'Hadi gelin abiler, hamsiye, palamuta geeeliiin!' DAMLA KAYAYERLİ FOTOĞRAFLAR: Metin Arabacı Türkiye'deki balık fiyatları burada şekilleniyor. Sabahın erken saatlerinde balıkçıların getirdikleri tonlarca balık, ülkemizin dört bir yanına buradan dağıtılıyor. Balık sezonunun açılmasıyla İstanbul Gürpınar'daki Su Ürünleri Hali'ndeki balıkçılar ve sektörün oyuncularıyla bir gece geçirdik. SAAT 02.00. İstanbul'da yollar bomboş, herkes de uykuda. 'Ya nasip, hayde vira bismillah' deyip yola koyuluyoruz. İstikametimiz ise Avrupa'nın en büyük, dünyanın ikinci büyük su ürünleri hali olan Gürpınar Su Ürünleri Hali. Eskiden balık mezatı dendi mi, Kumkapı gelirdi akla. Şimdi tüm balıkçıların nasibi Gürpınar'da belirleniyor. Türkiye'nin balık piyasasının nabzı da burada atıyor. Gece oldu mu balıkçılar denize açılıyor, esnaf Gürpınar'a yetişme derdine giriyor. Basıyorlar gaza, karadan getirilen balıkları bir an önce mezata yetiştirmek için. Su ürünleri haline yaklaştıkça keskin bir balık kokusu burnumuza çarpıyor. Tesisin parkında onlarca otomobil sıra sıra dizilmiş, karadan getirdikleri taptaze balıkları kasa kasa mezat alanına götürmek için indirme telaşı yaşanıyor. 18 giriş noktasından kalite kontrol uzmanları tarafından balıkların boy aralıkları, standartlara uygunluğu ve avlanma dönemlerinin tespiti yapılarak balıklar içeri giriyor. Kasalardan balıkları taşıyanlara da yalelci denirmiş. Yalelciler arabalarına kasalar dolusu balıkları yükleyip mezat alanına götürüyor. BALIK PİYASASI OLUŞUYOR Karadeniz'den, Marmara'dan, Çanakkale'den tüm bölgelerden gelen balıklar burada görücüye çıkıyor. Mardin'den Elazığ'a kadar Türkiye'nin dört bir yanına su ürünleri halinden balıklar yayılıyor. Yurtdışına ihracat da yapılıyor. Avrupa kıtasına ve Amerika'ya bile hamsinin gittiği oluyor. 450 bin metrekarelik bir alana kurulu su ürünleri halinde Türkiye ve Avrupa'nın balık piyasası oluşuyor. İçeri girer girmez bir curcunanın içine düşüyoruz. Satıcılar yerini çoktan almış, tezgâhlarının önünde kasalar dolusu palamutlar, istavritler, mezgitler, kırlangıçlar, çinakoplar, tekirler sergileniyor. Balık türleri arasında kayboluyor insan. Bir yandan 'Palamutçulaaar, palamutçulaaarrr' nidaları diğer yanda 'tekirciiileeer, tekirciiileeer' çığırtkanlığı. Bir mezatta soluğu alıyoruz. Tezgâhta taptaze tekirler var. Tezgâhın sahibi Recep Keleş (24) İzmir'den getirdiği balıklarını satmak için 'Hadii abileeer, fiyat abileeer' diye bağırıyor. Kasalar kısa sürede 10'ar, 20'şer satılıyor. Komisyonculuk yapan Keleş Erzincanlı: 'Satıcıların yüzde 80'i Erzincanlıdır' diyor ilk. 'Neden Erzincanlılar yoğunlukta?' diye sorunca: 'Erzincanlılar zamanında hamallıkla başlamışlar. Dedelerimiz, babalarımız madrabazlık yapmış yavaş yavaş yazıhaneciliğe dönmüş. Böyle geldi, böyle gidiyor. Çoğu da akrabadır' diyor. MEZAT BAŞLASIN! Mavi Marmara'dan Fatih Dalgıç (33) 20 yıllık balıkçı. 'Dikkat çekmek için bağırırız bizler' diyor. Diğeri Ahmet Beter (26) üç nesil balıkçı. Saat 01.00'den beri buradalar. 'Tekircileeeeer, tekir isteyenleeer' diye bağırarak esnafı başına toplamaya çalışıyor. Sohbet koyulaşıyor: 'Tekneciler balığı tutuyor. Biz komisyon keserek satış yapıyoruz' der demez ilk gelenle: 'Para ver para. Sende para çok!' diye şakalaşıyor. Ve mezat 280 TL'den açılıyor. 'Hadi beyleer hadi!' demesine kalmıyor ki kısa sürede tekirlerin kasasına 150 TL veriliyor. Esnaf kasayı alıp gidince şaşırıyorum: 'Aa! Kasayı aldı, gitti. Para vermedi, para!' diye uyarınca gülümsüyor. Hemen mezat usulünü açıklıyor: 'Balık mezadında tabandan değil, tavandan başlar fiyat. Biz yazarız, o sonra verecek parasını. Bir ay sonra mı, altı ay sonra mı gelir, o belli olmaz işte!' diyor. HERKESİN YERİ BELLİ! Gürpınar Su Ürünleri Hali'nde herkesin yeri belli. 