Leman dergisi ve kültürü, ülkece mizah anlayışımızı değiştirmişti, en önemlisi Cem Yılmaz'ın çıkış noktası olmuştu.
Leman'ın bünyesinden birçok mizah dergisi, çizgi roman çıktı.
Ve şimdi sıra sinemada. Bizim çizgi romanların da artık sinemaya uyarlanması sevindirici bir gelişme. Önce 'Robinson Crusoe&Cuma'yı, sonra da 'Kötü Kedi Şerafettin'i izleyeceğiz.
Çizer Gürcan Yurt'un 17 yıldır mizah dergilerinde sürdürdüğü 'Robinson Crusoe&Cuma'nın sinema uyarlamasının, çizgi roman okuyucularını tatmin edeceğini düşünüyorum.
Çizgi romanı okumamış olanlar için filmin mizah dili küfürlü ve kaba gelebilir ama çizgi romanı farklı ve özgün kılan da bu sert mizah anlayışıydı zaten!
Filmin itici gücü ise; oyuncular.
Serhat Kılıç için fazla söze gerek yok, müthiş bir yetenek ve 'Robinson Crusoe' rolünde bunu bir kez daha gösteriyor. İzleyicilerin en çok John Nyambi'nin oynadığı 'Cuma' karakterine güleceğini düşünüyorum. Bence çizgi romandaki şive de tutturulmuş.
Filmin öyküsü ıssız adaya düşüşünün 15'inci yılını kutlayan 'Robinson Crusoe' ve 'Cuma'nın yaşadıkları yalnızlığın doruğa çıkışıyla başlıyor. Film, adaya yanaşan gemiden 'Viktor' ile kızları 'Donelya' ve 'Yanarin'in inmesiyle şenleniyor.
Filmin asıl sorunu ise basit, ucuza çekilmiş bir yapım havasında olması. Halbuki film Küba'da çekilmiş, epeyce para harcanmış ama ıssız ada havası oluşturulamamış, dekorlar da basit kaçmış.
Öykü de çok düz ilerliyor; geriye dönüşler farklı yan öykü arayışları bile bu soruna çare olamamış. Bu bölümlerde tempo iyice düşüyor.
Gürcan Yurt, diğer karikatüristler gibi filmi kendi çekme hatasına düşmüş; oysa çizgi romanla sinema apayrı dünyalar.
Filmi daha deneyimli bir yönetmen çekseydi belki bu sorunlar yaşanmayabilirdi.
Her şeye rağmen oyuncu performansları ve esprili diyaloglarıyla 'Robinson Crusoe&Cuma', izleyenleri bol bol güldürecek bir yapım. 'Ben 'Recep İvedik'ten daha çok bu filme güldüm' desem kafanızın karışacağına eminim. Önemli olan filmden sizin ne beklediğiniz. Yoksa filmin güldürme konusunda bir sıkıntısı yok.