atv aslında büyük bir fedakarlıkta bulunuyor. Uçurum dizisini 22.30 gibi geç bir saatte yayınlayarak, adeta 'etik televizyon yayıncılığı' dersi veriyor. atv'nin amacı; sert sahnelerle örülü diziyi, olumsuz yönde etkilenmemeleri için çocukların gözlerinden kaçırmak. Oysa bu diziyi haftanın herhangi bir günü, haber sonrasına koyabilir ve rahatlıkla reytingini iki katına çıkarabilirlerdi.
Yapmıyorlar.

YARDIM ÇAĞRISI
Uçurum, fuhuş batağını tüm iğrençliğiyle ortaya koyarken; bunu sadece didaktik öğeler kullanarak yapmıyor. Hepimizi bu soruna ortak etmeye çalışarak farkındalık yaratıyor. Bizler sıradan, masum vatandaşlar olarak bu sorun yanıbaşımızda yaşanırken kafamızı her kuma gömüşümüzde, bir kadının bedeninin ve ruhunun parçalanmasına , 'yataklık ediyoruz' aslında.
Uçurum, fuhuşla mücadele için polisiye tedbirlerin yetmeyeceğini, bunun bir 'kültür ve anlayış sorunu' olduğunu, sosyal sorumluluk bilinci geliştirilmeden aşılamayacağını vurgulayarak, 'herkesi' yardıma çağırıyor. Nasıl mı?
Bir bilge Arif Usta var mesela... Yaşadığı onca maceranın ardından, tövbe edip kabuğuna çekilmiş, berber dükkanında kendi halinde yaşarken, bu meseleye 'taraf' olmakta bir an bile tereddüt etmiyor. Öz kızının ve karısının zarar görme ihtimalleri bulunduğunu bilmesine rağmen, gözünü kırpmadan sorunun içine dalıyor.
Bir Pınar var mesela...
Yeni evli, hamile... Fuhuş baronlarının eline düşen Felicia'nın yardım çığlıklarına kulaklarını tıkamıyor. Neredeyse mutlu evliliğini bile riske sokarak, ona yardıma koşuyor.
Ne diyordu Arif Usta son bölümde Eva'ya?
"Biz artık sadece senin kız kardeşinle uğraşmıyoruz. Çünkü bir insana zarar veren, bütün insanlığa zarar verir. Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş sayılır.
Biz kendi çapımızda insanlığı kurtarmaya çalışıyoruz..."
Diyeceğim o ki, Uçurum'u seyretmek yetmez. Her gönülden bir ip sarkıtmak gerekir...