'Çingene geldiii' diye bir heyecan yaşanıyor. En kalabalık mezat yeri de burası. Diğer yanında ise Bayburtlu Ahmet Teken'in (60) tezgâhı var. 40 yıllık balıkçı o. 'Denizden palamut az çıktı' diye hayıflanıyor. Az olduğu için de fiyatı yüksek balığın. Teken: 'Ciğerim, yeğenim, sen beni biliyorsun! Al sen, sonra gel yanıma! Korkma!' diyor. Balık küçük ama denilince 'Tamam, tamam almayın! Ben birazdan satarım!' diye sitem ediyor. Herkes sus pus. 'Neden bekliyorlar hâlâ!' deyince ilk fiyatı kim söyleyecek onu bekliyorlar. Herkes bütçesine göre düşünüyor. Ucuz istiyorlar ya!' diye serzenişte bulunuyor. Palamut ise kasa ile satılmıyor, Hacı Ahmet çiftini 20 TL'den vermek istiyor. 'İri balık olsa neyse verelim, 250 gramlık balık!' diyor biri. 'Hadi 18 TL olsun, hadi abiler!' demeye kalmıyor, 25 yıldır Kadıköy pazarlarında balık satan Kadir Sedat (40) araya giriyor: '15 TL'ye kim alır bunu? Pazara gelenler 10 TL bile vermez!' diyor. Fiyat yüksek olunca 'Birkaç hafta sonra palamut daha büyük gelir, çifti 15 TL anca olur' deyip başka mezadın yolunu tutuyor. GEMİLER YANAŞIYOR, ŞENLİK BAŞLIYOR! Saat 04.30. Ufukta göründü ilk gemi. Herkesi bir curcuna havası sarıyor. 'Gemi balıkla dolu mu?' diye bakışanlar çoğunlukta. Hasan Uçman, 20 yıllık esnaf. Anlatmaya başlıyor: 'Burası dünyada eşi benzeri olmayan bir yer, her şey veresiye ama bu yıl balık iyi başlamadı. İstavritin kasası 35-45 TL olmalı ama 75 TL'ye aldık' diye hayıflanıyor. 'Ne zaman düşer fiyatlar?' diye sorunca: 'Rüzgar olmayıp hava soğursa 20 güne düşer' diyor. Gemiden karaya kasalarda dökülen balıkları ellerinde kovalarına dolduran çocuklar beliriyor. Burada, herkes nasibini alıyor. HAVA ESTİ, BALIK KESTİ Saat 06.30 olduğunda ardı sıra gemiler gelmeye başlıyor. 'Acaba tutmuşlar mı?' merakı esnafın gözünden okunuyor. Gemiler istavritçi ve hamsici diye ayrışıyor. Bu sefer istavrit gemileri değil, hamsiciler limana akın ediyor. 'Denizde hamsiden başka bir şey yok. Hava esti, balık kesti' diyen balıkçı Kamber Saçkan: 'Bizim işimiz Allah'a bağlı. 'Ya kısmet, ya Allah, ya Bismillah' deyip çıkılır denize. Balıkhane camiası büyük bir aile gibidir, kimse çarpılmaz burada! Hamsi, istavritte birisi satar, ondan sonra balık piyasası belli olur!' diyor. DENİZİN ADALETİ OLMAZ Sabahın ilk ışıkları. İkinci gemi de ufukta görünüyor. Herkes ilk gemiyi bırakıp diğerine koşuşturuyor. Peşlerinde gemiye atlıyoruz. Balığın sahibi bağırsa da çıt çıkmıyor kimseden. 'Hadi beyler para verin!' derken yanımdaki esnaf 'Para ver abla!' diye gaza getiriyor beni. 'Sekseeen!' diye sessizliği bozuyorum. Herkesi alıyor bir kahkaha. İçlerinden biri: 'Abla sen çok yaşa' derken, diğeri 'Abla sizden cesaretli, en azından para verdi!' diye susturuyor gülüşmeleri. Balığın sahibi Bekir Akçay (42) bir ara fena bakıyor bana. Ucuz fiyat vermişim oysa! Sonra ağızlardan mezat için tek tek dökülüyor fiyatlar. 85 TL, 90 TL derken 100 TL'ye hamsinin kasası gidiyor. Başka gemiler gelirken liman renklendikçe renkleniyor. Balıkçıları, yazıcıları, esnafı geride bırakıp ayrılırken evlerimize gelene kadar geçen balık serüveninin meşakkatli yolculuğundan aklımızda 40 yıllık kaptan Memiş'in 'Denizin adaleti olmaz!' sözü kalıyor! Zor meslek balıkçılık, kolay iş değil, vesselam! DENETİM ÜST DÜZEYDE Balık türü küçükse Tarım Bakanlığı görevlileriyle birlikte Gürpınar Balık Hali Kalite Kontrol sorumluları müdahale ediyor, uyarı verilip el konuluyor. Yetkili, balıkların buzhaneye götürülüp hayır kurumlarına verileceğini söylüyor. Burada denetim üst düzeyde!