Sözü dolaştırmadan ifade edelim. Bunun için yapılması gereken 'devletin yeniden inşası'dır. Bu inşa faaliyetinin ana aktörü de Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Önce neden Erdoğan sorusunun cevabı. Çok açık. Mevcut büyük tehditleri en erken farkeden, devlet aklını mücadele için harekete geçiren ve siyaseten en büyük tecrübeye sahip isim Erdoğan. Ancak bundan fazlası var ve daha da önemli. Çünkü mevcut sistemin artık Türkiye'yi taşıyamadığını, bürokratik vesayetin yeniden ağırlık kazandığını gören ve asıl büyük tehdidin bu vesayet olduğunu en açık biçimde ortaya koyan da Erdoğan.
Burada esasen pek de şaşırtıcı olmayan gelişmeler yaşanıyor. Mesela, geçmişte yargı vesayetinden en çok şikayet eden isimler, ki bunların bir bölümü Tayyip Erdoğan'ın yol arkadaşıydı, şimdi yüksek mahkemelerin ardına sığınarak kendilerine güç devşirmenin derdindeler. Bürokrasiyle uzlaşıp, kendisini garantiye almaya çalışan siyasetçi modeline bu ülke yabancı değil yazık ki. Erdoğan'ın farkı burada ortaya çıkıyor. Bu vesayete teslim olmadı. Belediye başkanlığını bıraktı, teslim olmadı. Kendi kurduğu ve genel başkanı olduğu partide liste dışı kaldı, yine teslim olmadı. Kapatma davasına, MİT Müsteşarı üzerinden kendisini hedef alanlara, Gezi ayaklanmasına, 17-25 darbe girişimine direndi, teslim olmadı. Hem de çoğu kez yalnız bırakılmasına ve çıkıp tek laf etmekten korkan yol arkadaşlarına rağmen!
O yüzden 'devletin yeniden inşası' Erdoğan'ın liderliğinde gerçekleşecek. Bir daha herhangi bir yapının devleti ele geçirmesine izin vermeyecek, terör gibi belaları her anlamda kaynağında çözecek; sadece siyasi sınırlarında değil, gönül coğrafyasında bir büyük barışı ve kucaklaşmayı sağlayacak bir değişim ve inşa faaliyeti bu. Türkiye'deki bürokratik vesayeti, sıradan bir bakışla küçümseyenleri uyaralım. Bu vesayetin ucu, Ankara'daki koyu renkli binalarda olsaydı bir yere kadar anlamak mümkün olabilirdi. Ama bu vesayet, milletle siyaset arasında duvar örenlerin, nerede ne kadar kirli odak varsa onunla işbirliği yaptığı bir büyük tehdit. Bu yüzden kırılmalı, bu yüzden herkesin kendi sınırlarına çekildiği ve siyasetle millet arasında doğrudan ilişkinin başladığı bir sistem kurulmalı. En güzeli de şu. Bizim anlatmakta zorlandığımızı, milletimiz öylesine sade ve derin görüp anlıyor ki. İşte bu yüzden Tayyip Erdoğan'ı yalnız bırakanların akıbeti, millet tarafından terkedilmek olacak.
Nasuhi Güngör/Star