 'Bir Şehzadenin Ruh Portresi' adlı kitap da çok işime yaradı. Onun yaşadıklarını ve nasıl bir ruh haline büründüğünü çok iyi analiz etmişler. Abdülhamid'in annesinden uzak büyümesi, yaşamını oldukçaetkilemiş, değil mi? Evet... Abdülhamid 5-6 yaşındayken annesi verem oluyor. Osmanlı gelenekleri gereğince, hastalık başkasına bulaşmasın diye saraydan uzaklaştırılıyor ve Beylerbeyi Sarayı'na yerleşiyor. 10-11 yaşlarındayken de annesini kaybediyor. Bu olay, onun yaşamını çok derinden etkiliyor. 6 yaşındaki kızının yanarak ölmesi de onda travma yaratıyor. Psikanalistler; çocuklarını çok sevmesine rağmen onlara şefkatle sarılamamasının sebebinin, kaybetme korkusu olduğunu söylüyor. Çağının ilerisinde ve çok yenilikçi bir padişah aslında... Kesinlikle... Batıyla ilişkisini kesmeyen, orada iyi gördüğü şeyleri alıp ülkesine kazandıran, yenilikçi bir padişah. Irak, Suriye ve Türkiye'yi içine alan bir harita düşünün; o coğrafyada cumhuriyetin temelini oluşturan birçok kurumu o kurmuş. Kız mektepleri açmış... Şişli Etfal'den Darülaceze'ye, Ziraat Bankası'ndan demiryollarına kadar pek çok hizmete ve kuruluşa imza atmış. Anadolu'nun birçok yerine adamlar gönderip nerelere nasıl yatırım yapabiliriz diye fotoğraflar çektirirmiş. Dizide 33 yıllık hükümdarlık döneminin hangi bölümleri anlatılıyor? Dizide; Sultan Abdülhamid Han'ın son 13 yıllık padişahlık dönemini anlatacağız. Hicaz demiryolu meselesi üzerinden, başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletleriyle mücadelesini, Filistin toprakları konusuyla da İsrail'le mücadelesini işleyeceğiz. Yani sonu ölüm de olsa, her koşulda vatan topraklarını korumak için verdiği mücadeleyi anlatıyoruz. Abdülhamid Han ya çok seviliyor, ya da ondan nefret ediliyor. Ulu Hakan lakabını almış ama ona Kızıl Sultan diyenler de var... Onun döneminde birkaç adli suç işleyen dışında hiç kimse öldürülmemiş. Verdiği en büyük ceza sürgün... Çünkü bir insana verilecek en büyük cezanın, o kişiyi sevdiklerinden uzaklaştırmak olduğunu düşünüyor. Öldürmek yerine bunu tercih ediyor. Zor bir dönem olduğunun farkındayım. 'Tek adam' diyen de var, İstibdat Dönemi diyen de... Sömürge devletlerinin istediklerini elde etmek için yapmayacakları şey yok. Abdülhamid'in sömürgeci devletlere karşı duruşunu da seviyorum. Abdülhamid'in doğru anlatıldığını düşünüyor musunuz? Resmi tarih başka türlü anlatılıyor ama araştırırsanız bazı gerçeklere ulaşabilirsiniz. Resmi tarih açısından Abdülhamid'in yanlış anlatıldığını görüyorum. Çok fazla kitap okuyan bir millet olmadığımız için padişahları birbirine karıştırabiliyoruz. Bana, 'Bunu bunu yapmış bir padişahın dizisini mi yapacaksınız?' diye e-postalar geliyor. Halbuki onu yapan Abdülhamid değil, başka bir padişah. 33 yıl boyunca saraydan hiç çıkmadığı eleştirileri de var... Osmanlı'nın çöküş dönemi, çok çetrefilli yıllar... 33 yıl boyunca vatanını milletini bir arada tutarak toprağına sahip çıkmaya çalışmak çok zor bir mücadele. 