Tiyatronun yeri doldurulamaz isimlerinden usta sanatçı Nejat Uygur'un yolundan ilerleyen Süheyl-Behzat Uygur kardeşler, rahmetli babalarının oynadığı 'Marko Paşa'yı yeniden sahneye koydular. Mart ayından beri sahnelenen oyunu önceki cuma günü İstanbul'un en yeni sahnesi Moi Sahne'de izleme imkanı buldum. Oyun öncesi tüm alışveriş merkezini bandoyla dolaşıp farkındalık yaratan ekip, sahnede de tanıtımlarda belirttikleri üzere, lokum gibi komedi vaatlerini yerini getiriyor. Oyunun prodüktörlüğünü Behzat Uygur'un eşi Çiğdem Uygur yapmış. Yönetmenliğini, oyunun şarkı sözlerini yazan ve aynı zamanda dekor tasarımını da yapan Uğur Babürhan üstleniyor. Babürhan aynı zamanda 'Marko Paşa'yı da canlandırıyor. Bu dört farklı görevin altından ustaca kalkan Babürhan'a oyunda; Uygur kardeşlerin yanı sıra Önder Keskin, Burcu Afşin, Ömer Yılmaz, Leyla Tüngül, Şahnaz Çakıralp ve Nejat Uygur'un eşi usta oyuncu Nejla Uygur eşlik ediyor.
LAFI GEDİĞİNE KOYUYOR
Nejat Uygur tarafından 15 yıl önce uyarlanan oyun; 1920'li yılların İstanbul'unda otoriter, varlıklı bir paşa ve ailesinin yaşamını; içgüveysi damat 'Hayrullah' ile eşi 'Meziyet'in ilişkisi üzerinden anlatıyor. İki perde ve yaklaşık iki saat süren oyun, Nejat Uygur'a selam niteliğinde. Yıllar önce Nejat Uygur'un oynadığı paşa damadı 'Pısırık Hayrullah'ı bu kez Süheyl Uygur canlandırıyor. Babasından sonra aynı rolü canlandırmak Uygur'a heyecan ve gururu bir arada yaşatıyor. Behzat Uygur da Bahri Beyat'ın oynadığı 'Avukat Suat' rolünü üstlenmiş. 30 yıl sonra karşılaşan çocukluk arkadaşlarını oynayan ikili; yılların verdiği alışkanlıkla birbirilerini o kadar iyi tamamlıyorlar ki, bir mimikle bile anlaşabiliyorlar. Onların o rahatlığı ve samimiyeti seyirciye de geçiyor. 'Hayrullah'ın asaletten başı dönmüş karısı paşa kızı Meziyet'i Şahnaz Çakıralp oynuyor. 2.5 sene sonra bu oyunla sahneye dönen Çakıralp, sahnede göz kamaştırıyor. Paşa karısı 'Müşerref'i ise Nejla Uygur canlandırıyor. Eşinin anısını yaşatmak için 15 yıl sonra bu oyunla sahneye çıkan usta sanatçı, her defasında lafı gediğine koyarken seyirciyi gülmekten kırıp geçiriyor. Sahnede duruşu ve zarafetiyle hayranlık uyandıran Nejla Hanım'ı izlemek için bile bu oyuna gitmek gerek.
OYUNCULAR DÖKTÜRÜYOR
Yanlış anlamalar ve kelime oyunları üzerine kurulan komedi sahneleri, usta oyuncuların başarılı performansıyla birleşince izlemesi keyifli bir hal alıyor. Oyunda Uygurlar'a has göndermeler de var. Mesela, cenaze marşı çalındığı sahnede, Uygur kardeşler ilginç gözlüğüyle cenazeye giden Bülent Ersoy'un kulağını çınlatıyor. Oyunun Sadık Kızılağaç imzalı kostümleri de çok başarılı. Ayrıca söylenen şarkılar kolayca akılda kalıyor, oyundan çıkarken kendinizi mırıldanırken buluyorsunuz. Ekip, finalde oyun boyunca söyledikleri şarkıların kolajını yaparak bir potpori oluşturuyor.
