KARADENİZLİ balıkçılar, reis olarak ilk seferine çıkacak olan genç kaptanlara nasihat eder: "Minareyi kaybetme!" Yani, "Karadeniz'desin, güven olmaz ona. Aniden hava patlarsa geri dönebilmelisin. O yüzden gittiğin son nokta ufukta minarelerin tepesini görebileceğin nokta olmalı" anlamınadır bu söz. "Karadeniz'de demokratik açılım projesiyle ilgili ne düşünürler acep?" deyince buna benzer tepkiler aldım ahaliden. "Açılım tamam da çok açılmasınlar. Ülke bütünlüğünü, kardeşliğini tehlikeye atmasınlar" diyor herkes. Bir anlamda "Minareyi kaybetmesinler" diyorlar yani. Girizgâhı fındık diyarından, Ordu'dan yaptım. Ordu'nun DSP'li Belediye Başkanı Seyit Torun, birinci gündemin ekonomi olduğu görüşünde: "Demokratik açılım çalışmaları ülkenin birinci gündem maddesi değildi ki. Esas madde ekonomi. Ordu için konuşursak, millet fındık derdine düşmüş. Masrafları bile karşılayamayacak kadar düşük rekolte var bu yıl. Tozlanma az oldu, beklenenin dörtte biri ürün çıktı. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki sorunlara da çözüm arayan hareketleri biz elbette çok olumlu buluyoruz. Zaten parti olarak Türkiye'de herkesin bireysel hak ve özgürlüklerini kullanabildiği, kolektif özgürlüklerin toplumun düzenini bozmayacak şekilde ve sorumluluk içinde kullanılabilmesine imkân verilmesinden yanayız."
GENÇLER: AF ÇIKMASIN
Ordu gençlerini oldukça bilinçli buldum. Memleketin derdiyle dertleniyorlar, aferin. Onlarla saatler boyu konuşup tartıştım. "Irk dil, din ayrımı olmasın elbette. Ama bin yıllık ahenk de bozulmasın. Kürdün gönlünü yapacağız derken sap samana karışmasın." Bir de terörist affı konusu var ki oraya gelince iyice ciddileşip, "Kimsenin de yanına yaptığı kalmasın. Adamın tek oğlu var, askerde şehit edilmiş. O baba ana oracıkta boynu bükük duracak, devlet onları affedecek. Barış ve kardeşlik varsa kardeşini niye vurdu ki?"