Brezilya, enerji kaynağı olan alanlarını yalnız İngiliz ve ABD'li şirketlere değil, mesela Çinli şirketlere de açmaya başladı. Brezilya, BRICS ülkeleri için de belirleyici bir konuma yükselirken, BRICS içindeki işbirliği, yatırım finansmanlarını da sağlayacak kurumların oluşmaya başlamasıyla yeni bir alternatif merkeze dönüşmeye başladı. Yine bu dönemde, Lula ve Rousseff, Brezilya'dan başlamak üzere, Latin Amerika için adeta yeni bir New-Deal programı ortaya çıkarmaya başladılar.
İşte kıyamet, tıpkı Türkiye'de olduğu gibi, bundan sonra koptu. Devlet, yargı ve medya içinde yapılanan "eski" Brezilya uyandırıldı. Sokak gösterileri, medya dezenformasyonu, ülkenin en önemli şirket ve kamu kurumlarına, iktidar bağlantısı kurularak açılan soruşturmalar devreye girmeye başladı.
Bu süreçte eski gerici restorasyon güçlerinin mesafe almasının en büyük nedeni, Rousseff'in, ekonomide önemli işler yapmış olmasına rağmen, kurumsal, dışarıdan bağımsız yapılar inşa edememiş olmasına bağlıdır. Yani Rousseff, 1935'ten sonra ABD Başkanı Roosevelt'in yaptığını yapamadı ya da bunu süreci kurumsal olarak tamamlayamadı. Roosevelt'in New Deal (Yeni Düzen) politikası, 1935'ten itibaren, daha önce hazırlığı yapılan ve çıkarılan yeni yasalar ve kurumlar sayesinde uygulandı. Örneğin, finansal sistemi ve bankacılık sistemini düzenleyen genel planlama yasaları ve buna bağlı düzenleyici kurumlar oluşturulurken, rekabeti sağlayacak, emek piyasalarını düzenleyecek ve işsizliği önleyecek denetleyici yasa ve kurumlar inşa edildi. Bu, o dönemde, başta ABD olmak üzere, Batı'da krizden çıkmayı sağladığı gibi, sistemi ayakta tutacak piyasa dostu kurumları da inşa etti.
Şüphesiz, şimdi gelişmekte olan ülkelerin bu yolu aynen tekrar etmelerini önermek saçma olur. Ancak, Türkiye, Brezilya gibi ülkelerin bugün kendi ekonomik kurumlarını bağımsız olarak oluşturmaları gerekiyor. İşte bugün Türkiye'nin Merkez Bankası'ndan başlamak üzere, tüm kurumlarının ve ekonomiden sorumlu siyasi yapılarının önündeki ödev budur. Brezilya'da bu kurumlar eski yapısını koruduğu için, Lula ve Rousseff'in başarılı iktisadi adımları kurumsallaşmadı ve geri dönüşü kolay oldu. Bunun en önemli nedenlerinden biri de, Brezilya'nın da hâlâ, Türkiye gibi, bir darbe anayasasıyla yönetilmesidir. Hiç şüphesiz Türkiye'nin bu alandaki eksiklikleri, yalnız "bağımsız" ekonomi kurumlarıyla ilgili değildir. Örneğin Erdoğan'ın Başbakanlık döneminde başlatılan çok önemli projelerde de biz yerimizde saymaya başladık. Geçen hafta, İran, Azerbaycan, Rusya demiryolu ağlarını birleştirecek, kuzey-güney ulaşım koridoru için İran-Azerbaycan demiryolu Astara köprüsünün temeli atıldı. Peki bizim, Bakü-Tiflis-Kars Erzurum-(BTK) demiryolu projesi ne durumda? Bu proje, Yeni İpek Yolu'nun en önemli hattıdır... İran'ın dışa açıldığı şu günlerde, Türkiye'yi İran'a bağlayacak demiryolu hattı, İran'dan Türkiye sınırına geliyor, peki Türkiye'den İran sınırına varıyor mu; ben bilmiyorum, belki yapılmıştır. Bu gerçekleri bilelim ve yine geç kalmayalım...
Cemil Ertem/Milliyet