2017'deki dünya algımızla eleştirilebilecek bir durum değil. 1880'lerde doğmuş, hanedan tedrisatından geçmiş birini, 2017 kafasıyla 'Öyle yapmasaydı, böyle yapsaydı' diye eleştirmek çok yanlış. Yaşadığı dönemde bıraktığı güzelliklere bakmak lazım. ŞİMDİ DE O YILLARDAKİ GİBİ MÜCADELE HALİNDEYİZ Abdülhamid dönemiyle bugün yaşananların benzerliği konuşuluyor. Siz bir benzerlik görüyor musunuz? Benzerlik kurulabilir; bakış açısıyla alakalı. Ülkemizin her daim tehdit altında olduğunu görüp onu korumakla yükümlühissederseniz, o dönemle benzerlik kurabilirsiniz. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde yaşananlar, o dönemleriandırmıyor değil. Toplu halde bir mücadele hali var. O dönemde de vatanı ve milleti bir arada tutmak için memleket topraklarını savunan, 33 yıl boyunca mücadele eden bir adam vardı. Bu dönemde de hepimizin destek olduğu bir mücadele hali var. Bu süreç geçecektir, belki 50 yıl sonra tekrar olacaktır. Dünyaya hükmetmek, ipleri elinde tutmak isteyen güçler hep olacaktır. Aslolan; o yuları onların eline vermemek için uğraşmaktır. Siz ülkece verdiğimiz mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz? 15 Temmuz gecesi yaşananlar, çok kolay unutulacak şeyler değil. Bu ülkenin son 40-50 yılında kimlerin nasıl örgütlenip neleri hedeflediği konusunda çok ilginç bilgiler edindik. Her darbe döneminde insanların sinmesine ve korkmasına alışmıştık ama bu kez öyle olmadı. Halkın dirayeti beni gururlandırdı, hiçbeklemediğim bir şeydi. Ben TRT'de bildiri okunduktan sonra 'Artık bitti' dedim. O gece Adana'da çekimdeydim. Otelde mahsur kaldık, İstanbul'a dönemedim. İnsanların sokağa dökülmesi ve tankların önüne atlamaları, başka bir kahramanlık. Hep beraber bir şeylemücadele ettiğimizi görmek gurur verici. Bu süreç aslında hâlâ devam ediyor; bir yandan terör meselesi var, diğer yandanOrtadoğu'da süren savaş ve Suriye meselesi... Ülkemizin içinde bulunduğu durum biraz karışık ve herkesin üstüne düşeni yapması lazım. TAM BİR 'SHERLOCK HOLMES' HAYRANIYMIŞ Sultan Abdülhamid'in sizi en çok şaşırtan yönü ne oldu? Çok fazla özelliği olan bir padişah... Beni en çok etkileyen; her yemekte annesinin kullandığı tuzluğu ve tepsiyi istemesi, ölene kadar da onları kullanması oldu. Bunlar bana; çok duygusal ve iç dünyası yoğun bir adamın yapacağı şeyler gibi geldi. Kızı yanarak öldüğü için ateşle sıkıntılı bir ilişkisi var. Türk müziğini çok sevse de, klasik batı müziği hayranı olduğunu bilmiyordum. Yurt dışından operalar getirtiyor, tiyatro salonu açtırıyor. Ayrıca müthiş bir marangoz. Tuhaf hünerleri var... Avrupa'yı gezip dolaşan, dil bilen ve çok okuyan biri. Çok ciddi polisiye roman düşkünü; koleksiyonları var. 'Sherlock Holmes' hayranı ve karakterin yaratıcısı Arthur Conan Doyle ile arkadaş. Doyle, çıktığı anda kitabı Abdülhamid'e gönderiyor. O da Osmanlıca'ya çevirip okuyor. Polisiye kafası, hayatındaki en önemli artılarından biri. Çok ilginç bir zekası var.