Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Tören Salonu'nda düzenlenen Vakıflar Haftası Açılış Töreni'ne katıldı. Arınç burada yaptığı konuşmada bir müjdeyi paylaşmak istediğini belirterek, "Üzerimizde bir sorumluluk olduğuna, bize maddi manevi bir külfet yüklediğine inandığımız bir konu vardı. Bu da belli zamanlarda mahkeme kararları ile dağıtılmasına veya dağılmasına karar verilmiş vakıflar konusu. Azınlıkların ve farklı inanç gruplarının ellerinden bir şekilde alınmış olan gayrimenkullerinin iadesi ne kadar haklı ve doğru bir keyfiyet ise bizim için de Türkiye'nin geçirdiği zorlu süreçlerde mahkeme kararları ile kapatılmış olan vakıfların yeniden hayat bulmasını temin etmek öylesine büyük bir mesuliyet idi." diye konuştu.
Raporunu hazırlayarak Meclis Başkanlığı'na sunan Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu çalışmalarına dikkat çeken Arınç, şöyle devam etti: "Bu raporun sonuç bölümünde hepimizin dikkat edeceği konular var. Biz kendimizi ilgilendiren konulardan dersimizi aldık. Onlardan birisi şudur: Darbeler, müdahaleler, açık kapalı yönlendirmeler, tehditler ve şantajların geçerli olduğu eski Türkiye'de vakıflar ve derneklere büyük baskılar uygulanmış, ihbarlarla, mahkemelere yapılan baskılar ile bu vakıf ve derneklerin faaliyetleri engellenmiştir. Bu bir gerçektir. Meclis Araştırma Komisyonu da bunu çok açık bir şekilde tespit etmiştir. O zaman bize düşen pay nedir? Biz şuna inanıyoruz, bir gemide bir kayıkta 10 tane cani içlerinde de bir tane masum bulunsa o masumun hatırı için canilerin de hayatı bağışlanır. Yani şöyle düşünmek lazım. Bir insanın kendi hususiyetleri içinde bile kötü huyları da vardır ama iyi huyları da vardır. İyi huylarına bakarak onun insan olması hasebi ile her türlü hakka sahip olduğunu düşünürüz. Ben de şahidiyim ki Türkiye'de bazı vakıflar olağanüstü müdahale dönemlerinde yazı yazılmasına bile gerek duyulmadan bizzat tehdit ve şantajlarla kapatılması temin edilmiştir. Bunlar çok yüksek mahkemelere sirayet edecek kadar etkili de olmuştur, ilk derece mahkemelerinde bu işin başarıldığı zamanlar da olmuştur. Mahkemelere gönderilen, belge veya bilgi olduğu söylenen bazı yazı ve kağıtlarda da kendi sübjektif kanaatleri suçlayıcı olarak mahkemeleri etki altına almıştır. İşte bu dönemde Türkiye'nin demokratikleştiği, Türkiye'de özgürlüklerin alabildiğine büyüdüğü ve güçlendiği bir zamanda müdahale dönemlerinde açık veya kapalı tehditler ile dağılmasına veya dağıtılmasına karar verilmiş vakıfları yeniden ihya etmemiz gerekiyordu."
Uzun müzakere ve araştırmalardan sonra son Bakanlar Kurulu toplantısında bu hususun hazırlanılan bir madde kapsamında TBMM'ye gönderilmesine karar verildiğini dile getiren Arınç, "Özeti şudur, 1990'dan başlayarak günümüze kadar dağılmasına veya dağıtılmasına karar verilmiş, aralarından cımbızla seçerek değil, tüm vakıfların yeniden bir prosedür dahilinde ihya olmasına imkan sağlıyoruz. Yani kurucuları sembolik bir katılım ile bu vakıfları tekrar kurabileceklerdir. Ve bu vakıfların geçmişte ellerinden alınan, şüphesiz Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün idaresine verilen tüm gayrimenkullerini kendilerine iade edeceğiz. Bunu kendimize bir vazife olarak bildik. Şüphesiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmiş, zannediyorum ikiyi geçmiyor vakfın dışında, Türkiye yargısından sonra başka bir yol seçmemiş tüm vakıflarımız da bundan istifade edeceklerdir. İsimleri malum vakıflardır. Bize göre 20 civarındadır. Ama sadece 7'sinin gayrimenkulleri vardır. Biz hepsinin açılmasına ve yeniden kanunlar çerçevesinde faaliyette bulunmasına izin ve imkan vereceğiz. Şimdiden hayırlı olsun." dedi.
