Bir diziye sonradan dahil olmak zordur. Bunun zorluğunu yaşadınız mı?
Evet, kolay bir şey değil. Sonuçta, herkes oynadığı rolü üzerine oturtmuş. Ahmet (Kayakesen) bana çok yardımcı oluyor. 57 bölüm birlikte çalıştık, onunla aram gayet iyi. Turabi de (Çamkıran) beni çok güldürüyor.
'Didem' karakterinden bahseder misiniz biraz?
Bugüne kadar hep genç kızı oynadım. Yaşımı oynamayı daha çok seviyorum. Bu dizide karakterin olgun, ayakları yere basan bir kadın olması beni cezbetti. Ne istediğini bilen, istediğini de alan, kendine güvenen bir kadın.
'Murat' komiserden hoşlandığını söylüyor, ona ilgisini belli ediyor. Ama buna rağmen 'Zeynep' karakteri 'Murat'tan uzak durmuyor. İkisi arasında rekabet yaşanıyor. 'Murat' iki kadın arasında kalıyor.
Tiyatro da yapıyorsunuz değil mi?
Evet. Çalışmadan duramıyorum. Bir tane çocuk oyunum var. Shakespeare'in 'Fırtına' eserinin çocuklara uyarlanmış halini oynuyoruz.
Maskara Tiyatrosu sahneye koyuyor. Çocuklar küçücük yaşta Shakespeare tanıyorlar düşünsenize, ne kadar güzel bir şey.
Çocukları seviyorsunuz o zaman...
Evet, inanılmaz seviyorum ve her şeyin oradan başladığına inanıyorum. Büyüklere birşey anlatmak çok zor. İş işten geçtikten sonra bir şey öğretmek insanı kanser eder.
Çocuk oyunlarında rol alanlar genelde küçümsenir. Bunu yaptığınızı duyanlar nasıl tepki veriyor?
Evet, maalesef öyle bir algı var. Çocukların ilgisini sahnede tutabilmek, kendini izletebilmek, sana tahammül etmelerini sağlamak çok zor. Sonuçta çizgi film izlemiyor. Çizgi film izlerken başka bir şey yapabilir ama bir saat oyuna konsantre olması zor. Onların saf ve direkt tepkilerini çok seviyorum.