Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Korkma! Empati alerji yapmaz Tuğçe!

İnsanlar hata yapabilir. Bazen öyle bir dönem gelir ki, hatalardan zincir bile oluşturabilirler. Sen daha iyiye gitmek istedikçe, çabaladıkça, isyan ettikçe; yanlışlar, yanlış algılanmalar, yargılanmalar peşini bırakmaz. Doğrudur! Herkes kriz yönetemez. Yönetmeyi beceremez. Ve topumuz şunu gördük ki; Deniz Seki bu işi hiç beceremez. Zaten kriz yönetmeyi, aklını duygularının önüne geçirmeyi becerebilen bir kadın olsaydı bugün bu sorunları yaşıyor olur muydu hiç.

MANTIĞI EVDE YOK Kİ
Deniz Seki tepeden tırnağa 'duygularının esiri' bir kadın. Bu halidir zaten ona 'Sahici' gibi, 'Aşk' gibi şarkıları yazdıran. Deniz, küçük bir kız çocuğu gibi. Deniz karışık. Deniz dalgalı. Deniz fevkalade zor zamanlar geçirmekte. Deniz'in mantığı evde yok! Deniz'in toparlanmaya, sevgiye, morale ihtiyacı var. Şimdi nereden Deniz'e daldım? Gazeteci-köşeci arkadaşım Tuğçe (Tatari) geçen hafta hem Deniz'e hem de bana, 'Deniz magazin basını ile Eyüp Sultan'da hadisesinden dolayı kondurdu. Çiziktirdiklerinde haklı olduğu çok yer var. Misal: Deniz'in menajerini, basın danışmanını, akıl hocalarını (artık kim varsa işleriyle ilgilenen) acilen değiştirmesini tavsiyeliyordu Tuğçe. Doğrudur! Zaten bütün mesele budur. Deniz alkollü araç kullanırken yakalandığında doktorunun Ayşe Arman'a, "Az promille yakalandı, bu beni sevindirdi, demek ki gelişme var" demeçlemesi büyük hatadır. Deniz'in gazetecilerin yanında camiye gidip dua etmesi de büyük, büyük çok büyük bir hatadır. Menajersen, basının geldiğini duyduğun anda Deniz'i göndermemen gerekir. Bu noktada Tuğçe yerden göğe kadar haklıdır. Hepsine varım.

GERİZEKALILARIN SUÇU
Fakat, Tuğçe'nin Deniz'in camiye gitmesine, verdiği röportajlara 'numaradan temizlenme gayreti' demesine yokum! Bunların hepsi yanında çalışan gerizekalıların suçudur! Ki o gerizekalıların bir kısmı da arkadaşımdır. Kusura bakmasınlar ama bu kadar da salak olunmaz. Deniz, "Hapsetmeyin beni" dediğinde Deniz'i koruyacaklarına ateşe atıp duruyorlar... İşte bu noktada ben de empati yaparım Tuğçe'ciğim. Yazının sonunda bana seslenmişsin; "Çok güzel yapmış, konunun muhatabını aramış, işin doğrusunu öğrenmişsin. E peki güzel kardeşim madem 'Beni dışarıda da hapsetmeyin' gibi bir laf duyunca duygulandın, hemencecik empati kurdun, 'Haklı tabii ben onun yerinde değilim' falan dedin kendi kendine... Peki kimse sana mesleğinin empatinin bu kadarını kaldırmayacağını öğretmedi mi? Yoksa sen de yarın öbür gün aynı sahneyi paylaşırız, aman aramız bozulmasının mı peşindesin?" diye...

NEYİN PEŞİNDEYİM?
Sana cevabım şudur: 1. Empatiden zarar gelmez. İnsanları yok etmek, yıkmak, canlarını acıtmak kolaydır. Hele Deniz'in durumundaki bir kadına bunu yapmak çok kolaydır. Fakat karşımda acı çeken, düzelmeye çalışan ve bunu nasıl yapacağını bilemeyen, benim yaşamadığım türlü zorlukları çekmiş bir kadın varken empati yaparım ben. Çünkü ne kadar okunduğum, ne kadar laf çaktığım değil, ne kadar insan olabildiğim ömrümüm kalitesini belirleyecektir. Ben böyle biriyim, sen değilsindir, ona da şapka çıkarırım. 2. Gazetecilik bu kadar empatiyi kaldırmaz' diyorsun. Kaldırmazsa kaldırmasın! Gazetecilik insanlığı da kaldırmıyor, gazetecilik vicdanı da kaldırmıyor zaten. Hiç umurumda değil. Böyle bir şeyi öğrenmeye de hiç niyetim yok! Bir gazeteciliktir tutturmuş gidiyorsunuz, hayırlısı olsun. 3. Gelelim son soruna canım kardeşim... 'Yoksa sen de yarın öbür gün aynı sahneyi paylaşırız aman aramız bozulmasının mı peşindesin?" diye sormuşsun ya. Eh be Tuğçe... Ne diyeyim sana. Gel bir kadeh şarap eşliğinde iki lafın belini bükelim de anlatayım sana neyin peşindeyim, neyin değilim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA